Mehmet Çelik

  • Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir Olur Mu?

    Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir Olur Mu?

    Derneğimizin 2019-2020 Hanımlar eğitim sezonunun açılışını 26.10.2019 tarihinde Tuna Temsilciliğimizde gerçekleştirdik. Programımız Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayıp, Hanımlar Komisyonu Başkanımız Şule ÇELİK hanımın selamlama konuşması ile devam etti. Ardından İstanbul Güngören vaizesi Nimet YILMAZ hanımefendi "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu" ayeti çerçevesinde bir konuşma yaptılar. Hocamızdan birkaç anekdot paylaşmak gerekirse:

    Bu yüz yılda her şey çok değerli fakat bilgi değerli değil. Allah, bilen ile bilmeyeni aynı kefeye koymuyor. İlmin dışarda kaldığı bu sistem de değerler değişmiş, bedenlerin gıdası değişmiş, kalbin gıdası değişmiş.

    Batı bizim namazımıza, orucumuza karışmıyor ama asıl karıştığı alışkanlıklarımız, beklentilerimiz ve zihin dünyamızdır.

    Eskilerimiz ayetleri tam bilmiyorlardı fakat dillerine yerleşen bir şey vardı: "Rızkı veren Allah, biz çalışırız Allah verir"

    "Fayda vermeyen ilimden sana  sığınırım" diyen bir peygamberin ümmetiyiz; eğer bir bilgi beyne girip kalbe inmiyorsa kitap yüklü merkep misalidir ayetiyle sözlerine son verdi. Her davetimizde bizi kırmayıp icabet eden hocamıza çok teşekkür ederiz.

  • Doğu Batı Okumaları

    DOĞU BATI OKUMALARI

                    “Deki hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunu anlar"   (Zümer suresi, 9.)”  Rabbimizin buyruğu; ilmin, doğru bilginin Allah katında mutlak  bir değer olduğuna işaret eder; yine "Rabbim ilmimi arttır, de " (Bakara suresi, 120.)

    “Rahman ve Rahim olan Rabbimizin öğretisi” ile “Rabbim ilmimi artır” duasıyla karınca kararınca İKRA çatısı altında eğitim ve öğretime devam ediyoruz. İKRA Derneği Hanımlar Komisyonu Genel Başkanı Şule Hanım'ın öncülüğünde 2015 yılında “Akademi Programı” başlatıldı. Akademi programınızın içerisinde İslam Coğrafyası, Diksiyon, Hitabet, Etkili İletişim, Kur'an'da ki insan karakterleri, Liderlerin topluma etkileri, Tefsir usulü, Hadis usulü, İslam tarihi ve kitap kritikleri,  Doğu-Batı okumaları konulu dersler işlendi. Doğu-batı okumalarımız Mehmet Çelik hocamızın gözetiminde yapılmaktadır.

    1. Leyla ile Mecnun ( İskender Pala ) - Romeo ve Juliet  (Wıllıam Shakespeare)

    2. İslam ve Batı (İbrahim Kalın) - İslamsız Dünya (Graham E. Fuller)

    3. Fincanımda Cola Var (Sadettin Ökten) - Kapımızdaki Yabancılar (Zygmunt Bauman )

    3.sünü gerçekleştirdiğimiz “Fincanımda Kola Var” kitabı ile “Kapımızdaki Yabancılar” kitabının karşılaştırmasını yaptık. Kitabı okuyan kardeşlerimiz kitaptan neler anladılar, nasıl çıkarımlarda bulundular, kısaca söz alarak açıklamalarda bulundular. Sonrasında Mehmet Çelik hocamızdan kitapların değerlendirmelerini dinledik ve çok istifade ettik, elhamdülillah. Hocamızın özetle anlattıkları şunlar oldu:

     Fincanımda Kola Var kitabında yazar;

    * Yazar, Doğu-Batı değerler karşılaştırması yapmış.

    * Toplumdaki değişimin tarihsel sürecini anlatıyor.

    * Madde-mânâ karşılaştırması yapıyor.

    * Kişilik oluşturmada tasavvufun önemini anlatıyor.

    * Türkiye'de Batı aydınlanmasının tutmadığını anlatıyor.

    * Ahlak vurgusu önemli, ahlakın kaynağı ilahidir.

    * İstanbul üzerinden geçmiş-gelecek mukayesesi  yapıyor.

     

    Kapımızdaki Yabancılar kitabında;

    * Doğu ve batı karşılaştırması,

    * Yeniden Ulus devlet anlayışının yükseldiğinden, milliyetçilik ön planda,

    * Tek gezegen, tek insanlık,

    * Batı dünyasının, Doğu dünyasını kayıtsızlıktan tanıma aşamasına gelmişliği.

    * Kapitalizmin her şeyi paraya çevirdiği,

    * Dış güçlerin tanımı,

    * Kaygılı sınıf, güçlü adam, güçlü halkı meydana getirir anlayışı.

    * Disiplin toplumundan (itaat, haklar, sorumluluklar); artık değişti performans toplumu (özgürlük, arzular, tatmin),

    * Avrupalılar Müslümanlara nasıl bakıyor,

    * İnsanları dışlaştırma,

    * Ahlaki olarak kör ve sağır olma,

    * Artıklar kapımızda …var.

    Mehmet Çelik hocamız her iki kitabın içeriğini anlattıktan sonra karşılaştırmasını yaptı.

    Her iki kitaptaki ortak yönler;

    * Doğu ve batı karşılaştırması yapıyor.

    * Ben ve öteki diye ayırıyor, yabancıların kötü olduğunu vurguluyor.

    * Kaçınılmaz sona toplumlarını hazırlıyor, yani yabancılarla bir arada yaşamak zorundasınız.

    * Karşılıklı konuşma ile çözüm arıyor, yani artık oturup konuşma zamanı gelmiştir. Bu sorunlara çözüm; iletişim, konuşmak.  Bize göre tebliğ zamanı.

    Hocamıza ve tüm katılımcılarımıza teşekkür ediyoruz. Rabbim ilmimizi, gayretimizi artır. Çalışmak bizden, muvaffakiyet Rabbimizdendir.

    Doğudan ve Batıdan yazarların kitaplarını okuyup değerlendirdiğimiz bu dersimize ilgili olanları ve okuma sevdalılarını bekliyoruz. Allah'a emanet olun.

  • KADIN OKUR, HAYATI DOKUR

    İKRA Hanımları olarak 1 Ekim pazartesi günü Tuna şubemizde 2018-2019 Eğitim çalışmalarımızın açılış programını yaparak yeniden çalışmalarımıza “Bismillah” dedik.

    Esenler Temsilciliğimizin Başkanı Arzu UZMAN hanımın sunuculuğunu üstlendiği programımız Kur’ân’ı Kerim tilavetiyle başladı. Slayt gösterimi ile devam eden programın açılış konuşmasını İKRA Genel Merkez Hanımlar Komisyonu Başkanı Şule ÇELİK hanım yaptı.

    Şule hanım konuşmasında; bilginin silah olarak kullanıldığı çağda yaşadığımızı ve bilgiyi elinde bulunduranların biz insanları istedikleri gibi yönlendirip kullandıklarını ifade etti. Bu yönlendirmelerden kurtulabilmek için de özel hayatından genel yaşamına kadar her şeyi etkileme gücüne sahip olan bilginin elde edilmesinin ancak ve ancak okumakla olacağını, okumak için de zaman ayırmamız gerektiğini söyledi.

    İnternet gibi bir nimetin içindeyiz. Lakin her şeyin karman çorman olduğu bir dünyada hangi bilgilerin sahih ve doğru hangi bilgilerin yalan ve yanlış olduğunu tespit etmek için salim bir akla ihtiyacımız var. Sağlık ve sağlıklı bir akıl ve vicdan için de kendime vakit ayırıp bilgisel olarak da değişmek zorundayız. Her yeni gün yeni şeyler öğrenmek mecburiyetindeyiz aksi takdirde var olanı tüketir ve tembelleşmeye başlarız. Bu durum hem bizim için hem karşı taraf için sıkıcı olmaya başlar.

    Şule hanımın konuşmasından sonra Güngören Vaizesi Nimet YILMAZ hanımın, “Kadın Okur, Hayatı Dokur” başlığındaki sunumuyla bilgilerinden istifade ettik. Nimet hocamızın sohbetinden bazı kısımlar;

    * Alak suresi: Oku, Rabbinin adıyla ki O Sizi yarattı.

    * İkra ilk emirdir. Allah kullarına okumayı emrederek her konuda bilgi sahibi olmaya davet ediyor.

    * Vahyi, sünnet ışığında bilgilenerek aydınlanmış oluruz.

    * Kadın öğretendir.

    * Kadın bilgili bilinçli olursa toplumun gelişmesine ilerlemesine yönelik büyük katkı sağlar.

    * Bilgili kadın toplumu toplum yapan çocuklarımıza gerekli temel değerleri öğretendir.

    * Öğretirken de “Sevgi dili”ni kullanmayı iyi bilmeliyiz.

    * Yumuşak olunmalı, teşekkür etmeyi bilmeliyiz.

    * Karşı düşünce ve fikirlere açık olmalıyız. Düşüncemizi, fikrimizi söylemeliyiz fakat dikte etmeden anlatmalıyız ki karşımızdaki kişi bizim görüşümüze hazır olmaya bilir.

    * Firavunun uyarılması için Musa peygambere Allah leyyin (yumuşak) lisan ile konuş der. Belki kalbi yumuşar (umut) edilir.

    * Dünya imtihan yeridir.

    * Dertler sıkıntılar bizim içindir.

    * Büyültmek değil çözüm odaklı olmalıyız.

    * Allah kuluna kaldıramayacağı yükü yüklemez.

    * Yakup peygamber oğluna “Allah'tan umudunu kesen ancak kâfirlerdir” der.

    * Elinizdeki nimetin kıymetini bilmemek memnuniyetsizlik doğurur.

    * Sabır ederek ilerleyip yol katetmeliyiz. Ben daha iyi ne yapabilirimi düşünmeliyiz.

    * Teşekkür etmeliyiz. Birbirimize saygılı olup teşekkür etmeyi bilmeliyiz.

    * Güler yüzlü samimi davranmalıyız.

    * “Tebessüm sadakadır” buyurur Efendimiz.

    * “Mümin ayıplamaz, lânet etmez, kötü söz konuşmaz” der Efendimiz.

    * Unutmayın hepimiz birbirimizin cennet kapısı anahtarı da olabiliriz, cehennem anahtarı da olabiliriz.

    * Rabbim yolunda ayaklarımızı sabit kılması duasıyla.

     

    İKRA ailesine davetiniz için çok teşekkür ederim.

  • Hanımlar Komisyonu Diploma Programı

    Programımız Hatice Şeker kardeşimizin güzel Kuran-ı Kerim tilavetiyle başladı. Ardından İKRA Hanımlar Komisyonu Başkanı Şule Çelik Hanım selamlama konuşması yaptı. Programımız hanım çalışmalarını anlatan sinevizyon gösterimiyle devam etti. Programımıza konuk olan Eğitimci-Yazar Mine İzgi Hocamızın “Müslümanların Birlik ve Beraberliğini” konu alan sohbetini dinledik. Hocamız özetle şunları söyledi. “Müslümanlar paylaşmalıdır, haksızlık yapmamalıdır. Müslümanlar adaletli ve cömert olmalıdır.”dedi. Hocamızın ardından Şule Çelik Hanımın yönetiminde kurulan “İKRA Akademi” programlarına ve İKRA Tuna Hanımlarının “Değerler Eğitimi” programlarına düzenli olarak iştirak eden katılımcılara başarı belgesi verildi. Bunun yanında derneğimiz programlarında emeği geçen Dilek Yıldırım ve Fadime Başer hanım kardeşlerimize ve programımıza katılan Mine İzgi Hanıma plaket verilerek programımız sona erdi. Yeni dönemde tüm hanım kardeşlerimizi İKRA Derneğine davet ediyoruz.

  • Dualarımızın Kabulu İçin Helal Lokma
    Yeryüzünde bulunan helel ve temiz olanlardan yiyin zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır.
    Bakara 168 rabbim bu ayeti kerimesinde  bizden yediklerimize dikkat etmemizi bildiriyor bu gün tükettiğimiz gıdaların içine konulan katkı  maddelerinin nelerden imal edildiğini biliyormuyuz? yok eğer bilmiyorsak kısa bir arastırma ile bilgi sahibi olabiliriz  ve yediğimiz içtiğimiz gıdalara dikkat edebiliriz ülkemizde kullanılan bir çok katkı maddesi gayri müslim ülkelerden ithal ediliyor bu ülkelerde üretilen katkı madeleri  sizce ne kadar güvenilir ?2007 yılından beri  ülkemizde  domuz çifliği kurmak serbest 80 den fazla domuz çifliği olan tek müslüman ülkeyiz  bizler belki  kasaplara gidip domuz eti almıyoruz fakat bu bizim karsımıza salam sosis olarak çıkıyor neden domuz eti diye soracak olursanız maliyeti diğer hayvanlardan daha düşük olmasıdır tabi  bu önümüze  et ve et ürünleri olarak gelmiyor  sadece  porselenler ,boyalar, fırcalar,deri ayakkabı ,çanta jelatinler ve bir çok üründe.
     
    modernitenin bize sundugu bir çok yiyecek helal mi ?
    çin den gelen  katkı  maddesine ise köpek kemiği  karıştırılmış  sadece bunlar de değil  severek tükettiğimiz bir çok gazlı  içeceklerde alkol ve karbondioksit bulunuyor  bu içeceklerin içindeki alkol  oranı çok düşük  0/3 oranında sarhoş etmeyecek  kadar oysa ki haram olan  şeyin bir damlası  dahi haram dır  ayrıca  pizza,poğaça ,kurabiye v.b pekcok üründe kullanılan şekil koruyucular  amerika da  fareler üzerinde yapılan  bir deneyde bu ürünlerin şişmanlatıcı ve bağımlılık yapan bir etkisi olduğu saptanmıştır.
     
    Bir cok gıda da kullanılan yapay tatlandırıcılar dil üzerinde  bir tabaka oluşturuyor  ve beynimize  o gıdanın  ne kadar lezzetli oldugunu belirten sinyaller gönderiyor  ve o gıdaları her gördüğümüzde yeme ihtiyacı hıssediyoruz .ALLAH rızası sağlığımız ve sağlıklı nesiller için  tükettiğimiz ürünlere daha çok dikkat edip  duyarlı olmalıyız zira yüce mevla Enam suresi 118  ve119 uncu ayetlerde buyuruyor ki eğer ALLAH ın ayetlerine  iman ediyorsanız  ALLAH ın adı anılarak  kesilen  hayvanlardan  yiyiniz size ne oluyor  da ALLAH ın adı  anılarak  kesilenlerden yemiyorsunuz ? halbuki o size  mecbur kalmamanız dışında haram olan  şeyleri genişce açıklamıştır .dogrusu bir çokları bilmeden  keyiflerine uyarak  insanları doğru yoldan saptırıyorlar  muhakkak ki  rabbin sınırı çok iyi bilir.
     
    İKRA esenler şubesi hanımlar  komisyonu
  • Hanımlar Komisyonu Esenler Faliyetleri
    Her hafta halka açık tefsir dersi
    15 gün de bir müslüman kadının şahsiyeti dersi
    her hafta şube toplantısı
    yarı yıl döneminde iki seminer
    iki kez uzun zaman görüşemediğimiz kardeşlerimizle buluşma programı
    hediyeleşme programı
    okurlarımızı ziyaret
    taziye ,dogum,evlilik,hasta ziyaretleri
    gençlik birimi çalışmaları
    kuran ı kerim dersleri15 gün de bir mutlaka kitap okuyan kardeşlerimizi arama
    cuma günleri cuma saati programı  kuranı kerim ve tevsir
    HEDEFLERİMİZ
    kitap okumayı hanım kardeşlerimize sevdirmek
    kitap okumayı daha verimli kılmak için motivasyon programı tertiplemek
    daha donanımlı hanımların yetişmesi için bir nebze de olsa vesile olabilmek
    kitap okur sayımızı artırabilmek
    hanım kardeşlerimizin kuran ı anlayabilmek için meal ve tevsir okumalarına teşvik  edebilmek
    gezi programları
    gençlik birimini daha aktifleştirebilmek
    toplumda farkındalık oluşturabilmek
  • Tuna Şubesi hanımlar komisyonu ziyaretlerimiz
    15 Ekim Perşembe günü Cemaatimizden Asiye Hanım’ın kızının kınasna katıldık
     
    16 Ekim Cuma günü Yönetimden Hacer Demir arkadaşımıza bebek ziyareti
     
    20 Ekim Salı günü Kitap okurlarımızdan yeni evlenen Fatma Demirkol kardeşimize ev ziyareti
     
    23 Ekim Cuma günü Kuran grubumuzdan beyin ameliyatı olan Ayşe Teyzeye hasta ziyareti
     
    28 Ekim Çarşamba günü Cemaatimizden Havva Ablaya hasta ziyareti
  • Tuna Şubesi Hanımlar Komisyonu Kitap Okurlarıyla Birlikte
    Tuna Şubesi Hanımlar Komisyonu “Kitap okurlarıyla Motivasyon Semineri” gerçekleştirildi.
     
    Kur’an-ı kerim tilaveti ile başlayan programımız Şubemiz Hanımlar Komisyonu Başkanı Sn.Cemile hanımın, Dernek çalışmalarını her geçen gün değişen ve gelişen dünyamıza ayak uydurmak e  kendimizi geliştirmek için neler yapabileceğine dair konuşması ile devam etti.
     
    Ardından Derneğimiz Hanımlar Komisyonu Genel Başkanı Şule Çelik hanımın okumanın bilgi sahibi olmanın insana kazandırdıkları ile alakalı konuşması oldu. Motivasyon konuşmalarının ardından Kitap okurlarımızın dernek hakkındaki  görüşleri alındı. İkra Derneği çalışmaları ve misyonunun çok farklı olduğunu düşünen kitap okurlarımız bilgi anlamında kendilerine çok şeyler kazandırdığını düşündüklerini dile getirdiler. Ayrıca, psikolojik olarak bana çok iyi geldiğini dile getiren kitap okurlarımızla yaptığımız duanın ardından yapılan dualar ve temennilerle seminerimiz tamamlandı.
     
    TUNA ŞUBESİ
  • İkra Hanımlar Komisyonu Üniversiteli Gençlerle Buluştu
    10 Ocak 2016 tarihinde İKRA Derneği olarak düzenlediğimiz kahvaltımızda üniversiteye giden genç kızlarımızla buluştuk. Kahvaltı programımızda açılış konuşmasını yapan İKRA Derneği Hanımlar Komisyonu Başkanı Sayın Şule Çelik şunlara değindi ; “Gençler bir toplumun geleceğidir. Gençlerin yetişmesi geleceğimizin daha sağlıklı olması açısından çok önemlidir. Kişilik ve değer yargılarımızın oluştuğu bebeklik ve çocukluk dönemlerimizde ilk öğretmenlerimiz olan annelerimizin birer öğretmen olarak yetişmelerinin önemi açıktır. Onun için İKRA olarak sadece mesleki anlamda bir üniversite bitirmek yerine donanımlı bir rehber olarak yetişmek için hem kitap okuyor hem de kitap okutuyoruz.Kitaplarımızın ana teması dinimiz olan islamı daha iyi öğrenebilmemiz için konu edinen kitaplardır. Birey olarak ‘iyi olmak’ güzeldir ancak tek başına yeterli değildir. İyiliğimizi paylaşarak başkalarının da iyi olması için çalışmak Müslüman sorumluluğumuz içerisindedir. Bunu gerçekleştirmek için hepinizi İKRA’ya davet ediyorum.”
    Programla ilgili ve kitaplarımızla ilgili ayrıntılı bilgileri www.ikradernegi.comn sitesinden öğrenebilirsiniz.”
     
    Başkanımızın konuşmasından sonra üniversiteye devam eden genç hanımlar önce kendilerini tanıttılar ardından dernekte yapabilecekleri işler konusunda fikirlerini ortaya koydular. Kahvaltı sonunda birim oluşturmaya karar veren genç kızlarımız en kısa zamanda toplanmak üzere karar alarak programı tertip edenlere teşekkür ettiler.
  • İlim Öğrenmek Farzdır
    İKRA Derneğimiz Merkez Hanımlar Komisyonu olarak kitap okurlarımıza yönelik  4 Mart Cuma Günü Saat: 14:00 da Esenler şubemizde motivasyon amaçlı  program gerçekleştirildi.
     
    Hanımlar Gençlik biriminde görevli Hatice Şeker kardeşimizin güzel kur’an-ı kerim tilavetinin ardından Hanımlar Komisyonu Başkanı Sn.Şule Çelik kürsüye gelerek programın önemine binaen kısa bir konuşma yaptı.
     
    Kitap okuyan ve okutan bir dernek olarak okurlarımızla gerçekleştirdiğimiz her programın heyecan verici olduğunu belirten hocamız, okuma oranının az olduğu bir zamanda kendimizi geliştirmenin ve bilgi sahibi olmanın Allah(cc)’ın en büyük nimeti olduğunu belirtti. Okurken de Allah(cc)’ın adı ile okuduğumuzda, bilgi dağarcığımız fikrimiz gelişir ve değişir, insanlarla iletişimimiz iyileşir, kendimizi daha rahat hissederiz, kendimize güvenimiz artar, davranışlarımız iyileşir, konuşmalarımızın düzeleceğini de belirten hocamız, Muaz Bin Cebal (r.anh)’ın şu sözünü hatırlattı: ilim öğrenin öğrenmek iyiliktir,talebelik ibadettir ,müzakeresi tesbihtir,araştırması cihattır,öğrenmesi sadakadır, gurbette yolculukta yoldaştır, yalnızken arkadaştır,yalnızken konuşur ve fakirsen yol  gösterir, bela gelirse yol gösterir, dost yanında süstür, düşmana silahtır ve Allah milletleri   ilimle yükseltir.ApDmT_ByD__O_LWdcOrZQoqe-Nuf8Ck-I-GSo33Eqniz
     
    Şule hanımın ardından kürsüye gelen Ayşe TORLAK hocamız da kitap okumanın nasıl olması gerektiği hususunda kısa sunum gerçekleştirdi. İlim öğrenmenin farz olduğunu belirten hocamız, hem okumalı hemde okuduklarımızla amel etmemiz gerektiğine vurgu yaptı. Başta Kur’an-ı Kerimi, meal, tefsir, fıkıh ve hadis okumalı ve yaşamalıyız diyen hocamız, okuyan insanın algısı değişir, sevgisi değişir, duruşu, bakışı, konuşması değişir dedi. Okumayan insan tehlikeli insandır kendisine, ailesine, komşusuna, mahallesine zararı dokunabilen insandır. Fıtratımızı bozmayacağız, ekolojik dengeyi bozmayacağız bunu da ancak ilimle bilgi ile ahlakla başarabiliriz. Sözlerine dualarla son veren hocamızın ardından, okurlarımızdan Ayşe, Çiğdem, Aysel, Selma ve Emriye hanımların ikra ile tanışmaları ve hayatlarındaki yaşadıkları değişikleri anlamalarıyla son buldu.
  • İkra Derneği Genel Merkez Hanımlar Komisyonu
    İKRA Derneği Hanımlar Komisyonu olarak Akademi Çalışmaları Cuma günleri 1.Oturum Saat: 13:00 da ve 2.Oturum Saat: 14:30 da başlayarak devam etmektedir. İki yıldır devam eden çalışmalarımızda işlenen konuları ve katılımcılarla birlikte yürütülen faaliyetleri şöyle özetleyebiliriz:
     
    Günümüz İslam Coğrafyası
     
    Türkiye’deki İslami Cemaatler ve Faaliyetleri
     
    Diksiyon ve Hitabet İletişim Teknikleri.
     
    Liderlerin Toplumdaki Etkileri
     
    Akademi derslerine eksiksiz olarak katılan ve bu eğitimden geçen tüm yönetimdeki hanımlara yıl sonu kapanış programında 1. SEVİYE tamamlama belgesi verilecektir.
  • Müslüman Gençliğin Değişen Kimliği

    MÜSLÜMAN GENÇLİĞİN DEĞİŞEN KİMLİĞİ İKRA Hanımlar Komisyonu Gençlik Birimi olarak 24 Nisan Pazar günü Esenler Şubesinde bayan öğrencilerimize yönelik bir seminer düzenledik. Seminerimiz  Havvanur Toptaş arkadaşımızın Kuran tilavetiyle başladı. Gençlik Komisyonu Başkanı Feyza Hanımın selamlama konuşmasından sonra gençlik çalışmalarıyla ilgili bir slayt yayınlandı. Slaytın ardından Genel Başkanımız  Mehmet Çelik hocamızın  “Müslüman Gençliğin Değişen Kimliği” konulu seminerini dinledik. Seminerden sonra misafirlerimize ikramlarda bulunduk. Her ay düzenli olarak yaptığımız seminerlere genç bayan arkadaşlarımızı davet ediyoruz.

  • DÜNYA HAYATI BİR OYUNDAN İBARETTİR.

    İKRA DERNEĞİ Başakşehir Temsilciliğinde her Perşembe günü saat 21.00- 21.30 arasında gerçekleştirilen haftalık sohbetlerimiz devam ediyor. Bu haftaki sohbetin hatibi Osman Başak hocamızdı. Hocamız Özetle, dünya hayatının oyun ve oyalanmadan ibaret olduğunu, günümüz müslümanlarının vefa, itibar, güvenilirlik,samimiyet konusunda zayıf olduğunu ve bunları düzeltebilmemiz için daha çok okumamız, daha çok gayret etmemiz gerektiği konusunda bizlere öğüt verdi. Sohbetimizin ardından geçen hafta Ahmet Yapıcı hocamızın babası için okunan hatmi şerifin duası, Osman Başak hocamız tarafından yapıldı. Duanın ardından misafirlerimize ikramda bulunuldu. Gelecek hafta yine Perşembe günü saat 21.00-21.30 arasında gerçekleştirilecek olan ve farklı bir hatibin, farklı bir konuyla katılım sağlayacağı sohbet programı için sizi de İKRA DERNEĞİ BAŞAKŞEHİR TEMSİLCİLİĞİ’ne bekliyoruz. 

  • BAŞAKŞEHİR BİLAL-İ HABEŞİ CAMİ ZİYARETİ

    Peygamberimiz (S.A.V.), " ... Herkes uykudayken namaz kılın ki, selametle cennete girin!" buyurmuş. 26 Kasım sabahı bu söze muhatap olabilmek amacıyla Başakşehir Bilal-i Habeşi Camii'nde bir araya geldik.
    Namazımızı eda ettikten sonra; İKRA Derneği Genel Başkanı Mehmet Çelik, Eğitim Birimi Başkanı İlhan Uluç, Başakşehir Şube Başkanı Vahdet Turhan, Başakşehir Şube Eğitim Birimi Başkanı Burak Güzey ve Eğitim biriminden Halil İbrahim Atilla ile beraber; derneğimizi temsilen Camii imamı Elvan Hocamızı ziyaret edip sohbet ettik.
    Mehmet Hocamız derneğimizin faaliyetlerinden ve kitap okuma programımızdan Elvan Hocaya bahsetti ve kendisinden cemaat ve gençlere ulaşma noktasında bize yardımcı olmalarını rica etti. Elvan hocamız, gerçekten de müslümanların kitap okuma noktasında çok eksikleri olduğunu ve bu eksikliği gidermek adına; aslında cami imamlarının ön ayak olması gereken bu misyonu; dernek olarak İKRA’nın üstlenmiş olmasından ötürü tebrik ve taktirlerini ifade etti. Kendisine derneğimizi temsilen getirdiğimiz hediyelerimizi takdim ederek kitap listelerimizi ve dergilerimizi verdik.
    Elvan Hoca öncesinde özellikle gençleri okumaya teşvik amaçlı kahvaltı programları düzenlendiğini; ama bir noktada tıkandığını ifade etti.
    Bizde kendisine istediği takdirde, Başakşehir Şubemizde de benzer faaliyetlerde bulunabileceğini söyledik. Gençleri kitapla buluşturma açısından, derneğimizin havasını solumanın yararlı olabileceğini söyleyerek kendilerini davet ettik.
    Umarız davetimize icabet eder, böylece biz de göstermiş olduğu misafirperverliğe aynı şekilde karşılık verebiliriz. İnşallah ilk adımlarını atmış olduğumuz bu yolda Rabbim beraber yürümeyi nasip eder.

  • İslam Gömleği
    Misafir hocamız Bayrampaşa Vaizi Ramazan ÖZDEMİR hocamızdı. Bu haftaki sohbetimizde “Müslüman yemeden içmeden durabilir ama ibadetsiz duramaz sebebi ise islam gömleği giymiştir” konulu sohbetiyle bizleri aydınlatmış ufkumuzu açmıştır. Eğitim birimi olarak bizleri ziyaret eden birim başkanımız Talip DEMİR’e ve ekibine, bilgisiyle bizleri aydınlatan Ramazan ÖZDEMİR hocamıza teşekkür ediyoruz.
  • Müslümanlar Kardeştir
    Bu haftaki sohbetlerin hatibi Ahmet YAPICI idi. Konu ise İslam Kardeşliği idi. Sohbetin özeti aşağıya çıkarılmıştır:
     
    “İslam, bütün Müslümanları kardeş ilan etmiştir. İslam kardeşliğinin belirleyici ölçüsü “La ilahe illallah, Muhammedun Resulullah” ifadesine inanmak ve bunu ifade etmektir. Başka hiçbir ölçü bunun yerine geçemez.
     
    İslam kardeşliğinin temeli ve ölçüleri Kuran ve hadislerle belirlenmiştir.
     
    “Müminler ancak kardeştir.” (Hucurat/10)
     
    “Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet etmede ve birbirlerine şefkat göstermede tek bir beden gibidir. O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer de uykusuz kalıp acı çekerler.” (Müslim, Birr ve Sıla, 66)
     
    “Müslüman Müslümanın kardeşidir.
     
    Ona zulmetmez; onu tehlikeye atmaz.
     
    Bir kimse din kardeşinin sıkıntısını giderirse, Allah da onun sıkıntısını giderir.
     
    Her kim bir Müslümanın bir sıkıntısını-giderirse, Allah da onun kıyamet sıkınalarından birini giderir.
     
    Ve her kim bir Müslümanın ayıbını örterse Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter. ” (Buhari, Mezalim, 3)
     
    “Kul din kardeşinin yardımında oldukça, Allah da kulun yardımındadır.” (Müslim, Zikir ve Dua ve Tevbe ve İstiğfar, 38)
     
    “Müslüman, Müslümanın kardeşidir, ona hainlik yapamaz ona yalan söylemez onu yüzüstü bırakmaz.
     
    Müslümanın, Müslümana ırzı, namusu, malı ve kanı (canı) haramdır.
     
    Takva işte şurada (kalpte)’dir.
     
    Müslümanın, Müslüman kardeşini küçük görmesi şer olarak ona yeter.” (Tirmizi, Birr ve Sıla, 18)
     
    “Allah’a yemin ederim ki bir kişi hayırdan kendisi için istediğini, Müslüman kardeşi için de istemedikçe mükemmel bir şekilde iman etmiş olmaz.” (İbn Hanbel, III, 206)
     
    İSLAAM KARDEŞLİĞİNİN EN BÜYÜK TEHTDİDİ:
     
    Soy-Renk-Irk Davası Gütmek:
     
    “İnsanlar Âdem’dendir. Âdem ise topraktandır.” (Tirmizi, Menâkıb, 74)
     
    “Ey insanlar! Dikkat edin, sizin Rabbiniz birdir, babanız da birdir (Âdem’dir). Dikkat edin, hiç bir Arabın, hiç bir yabancı üzerine, hiç bir yabancının Arab üzerine, siyahın kırmızı (renkli) üzerine, kırmızının siyah üzerine üstünlüğü yoktur. Fazilet ve üstünlük ancak takva iledir.” (Buhari, Edebü’l-Müfred, 309)
     
    IRKÇILIK DAVASI ŞEYTANIN DAVASIDIR.
     
    “Beni ateşten onu topraktan yarattın. Ben ondan üstünüm.”
     
    Renk, soy ve ırk bizim tercihimiz değildir.
     
    SOYUNU, MİLLETİNİ SEVMEK IRKÇILIK MIDIR:
     
    – Ey Allah’ın Resulü! Kişinin kendi kavmini sevmesi asabiyetten (ırkçılıktan) mıdır?
     
    Peygamber şöyle buyurdu:
     
    – Hayır değildir. Ancak kişi, zulmeden, haksızlık yapan birine sırf kendi soyundan, milletinden olduğu için sahip çıkar ve destek olursa onun yaptığı asabiyettir (ırkçılıktır). (Buhari, Edebü’l-Müfred, 143)
     
    Komünizm, kapitalizm, faşizm ve diğer bütün izmler Müslümanın davası, ölçüsü ve yolu olamaz. Müslümanın davası ve ölçüsü İSLAM’DIR.
     
    “Kim İslâm cemaati dışında taraf tutar, tarafı için çatışır, ırkçılık yapar ve ırkçılık yapmayanlar için kızarsa o kimse cahiliye ölümü üzere ölmüş olur.” (Nesai, Muharebe, 28)
     
    İKİ ÖRNEK:
     
    Sen hâlâ ırkçılık davasına mı inanıyorsun?
     
    Bir gün bir konuşma sırasında Hz. Bilal-i Habeşi’ye kızarak ona “Kara kadının oğlu! ” şeklinde hitap eder.
     
    Hz. Bilal bu duruma üzülür. Gider evine kapanır. Durum Peygamberimize bildirilir. Bunun üzerine Peygamberimiz Ebu Zer’i çağırır ve ona olayı sorar. Olayı teyid edince ona şunları söyler:
     
    “Ey Ebu Zer, onu sen anasından dolayı mı ayıplıyorsun?
     
    Demek ki sen, içinde henüz Cahiliye ahlakı kalmış bir kimse imişsin. Onlar sizin öyle kardeşlerinizdir ki Allah Teâla onları size emanet olarak tevdi etmiştir.
     
    Her kimin eli altında kardeşi bulunursa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güçleri yetmeyecek zahmetli bir iş yüklemeyiniz. Şayet yüklerseniz onlara yardım ediniz”.
     
    Bunun üzerine büyük bir pişmanlık yaşayan ve üzülen Ebu Zer, Hz. Bilal-i Habeşi’nin kapısına giderek ona seslenir. Kalbi kırılan Bilal Habeşi dışarıya çıkmaz. Ancak Ebu Zer (r.a.) vazgeçmez ve kapının eşiğine yüzünü koyarak ona şöyle seslenir:
     
    “Sen ayağınla basmadıkça yanağımı yerden kaldırmayacağım!”
     
    Bu sözler üzerine Bilal-i Habeşi kapıyı açar ve kucaklaşarak ağlaşırlar.
     
    (Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sahih Tercemesi, C I, Ankara, DİB Yayınları, 1984, s.42-43)
     
    2. BIRAK O IRKÇI ADAMI! CEHENNEME KADAR YOLU VAR.
     
    Bir ırkçı Arap, Evs ile Hazrec kabilelerine mensup Arapların başka ırktan insanlarla oturup kardeşçe sohbet ettiklerini görünce öfkelenerek şöyle der:
     
    “Evs ile Hazrec Peygamber’e hizmet eden Araplardandır. Ama şu Habeşli Bilal, şu Rum memleketinden gelme Suheyb, şu da Farslı Selman!… Bunlar Arap değiller ki? Nasıl oluyor da Arap olmayan bu yabancılar Araplarla eşit şekilde oturup sohbete kabul ediliyorlar? Bunlar bu eşitliği nereden kazandılar?”
     
    Muaz bin Cebel, bu beklenmedik değerlendirme üzerine oturduğu yerden kalkarak adamın yakasını tutar ve şöyle der:
     
    “Seni Rasulüllah’ın huzuruna götüreceğim, bu söylediklerinin İslam’daki yerini soracağım. İslam’da böyle bir ırkı yüceltip ötekini aşağılamak var mı göreceğiz.”
     
    Hz. Muaz, adamı alıp doğruca Peygamberimizin mescidine götürür ve bulduğu ilk fırsatta da hemen sorusunu şöyle sorar:
     
    “Ya Rasulallah, bu ırkçı Kays için ne buyurursunuz? Biz Araplar oturmuş Arap olmayan kardeşlerimizle tatlı sohbetler yapıyorduk. Gelip aramıza ırkçılık fitnesi soktu.
     
    Arapların üstün ırk olduğunu ileri sürdü. İranlı Selman’ı, Rum’dan gelen Suheyb’i, Habeşistan asıllı Bilal’i aşağı ırktan kabul ederek onların Araplarla eşit şekilde sohbete layık olmadıklarını iddia etti.
     
    Gerçekten de öteki ırklar aşağı, Araplar üstün ırk mı?
     
    Bizimle eşit şekilde oturup da sohbet edemezler mi?”
     
    Bu değerlendirmeyi dinleyen Rasulüllah’ın yüzünde derin bir üzüntü meydana geldiği görülür. Irklar arasında ayrım yapan insanlara şöyle uyarıda bulunur:
     
    “Ey insanlar! Sizin Rabbiniz birdir! Babanız, ananız da birdir! Araplık ne babanızda vardır, ne de ananızda. O sadece sizin verdiğiniz isimden ibaret bir tanıtımdır. Arap’ın Arap olmayanlardan üstünlüğü yoktur. Üstünlük, Allah’a iman ve itaattedir. Allah’a iman ve itaat edenler hep birlikte üstündürler. Bunu herkes böyle bilmeli, aranıza ırka dayalı üstünlük ayrımcılığı sokmamalısınız!”
     
    Bu durumda ne yapacağını bilmeyen Muaz bin Cebel sorma gereği duyar:
     
    “Ya Resulallah, öyle ise aramıza ırkçılık fitnesi sokmak isteyen bu adamı ne yapayım?
     
    Efendimiz, bu soruya pek kullanmadığı ağır bir cümleyle cevap verir.
     
    Bu ırkçı adama ne der biliyor musunuz?
     
    “Da’hu ilennar…”
     
    Yani “Bırak o ırkçı adamı, cehenneme kadar yolu var!”
     
    (el-Hindi, Kenzu’l-Ummal, XII, 47)
  • İsraf
    Allah (c.c.) İsra Suresi 27. Ayeti Kerimesinde “Saçıp savuranlar, şüphesiz şeytanlarla kardeş olmuş olurlar; şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.” buyurmuştur.

    Bir gün Peygamberimiz (s.a.v), sahabelerden birinin abdest alırken suyu israf ettiğini görür. “Bu israf nedir?” diye sorar. Bunun üzerine sahabe, “Abdestte israf olur mu?” diye karşılık verir. Peygamberimiz (s.a.v): “Evet, akan bir nehrin kenarında bile olsan, normal bir miktarın üzerinde su kullanman israf olur.” buyurur.
     
    Bir Müslüman çalışıp kazanıp başkalarına yardımcı oldukça onların ihtiyaçlarını giderdikçe mutlu olur. Oysaki günümüz insanı maalesef “Kendim kazandım canımın istediği gibi harcarım” mantığıyla hareket ediyor.
     
    Hz. Peygamber (s.a.v),“Kibirsiz ve israf etmeden yiyiniz, içiniz, giyiniz ve sadaka veriniz.” buyuruyor.
     
    Dikkat çekici bulduğumuz şu olay İslâm’ın israfı yasakladığı ve bu konuda ne denli titiz olduğu hususunda bize yeterli fikir vermektedir. İnsanoğlu başkalarıyla paylaşmanın hazzını ve mutluluğunu yaşamalıdır.
  • Okumanın Yaşı Yok
    Başakşehir şubesi yönetiminden Mehmet SEVİNÇ abimiz 1.sınıf kitap listesini bitirip 2.sınıfa geçerek bizleri mutlu etmiştir.
    Mehmet abimize hediyesini Küçükçekmece İffet Onur İlkokulu Müdürü Yılmaz SÖZERİ  bey takdim etmiştir.
  • Bir Mübarek Gece: BERÂT

    “Şaban ayının on beşinci gecesi olduğu zaman, gecesinde ibadete kalkın. Ve o gecenin gündüzünde (kandilden sonraki gün) oruç tutunuz. Çünkü o gece güneş batınca Allah (c.c) o andan fecir oluncaya kadar: “Benden mağfiret dileyen yok mu, ona mağfiret edeyim. Benden rızk isteyen yok mu, onu rızıklandırayım. (Bir bela ile) müptela olan yok mu, ona kurtuluş vereyim” diye buyurur.” (İbn Mâce)

    Hadis-i Şeriften de anlaşılacağı gibi O Gece (Berat Kandili Gecesi) İlahi rahmet coşmuştur. Berat Gecesi beşer mukadderatının programı çizilirken insanlara verilen eşsiz bir fırsattır. Bu fırsatı değerlendirip günahlarını affettiren kullarından olmak niyetiyle o günümüzü oruçlu geçirip iftarımızı beraber açtık, ardından cemaatle akşam namazını eda ettikten sonra yine beraberce yatsı namazı için camiye gidip Tövbe istiğfar ettik. Berat gecesiyle af kapısından giren, Ramazan ve Kadir gecesinin bereketine gönlü uyananlardan olmamız dileğiyle. 

  • Başakşehir Şubemizin Açılışı
    İnsanın olduğu her yere kitabı ve okumayı götürmeyi hedefleyen derneğimiz, Başakşehire temsilciliğini açarak bir adım daha atmış oldu.
     
    Derneğimizin açılışında konuşma yapan genel başkanımız Mehmet ÇELİK hocamız, konuşmasında dünyada yükselen değerin islam olduğunu anllattı.
     

  • Misafir Hocalarımızdan
    “Müslüman yemeden içmeden durabilir fakat ibadetsiz duramaz sebebi ise islam gömleği giymiştir” konu başlığı ile;

    Sarı Saltuk Camii İmamı Atıf TOMBAŞ hocamız ise “Sabırla kemale erenin mükafatı çoktur”, konu başlığı ile sohbet açlığımızı gidermiş oldular.
     
    Her hafta perşembe günü düzenli olarak devam eden  sohbetlerimiz misafir hocalarımızın katılımıyla daha verimli ve etkin geçmektedir. Her kürsü sohbeti sonrasında masa başında sohbetlerimiz ise ikramlar eşliğinde sona ermektedir.
     
    Ayrıca her pazartesi Hocamız Ahmet YAPICI` nın işlemiş olduğu masabaşı dersimiz olan İlmihal derslerimiz de devam ediyor.
  • Anestezi İlacı Yerine “Kul! Huvallahu Ehad…”

    Anestezi İlacı Yerine “Kul! Huvallahu Ehad…”

                    Güngören Temsilciliğimizin 20 Ocak Pazartesi akşamı konuğu İHH Genel Başkan Yardımcısı ve Suriye Masası Sorumlusu Erhan YEMELEK Bey idi. Erhan bey, uzun yıllar bölgede kalmış biri olarak Suriye’nin hali hazırdaki durumundan ve son zamanlarda İDLİB de yaşananlardan bahsetti. Erhan beyin anlattıklarından özetle;

    Suriye'de şu an tarih yazıldı, yazılıyor. Bizler şu an şahitlik ediyoruz; dünya devletlerinin bir araya gelerek Suriye üzerinde kozlarını paylaştıklarına. Bu akşam anlatacaklarım belki sabaha unutulacak, o yüzden gidip o bölgelerin canlı şahidi olmak lazım, gidip oraları, o insanların halini görmek lazım. O bölgeye Kızılay, İHH, AFAD… vb kurumlar yardım götürüyor, onlarla gidebilirsiniz.

    Dünya müslümanları öyle bir hal aldı ki sadece kendilerince sosyal medyadan takip ediyorlar.  10 tane müslümanın katledildiği bilgisi sosyal medyada paylaşılıyor ama tek tuşla veya parmağımızı kaydırarak başka kanala geçerek olan olayı anında unutup gülebiliyoruz.

    Şu an Suriye bölgesinde 1 milyona yakın yetim, 500 bin civarı da şehitlerimiz var ve bu bilgilerden hiç kimsenin haberi yok çünkü kimse umursamıyor.

    Toplamda 1 milyon insan 9 yıldan beri çadırda yaşıyor; acaba bunların ne ihtiyacı var diye düşünen kimseler az…

    Kışın tabir-i caiz ise, kadınlar, çocuklar, yaşlılar… kısacası insanlar buzdolabı gibi 9 yıldan beri ince bir bez parçasının altında yaşıyorlar. Kadınların, erkeklerin, çocukların… özel ihtiyaçlarını gideremedikleri bir yerde, tek gözlü çadırlarda yaşıyorlar. Anneler, babalar… üstlerini değiştirirken bile herkesi çadırdan çıkartıp sırayla üstlerini değiştiriyorlar. Çadırlarda erkek çocuklar ve kız çocuklar aynı odada kalıyor. Bir erkek çocuk annesinin görünmemesi gereken yerlerini görmek durumunda kalıyor.

    Oradaki kamplarda, 400 çocuk üzerinde bir çalışma yaptık. Bir A4 kağıdına Arapça olarak “Allah” lafzını yazdık ve çocuklara yazıyı göstererek sorduk. Çocukların %90'ı kağıtta ki “Allah” yazısını okuyamadı. Böyle devam ederse bir 15-20 sene sonra oralarda ne doktor, ne mühendis, ne de başka bir meslek erbabı yetişir.

    Bir kıssa anlatayım, hikâye değil, gerçek yaşanmış, şahit olduğum bir olay. Yardım dağıttığımız bir gün bir noktadan başka bir noktaya gittik, yardım dağıtmaya. Çok fazla vakit geçmeden ilk yardım dağıttığımız yer uçaklar tarafından bombalandı. Önce sadece 1 koli erzak duyan insanların artık hiçbir şeyi yoktu ve her şeye muhtaçtılar. Arkadaşlara bakmaya gittim ve hastaneye götürdüklerini söylediler. Hastane dediysek “merdiven altı hastane”, hastaneler bombalandığı için apartmandan bozma hastane olarak kullanılan bir yer. Doktor ameliyat yapacak, dur dedim. “Hani anestezi yapmıyor musun?” Doktor baktı ve neşterini eline aldı. Doktor, “Bismalahirrahmanirrahim. Kulé Huvallahu ehad” dedi, neşteri kullandı. “Allahu’s Samed” dedi, neşteri kullandı; “Lem yelid, ve lem yuled” dedi, neşteri kullandı... Hem doktorun gözünde, hem hastanın gözünde yaşlar. Oralarda ameliyatlarda anestezi yerine “İhlas” suresi gibi motive edici seçme ayetleri kullanıyorlar.

    Yokluk içerisinde, imkânsızlık içerisinde bulunan o insanlar dualarla kendilerine imkân oluşturmaya çalışıyorlar. Şu an burada sohbet ederken kimi Suriyeli şehit oluyor, kimi ise hayatta kalmaya çalışıyor… Bizim buradayken yapabileceğimiz en iyi şey dualarımızla destek vermektir.

    Dualarımızı eksik etmeyelim, savaşta olan kardeşlerimizden…

    Sevgili Dostlar! Bizler de İKRA ailesi olarak STK’ların İDLİB’e yardım kampanyasına destek veriyor ve her temsilciliğimizde görevli arkadaşlar sizden gelecek yardımları İDLİB’e ulaştırmak için sizlerin yardımını bekliyor. Hedefimiz her temsilciliğimizde en azından 2 çadır yardımı toplayabilmek. Gayret bizden, tevfik Allah (cc)’dan.

  • ZORLUKLARA DİRENMEK

    ZORLUKLARA DİRENMEK

            

    Allah’ın bu dünya için koyduğu bir kanunu/sünneti vardır; bir hedefe ulaşmak için çalışmak ve zorluklara katlanıp direnmek. Aynı şekilde yapılan hataları ve işlenen günahları hemen cezalandırmayıp, belirli bir süreye kadar mehil vermek. İKRA Derneği Genel Başkanı Sayın Mehmet ÇELİK, 13.01.2020 tarihinde İKRA Güngören Temsilciliği’nde yaptığı sohbette bu konuları da kapsayan Kalem suresinin tefsirine devam etti. Hocamız sohbetinde şu hususlara değindi:

    Yüce Allah bu surede, Hz. Peygamber'e (s.a.v) İslâm’ı tebliğ ederken, karşılaşacağı insanlara ve zorluklara karşı nasıl dirayetli olacağını ve sağlam duracağını öğretiyor. 45. Ayette şöyle buyruluyor: “Onlara mühlet veriyorum. Şüphesiz benim tuzağım sağlamdır.” Evet, Allah yeryüzünde günah işleyenlerin cezasını hemen vermiş olsaydı, canlı kimsenin kalmayacağını bize haber veriyor.

    Surenin 46. ayetinde şöyle buyruluyor: “Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar bu yüzden ağır bir borç yükü altına mı girmişlerdir?” Yani sen İslâm’ı tebliğ ederken onlardan para mı istiyorsun da onlara ağır geliyor diyor cenabı Hakk Hz. Peygamber'e.

    Günümüzde de öyle değil midir? Birileri bizden borç istediği zaman, hemen vermeme duygularımız ağır basmıyor mu?  Peki verenler var mı?  Var! Peki onlar nasıl veriyor?  Vermeme duygusu onlarda yok mu?  Elbette vardır ancak verenler, cimrilik duygusunu bastırıp cömertlik duygusunu daha üste çıkarıyor. 47. ve 48. Ayetlerde “Yahut gayb (Levh-i Mahfuz) kendi yanlarında da onlar mı (bundan aktarıp) yazıyorlar? Sen, Rabbinin hükmüne sabret. Balık sahibi (Yûnus) gibi olma. Hani o, (balığın karnında) kederli bir hâlde Rabbine yakarmıştı” buyruluyor. Ey Muhammed (s.a.v), ey müslümanlar sabredin, diyor Allah. Ne zamana kadar, ne için?  Allah için sabredeceğiz. Kardeşin Yunus (a.s) sabretmedi örneğini veriyor Cenabı Allah.

    Biz bugün, her şeyi yapıyoruz ama başımızdan musibet eksik olmuyor Ya Rab, diyebilir miyiz?  Hayır. Sabrederken de mücadele etmeye devam etmeliyiz. Allah Peygamber'e sabret derken, Efendimiz yerinde durdu mu?  Hayır. İslami tebliğ etmeye devam etti. O halde biz de mücadeleye devam etmeliyiz.

             49. ayet: “Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir hâlde ıssız bir yere atılacaktı.” Hani Yusuf'un (as) başına musibet gelmişti de Allah onu sıkıntıdan kurtarmış ve başına gelen musibete sabretmişti. Bizler de sabredeceğiz, ama sabrederken de mücadele edeceğiz.

             50. ayet: “(Fakat böyle olmadı.) Rabbi onu (peygamber olarak) seçti ve salih kimselerden kıldı.” Örneğin Musa (a.s) yanlışlıkla bir insan öldürdü ama sonra peygamber oldu. Neden?  Allah onu bağışladı. Bizler de bir hatamız var diye vaz geçmemeliyiz, tövbe etmeli, yanlışımızı düzeltmeliyiz.

             51. Ayet: “Şüphesiz inkâr edenler Zikr'i (Kur'an'ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. (Senin için,) "Hiç şüphe yok o bir delidir" diyorlar.” İktidar sahibi, güç sahibi insanın karşına çıkıp da yanlışını söylemek, onu doğru yola davet etmek kolay bir iş midir?  İşte Hz. Peygamber bunu yaptığı için etrafındakiler O'na deli dediler.

    52. ayet: “Hâlbuki O (Kur'an), âlemler için ancak bir öğüttür.” Tüm bunlardan anlıyoruz ki, Kur’an bizim için bir yol rehberi, bir öğüttür. Sapkınları, şaşırmışları doğru yola eriştirecek olan ilâhi mesajdır. Kimse birilerinin gelip kendini kurtarmasını beklemesin, bizi kurtaracak olan yine biziz.

  • CİMRİLİK EDEN PİŞMAN OLUR

    CİMRİLİK EDEN PİŞMAN OLUR

             İhtiyaç sahiplerine yardım etmek ve yoksulları doyurmak için yapılan harcamalar, malı eksiltmez. Aksine malı ve serveti koruyup bereketlendirir. Tıpkı cimrilik edilip, hiçbir hayır işine harcama yapmamanın malı ve serveti artırmayacağı gibi. Aksine cimrilik malın elden gitmesine ve bereketinin ortadan kalkmasına sebep olur.

             İKRA Derneği Genel Başkanı Sayın Mehmet ÇELİK Hocamız, Güngören Şubemizin 23.12.2019 tarihli Salı sohbetinde işte bu konuyu işledi. Hocamız konuyu, Kalem suresinin 17. Ayetinden itibaren anlatılan “bahçe sahipleri” kıssası çerçevesinde ela aldı. Surede kıssa şu şekilde anlatılır:

             “Şüphesiz biz, vaktiyle "bahçe sahipleri"ne belâ verdiğimiz gibi, onlara (Mekkeli inkârcılara) da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi (17). (Bunu tasarlarken) istisna da yapmıyorlardı. ("İnşaallah" demiyorlardı) (18). Nihayet onlar uykuda iken Rabbinden bir afet (ateş) bahçeyi sardı (19). Böylece bahçe, (anızı) yakılmış toprağa döndü (20). Derken, sabahleyin birbirlerine, "Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin" diye seslendiler (21, 22). Bunun üzerine, "Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın" diye fısıldaşarak yola koyuldular (23, 24). (Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği hâlde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar (26). Fakat bahçeyi o hâlde gördüklerinde, "Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!" dediler (26). (Gerçeği anlayınca da), "Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!" dediler (27). Onların en akl-ı selim sahibi olanı, "Ben size 'Rabbinizi tespih etseydiniz ya! dememiş miydim?" dedi (28). Onlar, "Rabbimizi tesbih ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz" dediler (29). Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar (30). Şöyle dediler: "Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!" (31).  "Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız." (32). İşte böyledir azap! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi!” (33).

    Rivayete göre geçmişte dindar bir adamın her türlü meyve, ekin ve hurma ağaçları bulunan bir bahçesi vardı. Hasat zamanı geldiğinde fakirleri çağırır, bahçenin ürünlerinden onlara ikramda bulunurdu. Adam ölünce oğulları, aile fertlerinin çokluğunu ileri sürerek yoksulların payını kesmeye ve bahçenin ürününü sabahleyin erkenden gizlice toplamaya karar vermişler, ancak gece gelen bir âfet ürünü imha etmişti. Yüce Allah, Kur’an’da birçok yerde, verdiği nimete şükredenlere daha fazla nimet vereceğini, nankörlük edenleri de cezalandıracağını haber vermiştir (örneğin Nisâ suresi, 147; İbrâhim suresi, 7; Lokmân suresi, 12).

     

             Allah’ın insana lütfettiği nimetlere karşılık kulların yapması gereken, nimeti verene şükretmektir. Nimete şükrün göstergelerinden ve şekillerinden biri de sahip olduğu nimetlerden, ihtiyaç sahiplerine vermektir. Böyle yaparsa nimete şükretmiş olur ve Allah, şükreden kullarına daha güzel nimetler verir. Ama kul nimetin gerçek sahibini unutursa ve Allah’ın lütfettiği nimetler yüzünden şımarırsa, bunları ben kendi aklımla kazandım derse ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmezse, Rabbine nankörlük etmiş olur ve ilahi cezaya muhatap olur. Bahçe sahipleri ve Karun örneğinde olduğu gibi. Bu nedenle sahip olduğumuz mal, mülk ve servetin bizi şımartmaması ve bütün bu nimetlerin sahibini unutmamamız gerekir. Yoksa bir anda hepsi elimizden uçup gider.

     Her hafta pazartesi akşamları saat 21.00’de yapılan ilim sohbetlerine siz değerli dostlarımızı da bekliyoruz.

  • KALEM SURESİ

    “Ben Varım”

    Güngören temsilciliğimizin 9 Aralık 2019 Pazartesi akşamı hocası İKRA Derneği Genel Başkanı İlahiyatçı Mehmet ÇELİK hocamız idi. Mehmet hocamız bu hafta bizlere Kalem suresinin tefsirini yaptı. Hocamızdan özetle;

    Kalem suresi, Peygamberliğin ilk yıllarında nazil olmuştur. O yıllarda zenginlerin çok zengin, fakirlerin tamamen yoksul olduğu, insanların sadece karnını doyurmayı düşündüğü, kadınların alınıp satıldığı, kişi haysiyetsiz olsa dahi parası var ise değer gördüğü yıllardı. İşte böyle bir ortamda, bu tarz kişilere İslam’ı tebliğ edecek olan Peygamberimizi Allah bu sure ile hazırlıyor. Karşısındaki kişinin önce karakterini Peygamberimize öğretirken, onların karşısında kendisinden emin bir şekilde durarak ayakları titremeden İslam’ı tebliğ etmesi gerektiğini öğretiyor.

    Bizlerde bugün bu ayetlerden öğreniyoruz ki, doğru söyleyenler müminlerdir. Karşımızda kim olursa olsun, biz kendimizden emin bir şekilde karşılarında durmalıyız.

    1-2 Nûn. Kaleme ve (yazanların) onunla yazdıklarına and olsun ki sen -Rabbinin lütfu sayesinde- asla deli değilsin.

    3) Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir ödül vardır.

    4) Sen elbette üstün bir ahlâka sahipsin.

    5-6) Aranızdan hanginizin aklı bozuk olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.

    7﴿  Doğrusu, yolundan sapan kimseyi en iyi bilen Rabbindir; hidayete erenleri de en iyi bilen O’dur.

    Bu ayetlerden anlıyoruz ki, Allah'ın emirleri doğrultusunda olan biz müminler dosdoğru olmalıyız. Doğru olanların sözleri de doğrudur. İslam’ı tebliğ etmek, doğru yol üzere olan müminlerin görevidir. İslam’ı tebliğ etmek için de bilgi ve donanım sahibi olmakla beraber güzel ahlâklı da olmamız gerekir.

    Hiç şüphesiz ki doğru yolda olan ile olmayanı hakkıyla bilen Allah'dır. Güzel ahlâk ile Allah'ın emirleri doğrultusunda ilerleyenleri de, onlara deli yada yalancı diyenleri Allah görüp ve işitendir.

    Bizler de her daim hazırlıklı olmalıyız, bugün yarın biri bize söz verir ise, yahut bir görev verilir ise kendimizi hazır hissetmeliyiz. Bir başkası yapar, nasıl olsa, bir yapan var demeden ben varım diyerek her daim Allah'ın emirlerini yeryüzüne yaymaya hazır olmayız.

  • NAMAZLA DİRİLİŞ

    Abdullah YILDIZ. Akit Gazetesindeki köşe yazılarından, ülkemizin bir çok şehrinde ve okulunda namazı aşılayıcı programlar yapan Namaz Platformu üyeliğinden ve tabii ki kitaplarından tanıdığımız Abdullah YILDIZ hocamız, daha önce bir çok kulüpte oynamış, Çanakkale Dardanel Spor Süper Lig’de yer aldığı yıllarda oyuncusu olan ve namaz kıldığı için kadro dışı bırakılan Ramazan YATGIN bey ile katıldı.

                Namaz Gönüllüleri Platformu sözcüsü Abdullah Yıldız, `Bu hareketin amacı insanımızın yaklaşık yüzde 75 kadarının namaz kıl/a/maması ve dolayısıyla bu insanların namazla buluşmasını sağlamak olduğunu belirterek, Namazın önemini, namazın İslam`daki olmazsa olmazlığını ve namaza olan ihtiyacımızı anlattıklarını, Namaz kılanların ise namazı daha huşu içinde, daha gereği gibi, dosdoğru, Rabbimizin istediği ve Peygamber Efendimizin tarif ettiği gibi kılmalarını sağlamak` olarak ifade etti.

                Ramazan YATGIN kardeşimiz ise namazla nasıl tanıştığını anlatarak namaza başlamasıyla “şimdi Müslüman oldum” demesi dikkate değerdi. Spor hayatında yükseklere doğru tırmanma aşamasında iken namaza başlaması ve bunun üzerine Çanakkale Dardenel Spor’da kadro dışı bırakılmasını, 1 yıl kadar Konya Spor’da oynarken Konya Spor’un o sezonu namağlup bitirmesi ile arkadaşları ile beraber sahada şükür secdesi yapmaları sonucunda polisler tarafından gözaltına alınıp jandarmaya teslim edilmesini, askerde namazı hangi zor şartlar altında kıldığını ve bu yüzden aldığı cezalar sebebi ile hapishanede yatması ve en sonunda komutanın “senden adam olmaz (!)” diyerek, namazı bırakmadığı için askerlik bitimine kadar bir tepede her gün nasıl çukur kazıp kapattığını… ve namaz uğruna yaşadığı dramları anlatan Ramazan kardeşimiz namazın “Nebevi Bir Eylem” olduğunu ifade etmiş oldu.

                Kişisel çabalarıyla hemen hemen her hafta farklı bir mekanda sunumlar yapan Ramazan Yatkın barlarda, meyhanelerde, kıraathanelerde, cem evleri ve daha birçok farklı mekanda İslam`ı ve Peygamber efendimizi anlatıyor.

                Kur`an`ın ``arkadaş peygamber`` tabirini kullanarak; ``arkadaşlar size tanıdığınız, çok iyi tanıdığınız bir arkadaşınızı anlatacağız.” Böyle deyince çok şaşırıyorlar. “Kim?” diye sorunca “Hz. Muhammed” diyoruz. “Nasıl olur? 1400 sene önce yaşadı o, nasıl bizim arkadaşımız olur?” diyorlar. Biz de kıyamete kadar onun manevi arkadaşlığı sürecektir diyerek yaklaştığını ifade etti. 

                Program sonunda hem Abdullah YILDIZ hocamız kitaplarını, hem de Ramazan YATGIN kardeşimiz Abdullah hocanın teşviki ile yazmış olduğu “Namazın Manevi İlmihali” kitabını konuklarımız için imzaladılar.

    GÜNGÖREN YAYIN KURULU 

  • DAVA ADAMI

    Ramazan KAYAN hocamız 6 Şubat 2017 akşamında şubemizin misafiri oldu.  “Günümüzde Sahabe Gibi Yaşamak” konusu ile bizlere hitap eden hocamız dava adamının nasıl olması gerektiğine dair bizleri bilgilendirdi. Hocamızın konuşmasından bazı satırbaşları:

    • Bir dava yolunda olanın derdi olur: Şu anda yeni gelen nesil günübirlik yaşıyor, dertsiz, tasasız yaşıyor. Ama biz dertliysek, dava adamıysak tüm İslam alemini biz dert edineceğiz: Halep, Arakan, Gazze, Pakistan, Keşmir… bizim derdimiz olacak. Tebliğ bizim derdimi olacak. Kısacası davamız İslam ise derdimizin bizi harekete geçirmesi lazım ve İslam’ın geleceğini, ümmetin geleceğini kişisel çıkarlarımızın önüne koymamız lazım.
    • Derdi olanın, davası olanın sevdası olur: İslam davası bizim kara sevdamız olacak. Hz. İbrahim (as) gibi olmalıyız, öyle ki o çok sevdiği Hz. İsmail (as)’ini davasının, sevdasının önüne geçirmedi ve Allah (cc)’ın emrine kesinkes uydu. Rahata ve felaha erdikçe sevdamız azalmamalı, onun içinde hiçbir zaman kendimizi boş bırakmamalıyız.
    • Davası olanın rüyası olur: Öyle bir aşk olması lazım ki İslam’ın kanayan yarası Halep, Gazze, Arakan… rüyasına girmeli. Tarık bin Ziyad, Fatih Sultan Mehmet, Hz. Yusuf … dava adamlarıydı ve rüyalarında yaşadılar. Bu rüyaların de bedelini ödemek lazım:

    ***Bedel ödemek lazım: Tarık bin Ziyad rüyasını gerçekleştirmek için gemileri yaktı; Fatih sultan Mehmet gemileri karadan yürüttü, Hz. Yusuf zindanlarda bedel ödedi. Bu bedeli öderken şu 4 gömleğe dikkat etmeliyiz;

    _ İhlas gömleği; Bu devirde İslamı yaşamak ateşten gömlek giymek gibidir. Bu gömleği giymeliyiz.

    _ Laik Kemalist düzenin bize giydirdiği zillet gömleğini çıkarmalıyız.

    _ İffet gömleği;  Hz. Yusuf (as) gibi gömleğimizin arkadan yırtık olması lazım.

    _ Takva gömleğini giymemiz lazım.

    • Davası olanın amacı, hedefi  ve gayesi olur: Davası İslam olanın hedefi Allah (cc)’ın rızası olur.  Hz. Allah (cc) bize yeryüzünün efendisi  olmamızı söylemişken bizim daha aşağısını düşünmemiz akıl dışıdır. İstikametten dışarı hangi şey olursa olsun çıkmamalıyız. Amacımız yalnızca İslam devleti kurmak değil, mühim olan Allah (cc)’ın rızasını kazanmak olmalıdır. Bu yoksa ve diğer yollara saparsak daha yeni yaşadığımız ihaneti yaşamak içten bile değil. Bizim amacımız iktidar olmak değil, cihad etmek değil, bunlar araç, bizim asıl amacımız, gayemiz Allah (cc)’ın rızasıdır.
    • Davası olanın gayreti olmalı: İstatiklere göre 10 milyon gencimizin %3’üne ulaşabilmişiz. Hapishanelerde binlerce genç, onbinlerce insan var. Boşlukta binlerce insan var, bunlara ulaşmamız lazım.
    • Davası olanın özveri ve fedakarlığı olur: Adanmışlık olmalı, davamızın fedaisi olmalıyız. İnsan ancak gayreti kadar kazanç sağlar. Ümmetin düze çıkmasını istiyorsak adanmış olmamız lazım. Dava yolunda harcadığımız zaman, para … vs. yeterince olmalı.
    • Davası olanın umudu olur: Hasbünallahi ve niğmel vekil… Bu sözü kalbimize kazımalıyız. Eğer kazırsanız Kızıldeniz size otoban olur.
    • Davası olanın yüreği olur: Eğer siz yüreğinizi ortaya koyar ve her türlü bağlantıları kopararak kalb-i selim ile yola çıkarsanız işte o zaman kendinizi ve davanızı düzlüğe çıkarırsınız ve insanların ve insanlığın umudu siz olursunuz.

    Dava adamı olmak dileğiyle… (Amin)

    GÜNGÖREN ŞUBESİ YAYIN KURULU

  • Hudeybiye Barışı (MUSALAHASI)

    Sohbetlerine dua ve selamlama ile başlayan hocamız, Peygamber Efendimiz (s.a.v) hayatından kesitler sunmaya geçen ayki kaldıkları yerden devam ettiler.

    Hudeybiye Barışı Büyük savaşlardan sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v) in ve sahabelerin birçok  badireleri Atlatmasından sonra,Efendimiz (s.a.v) Gördüğü bir rüyayla  cerayan etmiştir.Efendimiz (s.a.v) rüyasında, Kabeye gitmiş tavaf etmiştir.Bunun üzerine Ashabından hazırlanmalarını istemiştir. Kabeye gidilecektir. Gerekçesini de Allah (cc.) Bana Umre yapacağım müjdesini verdi diye açıklamıştır.Yaklaşık bin dörtyüz -bin beşyüz kişilik bir sahabeler topluluğu hazırlanacak, Kabeye gidilecektir.Peygamber Efendimiz (s.a v) Sahabelerini uyarmış, savaşa gitmiyoruz sakın olaki silahlarla, savaşa gidiyormuş gibi bir havayla yola çıkmayalım buyurur.

    Mekkeli müşrikler peygamber Efendimiz (s.a.v) in bin beşyüz kişilik bir ekiple geleceğini haber alınca, büyük bir telaşeye kapılıyorlar.Acaba sadece ziyarete mi gelecekler,yoksa ziyaret görüntüsüyle gelip bize bir oyunmu yapacaklar diye endişeye kapılıyorlar.Peygamber Efendimiz (s.a.v) ve yanındakiler daha Mekkeye gelmeden,Mekke yakınlarında müşrikler tarafından durduruluyorlar.Halid Bin Velid o zamanlarda daha Müslüman olmamış,Halid Bin Velid bilindiği üzere çok aktif, gözü pek,yiğit bir kişiliğe sahip.Taki Müslüman olmadan da durum böyle.Halid Bin Velid Müslümanların yanına doğru geliyor,Düşünüyor ben bunlara nasıl bir pusu kurayım diye hesaplar yaparken,öğle vakti giriyor.Müslümanlar öğle namazına duruyorlar.Halid Bin Velid eyvah fırsatı  kaçırdım diye hayıflanıyor.Ben bunların namaza başlayacaklarını bilseydim onlar başlamadan  saldırırdım diye söyleniyor. Yanındakiler ona Müslümanlar bunu günde beş defa yapıyorlar.Bir kaç saat sonra yine yapacaklar diye  bilgi veriyorlar.Halid Bin Velid o halde bekleyelim diyor.Ve ikindi Namazını beklemeye başlıyorlar.

    Müşrikler Müslümanların namaz kalmasını fırsat olarak beklerlen, hiç hesaba katmadıkları bir olay gerçekleşiyor. Allah (cc.)Tarafından Cebrail aleyhisselam  vasıtasıyla Efendimiz (s.a.v) uyarı geliyor ve Namazın iki grup halinde kılınması saglaniyor.Bir grup namaz kılarken diğer grup nöbet tutuyor.Her rekatta gruplar yer değiştirerek namazı tamamlıyorlar.Müşrikler şaşkın bir vaziyette saldırı planlarını uygulayamiyorlar.Peygamber Efendimiz (s.a.v)Müşriklerin saldırmak için fırsat kolladıklarını görünce  sahabesine yolu degiştirtiyor.Kabeye farklı bir yoldan ilerliyorlar.Halid Bin Velid olanları görünce Mekkeye müşriklerin yanına dönüyor ve Müslümanların  yolunu değiştirdiklerini anlatıyor. Kendi aralarında oturup konuşmaya başlıyorlar bunların gelişini nasıl engelleyebiliriz diye Çareler aramaya başlıyorlar.

    Bu sırada  Efendimiz (s.a.v) ve ashabı Mekkeye giriyorlar.Bunun üzerine müşrikler Bedin isimli bir müşriği Müslümanların geldiği yere doğru yolluyorlar.Bu gelen kişiyi Peygamber Efendimiz(s.a.v) daha önceden tanıdığı için sahabelere,bu gelen kişiye iyi  davranın diye buyuruyor.Bedin isimli şahıs yanlarına gelince Efendimiz (s.a.v) Kendisine görüyorsun ki bizim derdimiz savaşmak değil,yanımızda silahlarla gelmedik dedi. Ayrıca kurban edilmek üzere yanlarında getirdikleri develeri de gösteriyorlar.

    Bedin isimli kişi müşriklerin yanına dönüyor ve şöyle diyor onlara; gerçektende Müslümanların derdi bizimle savaşmak değil. Onlar buraya ibadet etmeye gelmişler diyor.Ama müşrik tarafı tam ikna olmuyor.Müslumanların yanına  başka birini daha yolluyorlar.Giden bu kişide aynı şekilde Müslümanlar buraya savaşmak için gelmemişler diyor.Üçüncü bir kişi daha gönderiyorlar.

    Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v) de bir elçiyi Mekkeye  göndermeye karar veriyor.İlk önce Hz.Ömere  bu görevi vermek istiyor fakat yapılan istişareler sonucu Mekkeye Hz.Osman’ın  gitmesinin daha uygun olacağı kararı alınıyor ve Hz Osman ra.Mekkeliler le görüşmeye gidiyor.Hz.Osman Mekkeli akrabalarına ilk olarak durumu anlatıyor. Biz buraya savaşmaya değil Mekkeyi ziyaret edip ibadet etmeye geldik diyor.Mekkeli müşrikler böyle birşeye müsaade etmeyeceklerini ama kendisinin Akrabaları olmalarından dolayı isterse,Kabeyi tavaf edebileceğini belirtiyorlar.Hz.Osman bunu kabul etmeyince müşrikler onu alıkoyuyorlar.

    Hz.Osmanın kafileye dönüşü gecikince Müslümanlar kendisinin müşrikler tarafından öldürülmüş olduğunu düşünmeye başlıyorlar.Efendimiz (s.a.v) de bu endişelerini söylüyorlar. Efendimiz (s.a.v) Eğer böyle birşey varsa,yemin olsunki müşriklerle elimizdeki bu kısıtlı silahlarla da olsa savaşırız diyor.Çünkü biz buraya savaşmak için gelmedik ama müşrikler,buna rağmen elçiye dokunulmaz ilkesini bozdular ve Hz.Osmanı öldürdülerse onlarla savaşırız diyerek sahabelere biat ettiriyor.Hatta Hz.Osman orda olmamasına rağmen onun adına da biat ediliyor.
    Tüm bunlar olurken birde bakiyorlarki Hz.Osman (ra)geliyor.Onun geldiği görülünce ve sağ salim olduğu öğrenilince bu savaş planı durduruluyor. Ve sonra…
    Sonrası Mübarek Oruç Ayından sonra ki derste devam edecek inşallah Allah  bu güzel anlatımı için Emin ATALAY hocamızdan Katılımları için misafir mü’minlerden ve İKRA ailesinden Razı olsun dua ile…

  • Namazın Önemi

    RİYAZÜSSALİHİN SEÇME HADİSLER

    NAMAZIN ÖNEMİ…
    Peygamber efendimiz(s.a.v) şöyle buyurmuştur; Mü’minle Mü’min olmayan arasında çok ince bir çizgi vardır. İşte bu ayırt edici özellik Namazdır.Namazı terk eden,küfre girer buyuruyor.Sonra Alimler bunu yumuşatarak,küfre girmiş gibi olur şeklinde aktarmışlardır.Ama aslında bunun, Peygamber efendimiz (s.a.v) söylediği şekliyle (gibisi) yoktur.Direk kâfir olur buyurmaktadır.Hadislerde geçtiği üzere Namazın önemi anlaşılmaktadır.Ama bunlardan şu anlaşılmamalıdır,biz kimseye namaz kılmıyor diye kâfir diyemeyiz.Bizim nazarımızda ben Allaha ve Resulune iman ettim diyen Müslüman dır.Günahların hesabı ise bizi ilgilendiren bir durum değildir.Bu o insanın Allaha vereceği bir hesaptır.Yani bizler Hariciler gibi namaz kılmayan bizden değildir deyip onlara savaş açamayız.Günümüzde de bu anlayışla hareket eden gruplar maalesef vardır.Halen bir örgüt Allah adına hatta ayetlerle hareket ettiğini söyleyerek vahşice katliamlar yapmaktadırlar.

     Tarihte de bu tür hadiseler cereyan etmiş ve batı toplumu İslamı, Müslümanları yanlış algılamıştır.Baktığımızda batılı toplumların İslamı kabul etmeleri çok zor olmaktadır. İşte bu zorluğun sebeplerinden bir taneside bu tür yanlış uygulamaların İslamın, şiddet eğilimli insanların mensup olduğu bir dinmiş gibi algılatılmasından ileri gelmektedir.Peygamber efendimizin(s.a.v)Ebu hureyreden nakledilen bir hadiside şöyledir;Birgün peygamberimizin şöyle dediğini duydum.Camiye namaza giderken yetişmek için koşmayın,yani koşar şekilde gitmeyin eğer Namaza vaktinde yetişemezseniz, yetiştiğiniz yerden katılın sonra Namazı tamamlayın.Yani Namaza sekinetle gidin.Ama bu, namaza son dakikada ihmal ederek gidin demek değildir.Burada kastedilen,acil bir durum olduğunda yada bir sebepten geç kalınması durumu bahse konudur.

    Peygamber efendimizin (s.a.v) bir hadisinde Abbas r.a  dan rivayet edildiğine göre Ağırbaşlılık ve sekinetle ilgili şöyle duyurmaktadır;Ey insanlar size ağır davranmak ve sekinet gerekir.Yanı namaza vaktinde hazırlanacağız. Hazırlığımızı yapacağız,ama herhangi bir sebeple de geciktiysek acele edip koşarak değil,sekinetle gideceğiz.

    MİSAFİRE İKRAM
    Misafire ikram konusunda,toplumumuz gerçekten öncü bir ananeye sahiptirler.Hala gündemde olan,zorda kalmış,Müslüman kardeşlerimize de kucak açmış durumdayız elhamdülillah.Öncelikle misafirlik le ilgili ayetlerden bahsedelim.Allah c.c  Zariyat Suresi 24.Ayette İbrahim’in ağırlanan misafirlerinden sana haber gelmedimi? Buyuruyor. Hz İbrahime iki tane tanımadığı yabancı geliyor.Selam veriyor.Hz İbrahim onların selamını alıp yanlarından ayrılıyor.Geri geldiğinde pişirilmiş bir buzağı getiriyor.Yemezmisiniz buyurun diyor.
    Gelmediklerini görünce önce şaşırıyor sonrada korkuyor. Sonra kendisine o gelenlerin Melek olduğu bildiriliyor.Halil İbrahim sofrası deyimi de buradan gelmiştir.
    Yine Ebu hureyre den rivayet edilen hadiste Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki,kim Ahiret gününe iman ediyorsa misafirine ikramda bulunsun.Kaldı ki Allaha imandan sonra dinimizde en çok üzerinde durulan ,Ahiret’e iman etmektir.

    Başka bir hadiste Efendimiz (s.a.v) Kim Allaha ve ahiret gününe iman ediyorsa sıla-i rahimde bulunsun.Yani, doğup büyüdüğü yerlere ziyarette bulunsun.Oralarla olan bağını koparmasın buyuruyor.

    Yine her kim Allah’a  ve Ahiret gününe iman ediyorsa,ya hayır konuşsun ya da sussun buyuruyor.Anlaşılacağı üzere,Müslüman söyleyeceği her sözü tartarak söylemelidir.Kişinin söylediği sözü düşünmeden sarfetmesi,kendisini türlü türlü sıkıntılara sokabilir.O yüzden Müslüman söyleyeceği sözü önceden düşünmeli,hayırmı şermi olduğuna karar vermeli,söyleyeceği söz hayırlıysa söylemeli hayırlı değilse susmalıdır.

    Rabbimiz bizleri kendi rızasına layık kullarından eylesin.Sohbetinden dolayı İsa HEMİŞ hocamızdan icabetlerinden dolayı katılımcı kardeşlerimizden ve İKRA ailesinden Allah Razı olsun.

    Dua İle…

  • Fıkhi Sorulara Cevaplar – 9

    Merak edilen fıkhi sorulara cevaplar veren hocamız ardından,Berat kandili ile ilgili hadislerle bu mübarek gecenin nasıl idrak edilmesi gerektiği hususunu da bizlere aktardılar.

    Soru:Rüya Tabirleri Sahih delillermidir,Rüya yorumlanarak amel edilirmi,Sahih rüyanın kıstası nedir?
    Cevap:Peygamberlerin gördüğü rüyalar sahihtir.Yani Rahmani rüyalardır.Ama bizlerin gördüğü rüyalar çoğunlukla Rahmani olmayan rüyalardır.Bu nedenle rüyalara göre amel etmek gibi bir durum sözkonusu değildir.Bir Rüyanın sahih olup olmadığına dair.Elimize ulaşmış net ifadeler bulunmamaktadır.Bunun içindir ki  rüyamda şunu gördüm şöyle olacak. bunu gördüm başıma bunlar gelecek gibi kaygılara düşmek yersizdir.Yalnızca Peygamber  Efendimizin bizlere rüyayla ilgili şu tavsiyesi bulunmaktadır.Eğer gördüğünüz rüya hoşunuza giderse onu anlatabilirsiniz.Ama hoş olmayan beğenmediğiniz bir rüya gördüyseniz anlatmayın ki böylece o rüyanın getirebileceği olumsuzluklardan korunmuş olursunuz,diye bize öğütlemiştir.

    Soru:Kabir Azabı Düşünüldüğünde,bundan bin yıl önce ölmüş olan birisiyle beşyüz yıl sonra yaşayıp ölmüş birisi  arasında ilk zamanda ölen kişi daha fazla kabir azabı çekmiş olmazmı,burada bir adaletsizlik söz konusudur  diyebilir miyiz?
    Cevap:İlk bakışta bu düşünce haklıymış gibi görünse de bu bizim dünyevi ölçülerimiz ile düşünebildiğimiz  kısımdır oysa Allah zamandan ve her türlü noksanlıklardan münezzehtir.Bu şekilde yaklaşacak olursak Allahın adalet konusunda da bir noksanının olmayacağını bir kez daha idrak etmiş oluruz.

    Soru:Beraat gecesi ne demektir?
    Cevap:Beraat kelimesi Türkçede de kullanılan bir kelimedir.Beraat etmek bağışlanmak,suçsuz bulunmak,temize çıkmak anlamına gelir.Yani bu gecede tövbeler edilir.Gerekli samimiyetle ihlas la ibadetler yapilarak,Rabbimizden bağışlanma istenirse,kulun berat alacağı bağışlanıp temize çıkacağı anlamı taşır.

    Sorulara Cevaplar dan sonra hocamız Berat kandili yle ilgili Peygamberimizin bazı uygulamalarını bizlere Aktarıp  bu gecenin idraki için bizleri bilgilendirdiler.
    Hz Ayşe validemizden nakledilen  bir hadiste şöyle buyruluyor.Ramazan ayı dışında başka hiçbir ayda Efendimiz Şaban ayında tuttuğu kadar çok oruç tutmazdı. Bazen orucu hiç bırakmayacak zanneder dik buyurmuştur.

    Bu  gecenin olabildiğince ibadetler ve dualar ile geçirilmesi gerektiğini vurgulayan hocamız,Ertesi gün çalışma günü olduğunu da hatırlatarak tabiki bütün geceyi ibadetle aralıksız geçirebilmek zor zira  ertesi gün çoğumuz çalışmak durumunda,ama en azından yatsı namazını cemaatle eda edip sabah namazınıda yine camide cemaatle eda edersek tüm geceyi ibadetle geçirmiş gibi manevi bir sevaba nail olmuş oluruz. Ve çokça dua etmeyi de ihmal etmemeliyiz diyerek,Rabbimizin bu gecede Beraat verdiği kullarından olmamız duasını ederek sohbetlerini sonlandırdılar.
    Rabbim hocamızdan,Katılımcı kardeşlerimizden,ve Tüm İKRA ailesinden Razı olsun dua ile…

  • Müddessir Suresi

    Sohbetine selam ve dua ile giriş yapan hocamız,Müddesir suresinin tefsirine devam ettiler.

    Müddessir suresi peygamber efendimiz (s.a.v) ilk indirilen surelerden bir tanesi. Özelikle Halit Bin Velid İslamın kılıcı diye adlandırılan, sahabenin önde gelenlerinden,Uhud savaşından sonra Müslüman olan Halit Bin Velidin babası  Velid İbni Mugira  Halid Bin Velid in babası Mekkenin ileri gelen adamlarından,konuşması çok etkili,konuştuğu zaman sözü dinlenilen birisi.

    Peygamber efendimizin (s.a.v) Peygamberliğinin ilanından sonra, Mekkenin ileri gelenleri toplanıp,fikir beyanında bulunuyorlar. Bu kişiler Mekkede neler olup bittiğini öğrenmek için bir kişi görevlendirilirler.Velid Bin Mugire  peygamber efendimiz le görüşmeye gönderiliyor. Velid Bin Mugire Peygamber efendimiz (s.a.v) gelerek,nedir bu getirdiğin Peygamberim, yeni bir din getirildi diyormuş sun nedir bu bana bir anlat diyor.Peygamber efendimiz (s.a.v) beni bir dinle diyor. O güne kadar kendisine inmiş olan ayetleri okuyor.

    Velid Bin Mugire Efendimiz (s.a.v) dinleyip,çok etkilenir.Ebu Cehilin yanına geri geldiğinde,Ebu Cehil onun yüz ifadesinden olayı anlıyor ve diyor ki Vallahi Velid  gittiği gibi dönmedi diyor.Korkarım Müslüman olmuş.Anlat bakalım ne oldu diye soruyor Ebu Cehil Velid Bin Mugireye.Mugire cevap veriyor.Beni bilirsiniz İranı bilirim, bizansı bilirim, şairi bilirim,Ama Muhammedin anlattıklarının bunların hiç biriyle ilgisi yok. O apayrı birşey anlatıyor.Bunun üzerine Mekkenin ileri gelenleri,bir karar veriyorlar. Muhammet birçok kişiyi etkileyip kendi tarafına çekti.O halde bu gidişe dur demek için bir metod bulalım ona ne diyelim diye tartışıyorlar,ona en iyisi sihirbaz diyelim diye de karar kılıyorlar.

    Allah Celle Celaluhu bize bu dünyayı bir imtihan vesilesi kılmıştır.Hocam neden imtihan var? İmtihan olmasaydı olmaz mıydı ? Allah cc. Bizi dünyaya gönderdiğini ve burada iyi işler yapıp emir ve yasaklarına riayet edenleri,cennetle mükafatlandıracağını bize bildiriyor. O halde bizler bu dünyayı gerektiği gibi değerlendirip, Allahın rızasını ve mükafatını kazanmak için bu imtihanı geçmek zorundayız.Sağcılar yani bu imtihanı verenler,cennette kendi aralarında konuşurlar.Dünya dayken birlikte oldukları kişiler Cennette yanlarında değildir. Ve onlara sorarlar sizi Cennette göremiyoruz.Siz neden Cennette değilsiniz ? Onlar cevaplama ya başladıklarında ilk  verdikleri cevap;Biz namaz kılanlardan değildik derler.Buradan da anlaşılacağı üzere Namaz çok önemli.Namazı terk etmek insanı cehenneme sürükleyen unsurların en başında geliyor.

    Rabbim hepimizi Cehenneme sürükleyecek amelleri işlemekten muhafaza eylesin… Dua ile.

  • Cennetin Özledikleri

    sohbetlerine dua ve selamlamayla giriş yapan hocamız
    Sahabelerden Selman-ı Farisi’nin hayatını Anlattılar…

    Selman-ı Farisi’nin gerçekten çok ilginç bir hayatı var.Her zaman gerçeği araştıran bir iç dünyası var.Kendisi İranlı Farisi oradan geliyor, Fars kökeninden.Babası zengin bir köy ağası.Son derece mutaassıp bir Mecusi.Hem din adamı konumunda hem de, zengin bir köy ağası. Selman-ı farisi’yide o kadar çok seviyorki başına birşey gelir diye onu evinden dışarıya dahi  çıkarmıyor.Kendisi Din Adamı konumuna sahip olduğundan,oğlu Selmanı da bu İşte yüksek bir makam olan Ateşi yakma ve yanar vaziyette sürdürme göreviyle görevlendiriyor.Mecusilikte bu çok önemli bir vazife olarak görülüyor.

    Hayat böyle akıp giderken,bir gün babasının işlerinin çok yoğun olduğu bir zamanda acil bir iş için Selmanı şehir dışında bir yere göndermek zorunda kaliyor. Oğluna sıkı sıkı dikkatli olmasını tembihleyip,yolcu ediyor.Selman giderken yolda bir Kiliseye rastlıyor. Orada içeriye bakıyor bu insanlar ne yapıyor diye.Sonra içeriye giriyor ve onları izlemeye başlıyor. İnsanlar orada hristiyanlığın gerektirdiği ibadetleri yapıyorlar. Selman bundan çok etkileniyor ve galiba bizim yaşantımız doğru değil diye sorgulamaya başlıyor.Samimi bir insan olduğu için bu din benim dinimden üstündür diye muhakeme ediyor. Akşam evine dönüyor. Ama babasının verdiği görevi yerine getirmemiş olarak hem de,epeyce gecikmiş vaziyette. Babası meraklanmış, endişeli olarak nerde kaldığını soruyor.Selman olanları anlatıyor ben Kiliseyi gördüm ve Anladım ki onların dini bizimkinden daha hayırlı diyor.Babası tam olarak şok oluyor. Selmanı ikna etmeye çalışıyor bu bizim dinimiz ve daha hayırlıdır diyor.Tartışıyorlar babası en sonunda selmanı eve hapsediyor.

    Selman-ı Farisi o hristiyanlara haber gönderiyor, ben sizin dininizi öğrenmek  istiyorum bana nasıl yardımcı olabilirsiniz diyor.hristiyanlar bizim burada sana ayrıntılı bilgi verecek derecede kimsemiz yok ama Şam’a gidersen orada sana bu dini ögretebilecek bilginler var diye cevap veriyorlar.Oraya giden bir kervan olduğunda Selman’a haber gönderiyorlar. Selman-ı Farisi’de bu kervanla birlikte Şama hareket ediyor.Şam’da soruşturup  büyük kilisenin baş rahibine ulaşıyor. Ona tabi oluyor.Rahip bilgin o yörenin din büyüğü ama çok kötü bir insan halktan sadaka verilmek üzere altınlar topluyor. Ama bu topladığı altınları fakirlere dağıtmak yerine biriktiriyor ve kimseye vermiyor.Günün birinde bu Rahip ölüyor. Halk ona din büyüğü gözüyle baktığı için çok büyük bir cenaze töreni düzenliyor. Selman-ı Farisi onlara siz ne yapıyorsunuz diye soruyor.Onlarda o bizim din büyüğümüzdür.Elbette ona büyük bir tören yapacağız cevabı veriyorlar.Selman onlara,siz yanlış yapıyorsunuz o sandığınız gibi biri değil çok  kötü biriydi diyor.Sen nerden biliyorsun onun kötü biri olduğunu diye sorduklarında onlara biriktirilen altınları gösteriyor. İşte fakirler için toplanan altınlar burada onları topluyordu,ama ihtiyaç sahiplerine vermiyordu diyor.Ölen Rahibin yerine başka bir Rahip geliyor. Bu Rahip oldukça düzgün, kendini ahirete adamış salih bir kimse.Selman ondan ilim öğreniyor ve ona bağlanıyor.

    Gün geliyor bu Rahipte hastalanıyor ölüm döşeğine düşüyor. Selman ona soruyor sen öldükten sonra,bana ne tavsiye edersin ben nereye gideyim.Rahip ona benim bildiğim yer yüzünde bizim ikimizin dışında,gerçek manada dini yaşayan sadece,Musul da bir alim var git onu bul diyor.Selman-ı Farisi yola çıkıyor ve o alimi buluyor. Ondan da ilim öğreniyor onun söylediği şeylere tabi oluyor. O da bir zaman sonra hastalanıp hayatının sonuna yaklaşıyor.Selman-ı Farisi ona da aynı şekilde senden sonra nereye gideyim diye soruyor.O da benden sonra Nusaybin de bir alim var ona gidebilirsin diyor ve vefat ediyor.

    Selman-ı Farisi  söyleneni yapıp oraya da gidip o alimle yaşamaya başlıyor. Buradaki alimden de ilim öğrenip yaşamını devam ettiriyor.Bu alimde diğerleri gibi ömrü vefa edince Selman-ı Farisi ona da aynı şekilde senden sonra nereye gideyim diye soruyor. Benden sonra Annuriye diye bir bölgede büyük bir zat var. Onun yanına  gidebilirsin cevabı alıyor.Selman-ı Farisi yine yollara düşüp o alimi de buluyor.Onunla da bir müddet yaşadıktan sonra onun da ölümü yaklaşıyor Selman-ı Fari’si senden sonra kimi tavsiye edersin deyince bu zat, şu anda yeryüzünde bizim gibi Allahın dininin yaşayan başka birini bilmiyorum. Ama son Peygamberin gelme vakti yaklaşmıştır diyor.O peygamber Arap yarımadasında dünyaya gelecektir buyuruyor.Sen istersen oraya gidip onu bulabilirsin diyor.

    Selman-ı Farisi  bütün rahat yaşamını geri bıraktığı gibi her zaman hakikatin peşinde yoluna arkasına bakmadan devam ediyor.Arap yarımadasına giden bir kervancıyla kendisini oraya götürmesi için bir miktar para ödeyerek anlaşıyor.Kervancı kendisini arap yarımadasına götürüyor Fakat orda anlaşmaya uymayıp Selman-ı Farisi’yi köle diye satıyor.Selman-ı Farisi’yse başına gelen bu durumdan çok sadece geldiği yerin Medine olup olmadığıyla ilgileniyor ve inşallah Medine ye gelmişimdir diye dua ediyor.Beni kureyza kabilesinden bir yahudi aynı zamanda,Selmanı satan yahudinin  akrabası olan bu kişi,Selman-ı Farisiyi satın alıyor.Mediniye getiriyor. Selman-ı Farisi birgün hurma bahçelerinde çalıştırılırken,Beni kureyzadan bir yahudi yanlarına geliyor ve şöyle diyor. Allah bu Evs ve Hazrec kabilesinin belasını versin.Selman-ı Farisinin efendisi ona ne oldu diye sorduğunda o anlatmaya başlıyor.Bu kabileler tuttular Mekkeden gelen ve kendisinin peygamber olduğunu iddia eden birine tabi oldular diyor.Bunu duyan Selman-ı Farisi ağaçtan hızla inip soruyor.Ne dedin sen peygamber olduğunu söyleyen birisimi var diye heyecanla sormaya devam ediyor.Bunu gören Efendisi Selman-ı Farisiye bir tokat atıyor ve sana ne bundan sen git işini yap diyor.Selman-ı Farisiye Peygamberi tarif eden zatın tarifini düşünmeye başlıyor İşine dönerken  onun tarifi o Peygamber sadaka yemez.Hediyeyi kabul eder ve  iki kol küreği arasında Peygamberlik Mührü vardır.Şeklinde olduğunu hatırlıyor.

    Akşam işlerini bitirdikten sonra Selman-ı Farisi yanına biraz hurma alıp Medineye gidiyor.Vardığında Peygamberin Ashabıyla birlikte oturduğunu görüyor.Yanlarına gelince Ey Muhammed diyor senin etrafındaki kimseler fakir,elindeki kurmayı uzatıyor.ben bunu sadaka olarak getirdim diyor.Peygamber efendimiz (s.a.v)hurmayı ortaya koyuyor.Ashabına yiyin diyor.Ama kendisi yemiyor.Selman-ı Farisi birinci alameti doğrulamış oluyor. İkinci gün tekrar Peygamberimizin(s.a.v) yanına geliyor.Tekrar elinde hurmayla,Ya Muhammed ben bunu size hediye olarak getirdim diyor.Peygamber Efendimiz (s.a.v) hurmayı alıyor. ortaya koyuyor. Kendiside yiyor.Selman-ı Farisi ikinci özelliğini de test etmiş oluyor.Ama emin olması lazım bu kez üçüncü alameti görmeye çalışıyor. Efendimiz (s.a.v)etrafında dolaşmaya başlıyor. Durumu fark eden Efendimiz (s.a.v)sırtını açıyor ve Peygamberlik mührünü gösteriyor.Selman-ı Farisi mührü öpüyor.

    Selman-ı Farisi Efendimiz (s.a.v) e başından geçenleri anlatıyor. Sahabeler durumu şaşkınlıkla dinliyorlar.Efendimiz Selman’a sahibinle anlaşma imzala diyor.Kölelik bedeli için anlaşılıyor. Üçyüz hurma fidanı dikilmesi karşılığında ve bir miktar Altın karşılığında. Efendimiz(s.a.v)fidanlar için çukurlar hazırlanınca beni çağırın dikim yapmayın buyuruyor.Peygamber Efendimiz (s.a.v) bizzat fidanları kendisi dikiyor. O fidanlardan hiçbiri kurumuyor.Sonra bir külçe altın veriyor ve efendine git hürriyetini satın al diyor.Selman-ı Farisi bu hürriyetimi satın almaya yetmez diyor.Efendimiz (s.a.v) o senin hürriyetini satın almaya yetecek,merak etme buyuruyor.Selman-ı Farisi yolda giderken elindeki altın büyüyor,fazlalaşıyor.Sahibine altını veriyor ve hürriyetini satın alıyor.
    Selman-ı Farisi bundan sonra hayatını Efendimiz (s.a.v) yanında geçiriyor.onunla birçok savaşlarda beraber mücadele ediyor.Kaynaklarda Cennetin kendisine gelmesini özlediği üç kişiden biri oluyor.Rabbimiz bizleri de  Cennetine mazhar olan kullarından eylesin …

    Bu güzel sohbeti için sayın Halil KENDİR hocamıza teşekkür ediyoruz kendisinden ALLAH razı olsun. Tüm katılımcı kardeşlerimiz den ve İKRA ailesinden de ALLAH razı olsun selam ve dua ile…

  • Fıkhi Sorulara Cevaplar – 8

    Sohbet gecemize katılan kardeşlerimizden gelen Fıkhi sorulara, İslam kaynaklı aydınlatıcı cevaplar verdiler…

    Soru:Gusül Abdestiyle ibadet yapılırmı?
    Cevap:Gusül Abdestiyle ibadet yapılır.Hatta daha da güzel olur.Namaz Abdesti alırken belli azalarımızı yıkarız.Gusül Abdesti alırken vücudumuzun tamamını yıkar ve temizleniriz.Dolayısıyla Gusül Abdestiyle ibadet yapmak dahada üstündür diyebiliriz.

    Soru:Vitir Namazında eller Tekbir alınmadan önce salınmalımıdır?
    Cevap:Vitir Namazında Fatiha ve Zammı sure okunduktan sonra,eller bağlı vaziyetteyken direk Tekbir alınır elleri yana salmaya gerek yoktur.

    Soru:Kur’an  bize apaçık delillerle gönderilmiştir ve ayetleri hakkında şüphe veya yalanlama insanı küfre sokar.Hadislerde de durum böyle midir?Yani bir hadisi tartışmak yada şüpheyle bakmak kişinin imanını zedelermi ?
    Cevap:Kur’an Ayetleride irdelenebilir.Yani Allah cc.bize ne anlatıyor maksadıyla tartışılıp araştırılabilir burada bir sıkıntı yoktur. Bunları yalanlamak sıkıntılıdır.Ama bazı hadis diye süregelmiş zayıf rivayetler tartışılıp münazara edilebilir.Bunda İmanı zedeleyecek bir şey sözkonusu değildir. Lakin bu hadisleri değerlendirme işini öyle herkes kafasına göre yapamaz.Çünkü hadis ilmiyle meşgul olmuş İslam alimleri,zaten günümüze kadar ulaşan hadislerin çok büyük bir kısmını araştırıp öyle derlemişlerdir.

    Soru:Regaip Namazı varmıdır ?Regaip Gecesi Regaip Namazı kılmak doğrumudur?
    Cevap:Regaip Namazı mevzuu dur yani uydurmadır.Regaip kandilinde kılınması gereken böyle bir Namaz yoktur.lakin o geceyi tüm vecibeleri yerine getirdikten sonra bir tevbe bir istiğfar vesilesi 
    olarak görmekte bir beis yoktur.Fakat dinimizce bize emredilen Regaip Gecesi Namazı diye bir namaz bulunmamaktadır.

    Soru:Bid’at nedir ?  Bid’atın dereceleri varmıdır?
    Cevap:Bid’at en genel anlamıyla sonradan olma manasını taşır.Bu konuda meşhur bir hadis mevcuttur. Her sonradan olma şey Bid’attır.Her Bid’at sapıklıktır.Her sapıklık ta cehennemdedir Buyrulmaktadır.Bid’at konusu çok teferruatlı bir mesele olduğundan fazla aklı bu konuyla meşgul etmemek gerekir.Yapılan uygulamalar eğer bizi cehennem istikametine sokacak şekilde  yanlış uygulamalar değilse, bu konuyla fazla zaman harcamamak gereklidir.

    Soru:Namazda iken okuduğumuz sureleri kendimiz duyacak kadar sesli söylememiz gerekir diye biliyoruz.Bunun tam ölçüsü nedir ?
    Cevap:Namaz surelerini okurken kendimiz duyacak kadar sesle okumaktan kasıt,Eğer okurken dudaklarımız kıpırdıyor ve dudaklarımız nefesimize yön verecek şekilde kıraatı düzgünce çıkartıyorsa ağızdan bu yeterlidir.İllada kendi sesimizi kulağımızla net bir şekilde duyacağız diye bir kıstas yoktur.

    Sayın Yard.Doc.Dr :Ahmet EFE hocamıza bu aydınlatıcı cevapları vererek zihinlerimizi doyurduğu için Allahın rızasını kazanmasını… akabinde tüm katılımcı kardeşlerimizin emeği geçen herkese Cenneti Ala da nice güzellikleri birlikte yaşamayı Rabbimizin İkram etmesini… İKRA ailesinden de  bu güzel sohbet gecelerinin niceleri ne vesile olarak bu güzellikleri idame ettirmek için Allahın  güç kuvvet  vermesini temenni ediyor.Bir sonraki sohbet gecemize daha yüksek katılımla hepinizi tekrar davet ediyoruz.

    Selam ve dua ile….

  • Müddessir Suresi

    Müddessir suresinin tefsirine devam eden hocamız sohbetlerine dua ve selamlamayla başladılar.

    16. Ayet  Allah Resulü (s.a.v) Kendisine gelen uyarıcı ayetlerden sonra, korkarak evine gelmiş ve üzerinin örtülmesini istemiş.Hz Hatice Anamız onu örterek kendisini korumaya almış, bu hal üzereyken kendisine Müddesir suresi hasıl olmuş ve kalkıp uyarması istenmiştir. İnsanlara gerçeği haykırması ve yalnız Allahın büyüklüğünü insanlara anlatması istenmiştir.Bu işi yaparken özellikle beden elbisesini temiz tutmasını, yaptığı işleri çok görerek tembellik yapmamasını istemiş, kötü ve çirkin şeyleri yapmamasını ve bırakmasını emretmiştir. Bu mücadelesi esnasında da karşısına çıkabilecek kişi tiplerini, grup tiplerini, devlet tiplerini tanımlamış ve nelere karsilasacagını izah edip uyarmıştır.

    Bizlere de bu öğretilenlerde bir öğüt, bir ibret,kıyamete kadar sürdüreceği miz mücadelemizde bir rehber niteliğinde örnekler bulunmaktadır.Bizde ise günümüzde, şöyle bir anlayış egemen olmuştur maalesef.Biz kura’an denilince ne anlıyoruz? Acaba kur’anı baş üstünde taşınması gereken saygı ifade edilmesi gereken bir sembol olarak değerlendirip, sadece kandil gecelerinde ,pazartesi günlerinde perşembe gecelerinde sadece okunup karşılığında belli sayılarda sevap alınacak bir kaynak olarak mı görüyoruz? Oysa kur’an ve Allah resul ünün yaşamı öyle sadece kalıplardan ibaret olmamalıdır ki Allah Resulü (s.a.v) yukarıda saydığımız maddelerde ki gibi bir algıyı bir tatbiki asla benimsememiş,asla böyle uygulanan bir metodu tasvip etmemiştir.Benim anladığım durum ise maalesef yukarıda saydığımız maddelerdeki gibi bir kur’an bir peygamber anlayışına sahip olduğumuz gibi bir düşünce hasıl oluyor.İnşallah öyle değildir inşallah ben yanılıyorumdur.

    Kur’ana bakış açımız daha çok bilgilenme onu anlama ve onu tatbik etme boyutunda olmak zorundadır. Zira Efendimiz aleyhisselatü vesselam kur’anı böyle anlıyor böyle yaşamına tatbik ediyordu.

    İçinde bulunduğumuz zaman dilimi itibariyle üç aylara giriyoruz.Şimdi üç ayları bu mantıkla karşılarsak,yani sadece sembolik ibadetler silsilesi gibi algılayıp,kendimizde hicbir değişime hiçbir gelişime zemin hazırlamazsak,üç aylar gelir geçer ama biz asla gerekli çıkarımı yapabilmiş olamayız dolayısıyla biz yaptığımız her ibadetide  her hareketimizide bilinçle ve anlamını önemini kavrayarak uygulamak durumundayız.Ancak bu suretle yaptiklarımızın tam manasıyla hem bu dünyada davamız açısından hem de Ahirette Allahın rızasını kazana bilmemiz açısından karşılığını alabilmiş olabiliriz.

    Peygamber Efendimiz aleyhisselatü vesselam kırk yaşına kadar mekkeli müşriklerle birlikte yaşadı. Onlarla zaman geçirdi.Kırk yaşına kadar onlara ben peygamberim demedi.Ne zaman ki kendisine peygamberlik verildi o zaman ben peygamberim dedi. Müşrikler ona sen ibadet etme demediler.Kabenin gölgesinde otur namazını kıl duanı et dediler. Ne zamanki Efendimiz onların yaptığı haksızlıklara dur dedi.O zaman sen bizim işlerimize karışma sen ibadetini yap duanı et ama bizim sistemimize karışma dediler.Günümüzde de bizim karşılaştığımız durum aynı değilmidir? Bizede siz iyi bir müslüman olun, evinizi temiz tutun, çevrenizi temiz tutun,verginizi verin, askerliğinizi yapın ama siyasete karışmayın hukuk’a karışmayın,yani etkiye sütlüye dokunmayın denilmekte öyle değilmi?

    Bizden İstenilen İslami profil aynen bu şekildedir.Ama bize emredilen din böyle bir din değildir. Alim diye anılan bilgin diye bilinen etrafında binleri, milyonları toplayan kimseler maalesef bize İslam diye uydurma birtakım boş uygulamaları yutturup,tabiri caizse ensemizde boza pişirmektedirler.Bizde bunları yutabiliyoruz.Neden? Çünkü donanımsızız.Neden? Çünkü arastirmamışız.Okuyalım! bilgilenelim!Allah rızası için okuyalım.Bari kendimiz için okuyalım, gururumuz için okuyalım.

    Karşımıza geçip bize inandığımız değerlere hakaret ediyorlar.Gözümüzün içine baka baka bizi kandırıyorlar.Bu zokaları yememek için Allah aşkına okuyalım bilinçlenelim.Donanımlı bilgili birer Müslüman bireyler olalim.

    Dua ile …

  • Nasıl Yaşarsan Öyle Namaz Kılarsın

    30 mart pazartesi akşamı güngören şubemizde Cemil TOKPINAR hocamızın ” nasıl yaşarsan öyle namaz kılarsın ” konferansı düzenledik.

  • Müslümanın Sözü Açık Olmalı

    Riyazussalihin den seçme hadisler dersine geçen ayki sohbetlerinin kaldığı yerinden devam ettiler.
    Müslümanlar bir söz söylediğinde, açıklayıcı olmalıdır.

    Enes r.a rivayet edildiğine göre, peygamber efendimiz (s.a.v)Bir söz söylediğinde,onu üç defa tekrar ederdi.söylediği anlaşılsın diye. Yine hadisin devamında bir kavim peygamberimize ( s.a.v) gelip,selam verdiğinde, karşılık olarak Efendimiz üç defa selamlarını alırdı.Yani 
    Aleyküm selam.
    Aleyküm selam.
    Aleyküm selam.
    Şeklinde cevap verirdi.Diğer bir Hadisi de Ayşe validemiz rivayet ediyor. Peygamber efendimiz (s.a.v)İnsanlarla konuşurken tane tane ve sade bir anlatımla konuşurdu onu işiten anlardı buyuruyor.

    Diger bir konu ise, Bir kimsenin yanındakinin,  gizli olmayan sözünün dinlenmesi.Rivayet edilen hadise göre,İnsanları suküte davet edin.Benden sonra tekrar küfre dönüp, birbirinizin boynunu vurmayın buyuruluyor.Maalesef günümüzde,insanlar birbirinin boynunu vurabiliyor. En açısında boynu vuranda vurulan da Müslüman.Bizlere düşen, ülkemizde başta olmak üzere, İslam kardeşliğini yaymak,ve gelişmesini sağlayacak çalışmalar içerisinde bulunup,böyle vahşetlerin Müslümanlar arasında olmaması için dua etmektir.

    Günümüzde özellikle gençlerimizin adeta kimliğini değiştiren bir olguda, maalesef sanal alem denilen ortamlardır.Bu iş öyle çılgın bir boyuta ulaşmıştır ki, artık bu tuzağa düşen kişiler,iletişimden, düşünceden, üretken olmaktan, uzaklaştırılmak tadır.Buda ilerleyen zamanda ne hal alacaktır bilinmemektedir.Bu duruma Müslümanlar olarak bir çare bulmak zorundayız.
    Bu gibi olumsuz durumların ortadan kalkması için,hepimiz mubelliğ olduğumuzu unutmamalıyız. Ve her zaman tebliğ görevimize devam etmeliyiz.Sadece devlet yada kurumlar İslami anlatmakla mükellef gibi yanlış bir düşünce benimsememeliyiz.

    Yine nasihat etmek konusunda muaviye bin hakem den (bu herkesçe bilinen muaviye değildir) rivayet edilen bir hadiste,Ben peygamber efendimiz (s.a.v) ile birlikte namaz kılarken cemaat teki bir Müslümanın hapşırdıgını duydum.Ve yerhamükallah dedim.Bunun üzerine cemaatte bulunan diğer sahabeler ellerini dizlerine vurarak bana birşeyler anlatmaya çalıştılar.Ben bunun üzerine sustum.Namazdan sonra Efendimiz bana kızmadı beni azarlamadı,sadece bana Namazda kur’an da bulunandan başka sözün olmasının uygun olmayacagını münasip bir dille anlattılar diye naklediyor.Muaviye bin hakem ya resul allah ben cahil bir kavimden yeni Müslüman oldum ve bilmediğim için böyle bir yanlış yaptım diyor.Ve şöyle ekliyor vallahi ben Efendimiz kadar güzel bir öğreticiyle karşılaşmadım diyor.

    İşte örnek olmak, nasihat etmek, bu kadar önemli.Bizlerde madem Peygamberin yolundan gidiyoruz diyoruz.O halde en çok örnek davranışları bizlerin sergileyip en çok tebliği bizim yapmamız gerekiyor. Ama maalesef bizlerde bir durgunluk bir umursamazlık hasıl olmuş vaziyettedir. Peki Allah Resul ünün örnek alındığı dönemler hiç olmadı mı? Oldu elbette mesela osmanlı döneminde  Hacet Taşları vardı.o Hacet taşlarının altına ihtiyacı olanlar için paralar,Altınlar konur,ihtiyacı olanlar da oralardan sadece ihtiyacı kadar miktarı alırlardı.Oysa günümüzde bir zengin iş adamı yardım yapacağı vakit tüm gazetecileri medyayı cağırıp gözönünde bunları yapıyor. aynı zamanda reklamını yapıyor.Ama sahabe bir yardım yapacağı vakit hiç kimseye bildirmek sizinyapıyordu.Sahabenin reklama ihtiyacı yoktu.Onlar için yapılan iyiliği Allahın bilmesi kafiydi.

    Müslümanın vakarlı olmasıyla ilgili bir ayette de şöyle buyuruyor Cenab-ı hak.Allahın kulları yeryüzünde vakarla,sükunetle yürürler.Cahiller onlara saldırdıklarında onlara sadece size selam olsun der geçerler.

    Son olarak Peygamber efendimizin bir hadisinide nakledelim.Ayşe validemizden rivayet edilen Hadiste,Peygamber (a.s.v) ın küçük dili görününceye kadar,kahkahayla güldüğü görülmemiştir buyuruyor.Peygamber efendimiz (s.a.v) mütebessimdi ama asla ölçüsüz gülmezdi.
    Rabbimiz bizi İslami hakkıyla anlayıp yaşayan kullarından eylesin.

    Bu güzel sohbetinden dolayı sn.İsa HEMİŞ hocamızdan, katılımlarından dolayı tüm kardeşlerimiz den,Bu sohbet gecesini organize eden İKRA Ailesinden Allah razı olsun dua ile..

  • Yılbaşı Kutlamaları Protesto Yürüyüşü
    İKRA DERNEĞİ Güngören Şubesi olarak üyesi olduğumuz Güngören Platformu Yılbaşı öncesi kutlamaları protesto amaçlı bir  yürüyüş düzenlemiştir.

    27 Aralık 2015 pazar 15.00 da İstanbul Güngören Haznedar parkından hareketle, bisikletli gençler eşliğinde Kale Center Avm önüne kadar yürüyüş düzenlendi. Yürüyüşe Güngören ilçesinde bulunan 21 Vakıf ve Dernek üyeleri ile çok sayıda vatandaş katıldı.

    16.00 da Kale Center AVM önünde yapılan basın açıklamasının ardından program son buldu.
  • Manevi Sağlık İçin Sohbetler, Bedeni Sağlık İçin Spor
    Şubemizde her ay 4 farklı hocamızın 4 ayrı ilim dalında (tefsir, siyer, fıkıh ve hadis) verdiği sohbetler ile ruhumuza gıda enjekte ederken, zaman zaman yapmış olduğumuz faaliyetlerde bedeni gıdamızı alıyoruz.
     
    Bedeni gıda diyince hemen aklınıza yemek geliyor tabi Ama biz buna beden sağlığını da ekliyoruz ve bu amaçla Salı günleri akşam voleybol maçları düzenliyoruz. Rakip olmak isteyen buyursun. 
  • Süleymaniye’de Sabah Namazı
    27 Mart Pazar sabahı İGEM(İKRA Gençlik ve Etüt Merkezi), Nenehatun Şubesi Gençlik Birimi ve Nenehatun yönetim kurulu üyeleri ile yaklaşık 50 öğrencimizle birlikte Süleymaniye Camiinde düzenlenen sabah namazı programına katıldık. Programdan sonra kahvaltı yapıp, öğrencilerimizle güzel vakit geçirdik. Yapılacak yeni programlarda yer almak isteyen öğrencilerimizi İKRA Derneği Şubelerine ve İGEM’e bekleriz.
     
    NENEHATUN ŞUBESİ – İGEM
  • Gençlerimizle Çanakkale Gezisi
    İstiklal marşımızın yazarı büyük şair Akif’in deyimiyle;
    Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi? 
    En kesif orduların yükleniyor dördü beşi. 
    Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya 
    Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. 
    Tarihin gördüğü en büyük savaşlarından birisiydi şüphesiz ki Çanakkale Boğaz Harbi…
    Sadece Osmanlı devleti olarak Müslümanlar yaklaşık olarak 253.000 (ikiyüzelliüç bin) şehit verdi. Öyle çetin bir savaştı ki bu, ufacık Gelibolu Yarımadasında metrekare başına düşen mermi sayısı tam 6000(altı bin) idi.
    Yine Akif bu cetin harbi şöyle anlatıyor;
    Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer; 
    O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer… 
    Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, 
    Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak. 
    Metrekareye düşen mermi sayısı: 6000
    Verdiğimiz şehit sayısı: 253000…
    Biz de İGEM olarak Şehit dedelerimize ziyarette bulunduk.
    Çanakkale Boğaz Harbinin 100. yılında Vatanları için gövdelerini siper eden, düşmana iman dolu göğüsleri ile etten duvarlar ören Çanakkale Şehitlerimiz 100 yıl önce bugünlerimizin tohumlarını serpti toprağa…
    İkra Gençlik ve Etüt Merkezi yönetiminin düzenlediği gezide Öğrencilerimiz ile birlikte Bu vatanın nasıl kazanıldığı ve hangi şartlarda ve ne zorluklarla bize emanet geldiğini hep birlikte gördük.
    Dedelerimizin cihad ettikleri yerleri görerek ve onların torunları olmakla müşerref olsakta ağzımızda buruk bir tat, kalbimizde kırık bir heyecan vardı. Yüreğimizde gezinin sevinci varken, yaşanılanların hüznü vicdanımızı okşadı.
    Yaklaşık 40 öğrenciyle ve öğrencilerimizin yüreklerine vatan sevgisini  ve diğer manevi duyguları nakşetmek gayesiyle yaptığımız gezimiz sabah namazı ile başladı. Namazın ardından Eceabatta öğrencilerimiz ile birlikte kahvaltılarımızı yaptık. Kahvaltının ardından ziyaretlerimize başladık.
    Eceabat, Mecidiye tabyaları, Abide, Alçıtepe, 57. Alay ve Conk bayırı ziyaretlerinden sonra öğlen yemeğimizi hep birlikte, kardeşliğimizin tadını ala ala yedik. Hep beraber namazlarımızı kıldık ve Çanakkaleden, Ümmetin son kalesinden, taşı toprağı şehit kokan, toprağından şehit kanı fışkıran hüzün diyarından, yüreğimiz buruk bir şekilde ayrıldık…
    Allah Şehadetlerini kabul etsin. Ruhları Şâd olsun…
  • İkra Gençlik ve Etüt Merkezi (İ.G.E.M.)
    Onlar Râbb’lerine inanmış, bir grup gençti; onların hidayet bilincini arttırmıştık.(Kehf Suresi, 13 ayet)
    Asr-ı Saadet’in yüzlerce çocuk kahramanı vardır. Onlardan bir tanesi Umeyr bin Ebî Vakkas’tır (r.a.). Resul-i Ekrem’in (asm) Bedir’e gideceği duyulunca, hemen annesinin yanına koşmuş, “Hele sen şu kılıcı belime kuşansana, Resul-i Ekrem Bedir’e gidiyor, ben de gideceğim” demişti. Vakıayı, ağabeyi Saad bin Ebî Vakkas’tan (r.a.) dinleyelim:
     
    “Durumumuz Resûlullah’a haber verilmeden önce, Bedir Savaşına gidilirken, kardeşim Umeyr’in gizlenmeye çalıştığını gördüm. Kendisine, ‘Kardeşim, ne yapıyorsun böyle?’ dedim. ‘Resulullah’ın beni görüp, küçük kabul ederek, savaşa götürmemesinden korkuyorum, oysa ki, ben savaşa katılmayı çok arzu ediyorum. Belki Allah bana şehitlik nasip eder’ dedi.
     
    “Durum Resulullah’a arz edilince, onun savaşa gitmesine izin vermedi. Umeyr ağlamaya başladı, bunun üzerine Resulullah ona izin verdi. Kendisi küçük olduğu için kılıcını omuzuna ben bağladım, şehit düştüğünde henüz 16 yaşındaydı.’’
     
    İkra Gençlik Birimi olarak gençlerimizi Okul ve Ev hayatlarından sosyal ve kültürel alanlara kadar her açıdan örnek birer birey olarak yetişmeleri bakımından destek olma niyetindeydik. Bunun için gençlerimize hem evlerinde ki rahatlığı sağlayıp hem arkadaşlarıyla bir arada olma imkanını vermemiz gerekiyordu. Okul derslerinde başarılı aynı zamanda Dini ve ahlaki değerlerine sahip çıkacak bir neslin yetişmesini her müslüman birey gibi kendimize vazife bildik.
     
    İkra Derneği olarak yeni Umeyr bin Ebi Vakkaslar yetiştirebilmek için bütün imkanlarımızı seferber ettik. Uzun uğraşlar, yoğun koşturmaca ve ağır koşullar altında bu projeyi hayata geçirmek için çabaladık. Bu vesile ile çıktığımız yolda ilk adımımızı geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin buluşma noktası olması hasebi ile İGEM adlı projemizi 8 Şubat 2015 Pazar günü gençlerimizin hizmetine sunduk.
     
    İGEM (iKRA GENÇLİK VE ETÜT MERKEZİ) adı altında başlattığımız bu çalışma gençlerimize Matematik, İngilizce ve Türkçe derslerinde destek sağlamak amacıyla gençlerimizi öğretmen arkadaşlarımızla buluşturdu.
     
    Şüphesiz ki bizim için en büyük örnek ve ölçü Allah Resulü Peygamber Efendimiz (s.a.v)’dir. Yeni Umeyr’ler yetiştirmek maksadı ile çıktığımız bu yolda yeni Umeyr’lerin yetişebilmesi için Peygamber sevgisinin gençlerimizin yüreklerine nakşedilmesi gerekiyordu. Bu sevginin oluşması için Efendimizi (s.a.v) gençlerimize tanıtmak yeterliydi. bu çalışmamız da bu sevginin inşaasında katkımız olması ümidiyle Kainat Efendisini tanımak ve anlatmak üzere gençlerimizi Allah Resulü’nün Hayatı olan Siyer-i Nebi dersleri ile buluşturdu.
     
    Allah Resulü Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) “Sizin en hayırlınız Kur’an-ı Kerim’i öğrenen ve öğreteninizdir.” Hadis-i Şerifine gençlerimizle birlikte mazhar olmak arzusu ve duası ile bu çalışmamızda gençlerimizi Kur’an-ı Kerim derslerimizle buluşturduk.
    Faaliyetlerimiz bunlarla sınırlı değil tabii ki. Gençlerimizin sosyal ve kültürlü müslümanlar olarak yetişmesine de vesile olma gayretiyle başlattığımız bu çalışma onları periyodik bir şekilde kültür gezilerimizle buluşturdu.
    Aynı zamanda çalışmamız haftalık olarak yaptığımız sportif faaliyetlerimizle enerji atmalarını ve arkadaşlarıyla olan bağlarını güçlü hale getirmeyi sağladı.
     
    Biz gençlerimizi seviyoruz ve onları önemsiyoruz
  • İkra Gençlik ve Etüt Merkezi
    İGEM olarak gençlere yönelik faaliyetlerimiz başladı. 6,7 ve 8 sınıf öğrencilerine TEOG sınavı ve okul için derslerine destek olmak maksadı ile; Türkçe, Matematik, İngilizce derslerinin yanı sıra kur’an-ı kerim ve siyer derslerini başlatmış bulunmaktayız.
     
    İGEM olarak gençlere inancımız gereği bir teme umde olmak üzere islamı ve islamın getirdiği ahlaki değerlere saygılı, uygulayan. Müslüman bir gencin çalışma gayretinde ki azmi bilmesi ve benimsemesi ile okul derslerinde de başarılı öğrenci olma yolunda gençlerimize her daim destek olmaktır.
     
    Dersler ile iç içe geçen vakitlerimizde araya sosyal ve kültürel faaliyetler ile kardeşliğimizi pekiştirmekteyiz, bunlar ile sosyal ve kültürlü gençler olarak yetişmelerine de yardımcı olmaktır.
     
    Sıralardan, kürsülerden, hocalardan ve öğrencilerden oluşan bu kardeşlik halkamız eğitim ve faalietler ile abi-kardeş, hoca-öğrenci ve özellikle kardeşlik ilkesi üzerinde dersleri seven, sıkılmayan, güvenilen gençler görmek ve eğitmek gayesindeyiz.
     
    Ücretsiz derslerimize ve faaliyetlerimizde de sizleri de görmek isteriz değerli gençler, tebessümünüz ve duanız ile bekliyoruz.
     
    Adres ve telefon bilgisi için tıklayınız.
  • Bilgisayar Oyunları Bağımlılığı
    Gençlerin oyun bağımlılığı ve şiddete meyilleri hakkında 25 Aralık’ta İGEM’de seminer veren Psikolog Abdurrahman ATALAY bunun nedenleri üzerinde konuştu. 
     
    Atalay, Gençlerimize  cehalet-bilgi ikilemi ile ilgili çok yararlı bilgiler verdi. Atalay’ın dediklerinden bazı satırbaşları:
    Bilgiden yoksunluk cehaleti getirir. Ve cehalet karanlığı getirir. Bilgilerimiz yardımıyla karanlığı aydınlığa çevirebiliriz. Ama cesur olmak için en önemlisi iman gerekir. Güçlü bir iman.
     
    Programımızda oyunlardaki zaman kaybımız ve oyundaki amaçlarımız doğrultusunda bağımlı olmamız tartışıldı. Program sonunda da gençlerin sorunları dinlendi. 
  • Mehmet ÇELİK ile Motivasyon Semineri
    Kurumumumuzun da bağlı olduğu İKRA Derneği’nin Genel Başkanı Mehmet ÇELİK hocamız ile 24 Ocak Pazar günü bir motivasyon semineri gerçekleştirdik. Hocamız bize İKRA’nın nasıl kurulduğunu, yani kısaca İKRA’nın tarihçesini anlattı.
     
    Hocamız, Kastamonu, Malatya, Giresun ve Kars illerinden İstanbul’a çalışmaya gelen 4 arkadaşın burada nasıl tanıştıklarını ve böyle bir faaliyete nasıl giriştiklerini detaylıca anlattı. Kim mi bu 4 arkadaş: Emin ATALAY, Hasan ÇAKIR, Tacettin DİNÇ ve Mehmet ÇELİK. Hocamızdan özetle:
    Faaliyetlerimiz ilk olarak Esenler Fatih Mah.’de ev sohbetleri olarak başladı. Daha sonra dernekleşme çalışmasına giderek bir yer kiraladık ve adını FAKYAD (Fatih Mahallesi Kültür ve Yardımlaşma Derneği) olarak koyduk. Sonrasında faaliyetler hızlı bir şeklide devam etti. Daha sonra daha çok insana açılmak isteyen bu ekip Bağcılar’da EYDOST (Eğitim Yardımlaşma ve Dostluk Derneği)’u kurdu. Burası zaman zaman dönemin siyasi olaylarından dolayı kapalı kaldı. Ama arkadaşlarımız bu zorluklar karşısında yılmadılar.
     
    İlerleyen yıllarda bu iki çalışmayı İKRA ( İlim Kültür ve Rahmet Derneği) adı altında tek çatıda birleştirdik. Adından anlaşılacagı üzere amaç kitap okumak ve okutmaktı.
    İKRA şu ana kadar bir çok insana vesile oldu. Kitap okudu, okuttu. Pek çok kişinin namaz kılmasına vesile oldu. Şuan da yeni bir çalışmanın parçası olarak İGEM var.
    Zamanla büyüyen bu yapının şu an 7 şubesi var ve Türkiye çapında 3.000 kişiye kitap okutuyor. Daha büyük hedefleri var, İKRA’nın ve İGEM’in; Gençler ve insanlık üzerine.
  • Tefsir

    Nenehatun Şubemizde bu pazartesi sohbeti ÖZAY CEBECİ hocamız verdi. Sohbetimizin konusu Tebbet Suresi’nin tefsiriydi. Hocamızın güzel sunumuyla İlahi mesajı daha iyi anlayabildik. Sohbet sonrasında misafirlerimiz ile sıcak çay eşliğinde muhabbet ettik. Pazartesi akşamları sizleri de saat 21:00 da derneğimize bekleriz.

  • Süleymaniye’de Sabah Namazı
    27 Mart Pazar sabahı İGEM(İKRA Gençlik ve Etüt Merkezi), Nenehatun Şubesi Gençlik Birimi ve Nenehatun yönetim kurulu üyeleri ile yaklaşık 50 öğrencimizle birlikte Süleymaniye Camiinde düzenlenen sabah namazı programına katıldık. Programdan sonra kahvaltı yapıp, öğrencilerimizle güzel vakit geçirdik. Yapılacak yeni programlarda yer almak isteyen öğrencilerimizi İKRA Derneği Şubelerine ve İGEM’e bekleriz.
     
    NENEHATUN ŞUBESİ – İGEM
  • Üstünlük Ancak Takvadadır

    Nenehatun Şubemizde pazartesi akşamları düzenli olarak yaptığımız sohbetin konuğu bu hafta Nenehatun Camisinin İmamı Selim Batur hocamızdı. Hocamız bize son dönemde olan terör olaylarından bahsetti. Ülkemiz üzerinde oynanan bu oyunlara gelmememiz konusunda bizi uyardı. Müslümanların ancak kardeş olduğunu ve sırf Türk, Kürt diye birbirlerine düşman olamayacağının vurgusunu yaptı. Allah katında hiç bir ırkın üstünlüğünün olmadığını ve bundan dolayı bizlerinde böyle bir üstünlük iddaa edemeyeceğimizi ve üstünlüğün ancak takva da olduğunu söyledi. Sohbetimizden sonra misafirlerimizle çay içip muhabbetler ettik. Siz değerli halkımızı pazartesi akşamları saat 21:00 de derneğimize davet ediyoruz.

  • Haydi Gençler İkra Derneğine
    İKRA Derneği Nenehatun Şubesinde İGEM(İKRA Gençlik ve Etüt Merkezi) ile birlikte Nenehatun Şubemizdeki gençlerle daha iyi bir eğitim için, gençlik birimimizi kurduk. 
    Gençlerle ilk toplantımızı bugün(cumartesi) gerçekleştirdik. Gençlere yönelik sohbetlerimiz, derslerimiz ve sosyal aktivitelerimiz olacaktır. Tüm gençlerimizi derneğimize bekliyoruz.
     
    NENEHATUN ŞUBESİ
  • Haydi Kitap Okumaya

    Nenehatun Şubemizde cumartesi akşamları saat 20:00-21:00 arasında sevdiklerimiz ile birlikte, sıcak çay eşliğinde kitap okumak için bir araya geliyoruz. Kitap okuma programımız her cumartesi yapılacaktır. Siz değerli halkımızı bu güzel programımıza davet ediyoruz.

  • Tefsir Dersi
    iKRA Derneği Nenehatun Şubesinde cumartesi akşamları saat 21:00-21:30 arasında yaptığımız tefsir derslerimiz tüm hızıyla devam ediyor. İsmail Kulaksız hocamızın güzel muhabbetiyle yaptığımız derslerimize değerli halkımız davetlidir.
     
    NENEHATUN ŞUBESİ
  • Hikmet Arayışı
    18. Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
     
    19. Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasık kimselerin ta kendileridir.
     
    20. Cehennemliklerle cennetlikler bir olmaz. Cennetlikler kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
     
    21. Eğer biz, bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça parça olmuş görürdün. İşte misaller! Biz onları insanlara düşünsünler diye veriyoruz.
    ahir zaman ümmeti olmakla gaflet içresinde bir hayat sürüyoruz. Kapitalizmden ve diğer sistemlerden sıyrılıp kuran-i bir haya yaşamalayız.
    Bu dersimizi ayetler ve hikmetler olarak dinleyebiliriz. asıl amacımız kul rızası olmalı RABBIMII razı emek için çalışmalıyız.
     
    “ALLAH’a karşı saygılı olun-sorumluluk bilen yaptığının farkında olan kul olmak-”
    Müslüman ciddi olmalı, eğlenceye düşkün haftada bir kaç gününü parkta kafede harcayan değil işlerine dersine okuma saatlerine riayet eden. Ve ailesi ile ilgilenmeli Müslüman.
     
    “Herkes nefislerine bir baksın, ahiret için ne hazırlmış. Bilinki ALLAH cc sizin yaptıklarınızı en ince ayrıntısına kadar bilmemektedir.”
    “kendilerini unutanlar gibi olmayan. onlar ALLAH’ı unuttular da ALLAH’ta onlara kendilerini unutturdu.”
    Kendini varlığının anlamını kavrayan bir kişi hayvaniyetten çıkar RABBINI bilir ve kurana göre bir hayat yaşar.
    Her an zikir halinde olmalıyız, tesbihle yaşamımızla işimizle.
    Hikmet arayışımız kul olmak ALLAH cc bilmek ihlasla zikirle hayatı yaşamaktır.
    Nenehatun şubemizde her ayın ilk pazartesi akşamı özay hocamız ile sohbetimiz devam edecektir.
    Selam ve dua ile.
  • Kehf Suresi Tefsiri
    Opr. Dr. Salih SELMAN hocamız ile bu hafta kehf suresinden Musa a.s. ile Hızır A.s. yolculuğunu dinledik, sohbetin sonunda gündemden de bahseden hocamız ders içersinde sorular sorarak bilenlere çikolata ikram (fırlatarak) ederek, sohbetini her ayın son haftası nenehatun şubemizde sürdürmektedir.
     
    sohbette bahsi geçen ayetler ve hadisi şerif.
     
    BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
     
    60. Hani Mûsâ beraberindeki gence şöyle demişti: “İki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayacağım, ya da uzun zaman gideceğim.”
     
    61. Onlar iki denizin birleştiği yere varınca balıklarını unuttular. Balık denizde yolunu tutup kayıp gitti
     
    62. Oradan uzaklaştıklarında Mûsâ beraberindeki gence “Öğle yemeğimizi getir, bu yolculuğumuzdan dolayı çok yorgun düştük” dedi.
     
    63. Genç, “Gördün mü! Kayaya sığındığımız sırada balığı unutmuşum. –Doğrusu onu sana söylememi bana ancak şeytan unutturdu- Balık şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti” dedi.
     
    64. Mûsâ: “İşte aradığımız bu idi” dedi. Bunun üzerine tekrar izlerini takip ederek gerisin geri döndüler.
     
    65. Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
     
    66. Mûsâ ona, “Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?” dedi.
     
    67.68.69.70.  Adam şöyle dedi: “Doğrusu sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin.” “İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin?” Mûsâ, “İnşaallah beni sabırlı bulacaksın. Hiçbir işte de sana karşı gelmeyeceğim” dedi. O da şöyle dedi: “O halde eğer bana tabi olacaksan, ben sana söylemedikçe hiçbir şey hakkında bana soru sormayacaksın.”
     
    71.72.73. Derken yola koyuldular. Nihayet, bir gemiye bindiklerinde (adam) gemiyi deldi. Mûsâ, “Sen onu içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu, şaşılacak bir iş yaptın.” dedi. Adam, “Sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin, demedim mi?” dedi. Mûsâ, “Unuttuğum için bana çıkışma ve bu işimde bana güçlük çıkarma!” dedi.
     
    74.75.76. Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında adam (hemen) onu öldürdü. Mûsâ, “Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!” dedi. Adam, “Sana, benimle beraberliğe asla sabredemezsin demedim mi?” dedi. Mûsâ, “Eğer bundan sonra sana bir şey hakkında soru sorarsam, artık benimle arkadaşlık etme. Doğrusu, tarafımdan (dilenecek son) özre ulaştın (bu son özür dileyişim)” dedi.
     
    77. Yine yola koyuldular. Nihayet bir şehir halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Halk onları konuk etmek istemedi. Derken orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar gördüler. Adam hemen o duvarı doğrulttu. Mûsâ, “İsteseydin bu iş için bir ücret alırdın” dedi.
     
    78.79.80.81.82. Adam, “İşte bu birbirimizden ayrılmamız demektir” dedi. “Şimdi sana sabredemediğin şeylerin içyüzünü anlatacağım.” “O gemi, denizde çalışan bir takım yoksul kimselere ait idi. Onu yaralamak istedim, çünkü onların ilerisinde, her gemiyi zorla ele geçiren bir kral vardı.” “Çocuğa gelince, anası babası mü’min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk.”  “Böylece, Rablerinin onlara, bu çocuğun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk vermesini diledik.” “Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa ait idi. Altında onlara ait bir define vardı. Babaları da iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarmalarını istedi. Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.”
     
    Hz. Mûsâ döneminde yasamis ve peygamber olmasi kuvvetle muhtemel, hikmet ve ilim sahibi bir sahsiyet.
     
    Kur’ân-i Kerîm’de, Hizir (a.s.)’in isminden açikça bahsedilmez. Ancak Kehf Sûresi’nin 60-82. âyetlerinde yer alan Hz. Mûsâ ile ilgili kissadan “Katimizdan kendisine bir rahmet verdigimiz ve kendisine ilim ögrettigimiz kullarimizdan bir kul…” (18/65) diye sözü edilen sahsin Hizir (a.s.) oldugu anlasilmaktadir. Çünkü bizzat Peygamber Efendimizden gelen sahîh hadislerde bu sahsin Hizir oldugu açikça belirtilmistir (bk. Buhârî, ilm 16, 44, Tefsîru’l-Kur’ân, Tefsîru Sûrati’l-Kehf 2-4; Müslim, Fedâil 170-174).
     
    Bu rivayetlere göre bir gün Hz. Mûsâ isrâil ogullari arasinda vaaz ederken ona kendisinden daha hikmet ve ilim sahibi kimsenin olup olmadigi sorulmustu. Hz. Musâ: “Hayir, yoktur!” diye cevap verince Cenâb-i Hak bir vahiyle Hz. Mûsâ’yâ Mecme’u’l-Bahreyn’de (iki denizin kavusum yerinde) kullarindan salih bir kul olan el-Hadir (Hizir)’in kendisinden daha âlim oldugunu bildirdi. Bunun üzerine Hz. Mûsâ hizmetinde bulunan genç bir delikanli ile Hizir’i bulmak üzere uzun bir yolculuga çikti. ikisi, iki denizin birlestigi yere ulasinca, yolculukta yemek üzere azik olarak yanlarina aldiklari baliklarini unutmuslardi ve balik bir delikten kayip denizi boylamisti. Hz. Mûsâ oradan bir süre uzaklastiktan sonra yemek için delikanlidan baligi çikarmasini istedigi zaman baligin denize dalip kayboldugunu fârkettiler. Hz. Mûsâ’nin Hizir’i bulmasinin alâmeti, bu baligin kaybolmasi oldugundan derhal oraya geri döndüler ve orada Hizir (a.s.)’i buldular. Bundan sonra Hz. Mûsâ’nin Hizir ile, Kehf Sûresi 66-82. âyetlerinde anlatilan yolculugu basladi.
     
    Hz. Mûsâ’nin yolculugunda azik olarak tasidigi baligin Mecme’u’l-Bahreyn’de denize dalip kaybolmasi, bazi rivayetlerde ve çesitli islâm milletlerinin folklorunda, bu arada Türk folklorunda da bu suyun âb-i hayat oldugu, ölüleri bile canlandiran, içenleri ölümsüzlestiren bir hayat iksiri oldugu seklinde izah olunmus, burada baligin canlanip denize dalmasi meselesinde bir peygamberin hayatinin ve Cenâb-i Hakk’in kudretinin söz konusu oldugu unutulmustur. Buna bagli olarak, Mecme’u’l-Bahreyn bölgesinde yasayan birisi olarak Hizir (a.s.)’a da ölümsüzlük isnâd edilmis ve kendisine beser üstü güçler ve yetkiler verilmistir.
     
    Hizir aleyhisselâma verilen ilmin mahiyetini anlayabilmek için Musa (a.s.) ile olan yolculugunu Kur’ân-i Kerîm kisaca söyle anlatir: Hizir (a.s.), yolculukta karsilasacaklari olaylara Musa peygamberin sabredemeyecegini kendisine hatirlatmis ve O’ndan sabir için söz almistir (el-Kehf,18/66-70). Önce deniz sahilinde, yolculuk için bir gemiye binmislerdi. Hizir (a.s.) bir balta ile gemiyi delince kaptan tamir için geri dönmek zorunda kalmistir. Musa (a.s.) sabredemeyip söyle demistir: “Gemiyi, yolcularini bogmak için mi deldin? Dogrusu çok kötü bir is yaptin” (el-Kehf; 18/71). Yolculugun sonunda, ilk bakista görünmeyen ve perde arkasi bilgi niteligindeki sebebi Hizir (a.s.) söyle belirtir: “O, deldigim gemi, denizde çalisan birkaç yoksulundu. Onu kusurlu yapmak istedim. Çünkü gemi yolculuga devam ederse, ileride her saglam gemiye el koyan bir kral (deniz korsanlari) vardir” (el-Kehf, 18/79). Yolculuk sirasinda, diger çocuklarla oynamakta olan bir çocugu öldürdü. Musa (a.s.): “Kisas olmadan, masum bir cana nasil kiyarsin? Dogrusu çok kötü bir is yaptim, dedi” (el-Kehf,18/74). Küçük çocugun bu erken yasta vefat ettirilme sebebi Hizir (a.s.) tarafindan söyle açiklandi: “Öldürdügüm erkek çocuga gelince; onun anne ve babasi mü’min kimselerdi. ileride onlari isyan ve inkâra sürüklemesinden korktuk istedik ki, Rableri bu ölen çocuk yerine kendilerine ondan daha temiz ve daha merhametli birini versin” (el-Kehf, 18/80,81). Burada Cenâbi Hak’kin, anne-babanin hayirli kimseler olmasi sebebiyle, ileride kendilerini üzecek, büyük sikintilara sokacak bir çocugu erken yasta vefat ettirip, onun yerine daha hayirli bir evladin verilmesinin, gerçekte o aile için ” hayir” olduguna isaret ediliyor.
     
    Yolculugun üçüncü merhalesi Kur’an’da söyle anlatilir: “Musa ve salih kul yollarina devam ettiler. Sonunda bir köye varip, halkindan yiyecek istediler. Halk ise onlari misafir etmek istemedi. Musa ve salih kul, orada yikilmak üzere olan bir duvar gördüler, Salih kul hemen onu dogrultuverdi. Bunun üzerine Musa: “isteseydin buna karsilik bir ücret alirdin, dedi. Salih kul söyle dedi: iste bu seninle benim aramizin ayrilmasi demektir. Sabredemedigin seylerin içyüzünü sana anlatacagim” (el-Kehf, 18/77,78). Evi, ücretsiz tamir etmesini salih kul (hizir) söyle açiklar: “Bu ev, sehirde iki yetim çocugun idi. Duvarin altinda kendilerine ait bir hazine vardi. Bunlarin babalari salih bir kimseydi. Rabbin, onlarin rüstlerine erip, hazinelerini bizzat kendilerinin çikarmalarini istedi. Bu Rabbinden bir rahmettir. Ben bunlari kendiligimden degil, Allâh’in emriyle yaptim. iste, sabredemedigin seylerin içyüzü budur” (Kehf 18/82).
     
    Bu hikmetlerle dolu yolculuktan, insanlarin günlük hayatta karsilastiklari bir takim olaylarin, bazan büyük felaketlerin bir görünen yüzünün bir de asil perde arkasinin bulundugu anlasilmaktadir. Bazan ser olarak görülen olaylarin arkasindan büyük hayirlarin ortaya çiktigi görülmektedir. Âyet-i Kerîmelerde söyle buyurulur: “Hosumuza gitmedigi halde, savasmak size farz kilindi. Belki de hosumuza gitmeyen bir sey sizin için daha hayirlidir. belki hosunuza giden bir sey de sizin için daha kötüdür. Allah bilir siz ise bilmezsiniz (el Bakara, 2/216). “… Eger karilarinizdan hoslanmiyorsaniz. olabilir ki, hosunuza gitmeyen bir seyde Allah, sizin için çok hayir takdir etmistir. ” (en-Nîsâ, 4/19). Rasûlullah (s.a.s.), Hizir (a.s.)’in ilmiyle ilgili olarak, gemi yolculugu sirasindaki bir konusmayi söyle nakleder: “Bir serçe, denizden gagasiyla su alip, gemiye konmustu. Hizir (a.s.) bunu Hz. Musa’ya göstererek söyle dedi: Allâh’in ilmi yaninda, benim ve senin ilmin, su serçenin denizden eksilttigi su kadar bir seydir” (Buhârî, ilm, 44, (el-Enbiyâ, 27, Tefsîru Sûre 18/2; Müslim, Fezâil, 180; Ahmet b. Hanbel, Müsned, II, 311, V, 118; bilgi için bk. Ibn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, istanbul 1985, V,172-185).

    Kaynak: Sâmil Islam ansiklopedisi
  • İsra Suresi Tefsiri
    25 mayıs pazartesi akşamı nenehatun şubemizde Opr. Dr. Salih SELMAN hocamız ile bu ay isra suresini dinledik.
     
    sinevizyon eşliğinde dersini yapan hocamız sohbete katılan kardeşlerimize ayetlerden sorarak yakın ve doğru cevap verenlere çikolata dağıttı, sosyal medyadan ve medyadan derlenen güncel haberleride sohetin sonundan kendi yorumu ile bizlere anlatan hocamız Peygamber efendimizin sünnetlerindende bahsetti.
     
    her ayın son pazartesi günü akşamı Salih SELMAN hocamız ile sohbetimiz devam edecektir.
  • Yeni Yerimizde Yeni Bir Heyecan!
    Kentsel dönüşüm projesi sebebiyle yıkılacak olan Nenehatun Şubenin bulunduğu binadan Nenehatun mh. Aziziye cd. No:70/A  Esenler adresindeki yeni yerimize taşındık.

    Büyük bir çaba ve gayretle onarım yenileme işlerini bitirip yeni yerimizi 28.02.2016 pazar günü öğlen 13.00 da halkımızın katılımıyla açılışımızı yaptık, elhamdulillah.
     
    Açılışımıza Selim BATUR hocamızın yaptığı duadan sonra  kurdela kesimiyle başladık. Sonrasında Nenehatun şubemizin geçmişte yaptığı 150`yi aşan sohbetlerin, tefsir, Riyazu’s Salihin, Kur’an-ı Kerim tilavetleri, ev ziyaretleri ve gençlere yönelik yapılan derslerin bulunduğu resimlerden oluşan vtr yayımladık. 
     
    İKRA Derneği Genel Başkanı Mehmet Çelik, Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürü Cemal Bolat ve Nenehatun Şube Başkanı Hatip Demir davete katılan misafirlerimize selamlama konuşmaları yaptılar. Programımızda ayrıca derneğimizin yeni yerine maddi katkıda bulunan hayır sever misafirlerimiz Emin ATALAY, Hakan ULUÇ, Sedat DEMİR, Ümit 

    ALMACI, Hamdi BAKIN ve Şaban ERCAN beylere plaket takdimi yapıldı.
  • Kış Üşütür, Biz Üşütmeyiz
    77 kardeşimizin katılımıyla çok bereketli geçti. Emine KULAKSIZ hocamızın sohbet ettiği prgoramımız, helva ikramımızla son buldu. 
     
    Ayrıca Suriyeli kardeşlerimizi unutmadık ve “Kış üşütür, biz üşütmeyiz” adı altında topladığımız kazak, hırka, şapka, atkı türü yardımlar umduğumuzdan bereketli geçti. Bu kampanyamıza yardımda bulunan tüm halkımıza teşekkür ediyoruz. 
     
    Bunun yanı sıra derneğimizde düzenli olarak sabah ve öğlen grubu Kur’an-ı Kerim derslerimiz, tefsir derslerimiz ve sohbetlerimiz devam etmektedir. Tüm hanım kardeşlerimizi bekleriz efendim.
  • BİRİLERİ BİZİ GÖZETLİYOR

          İnsanoğlu, yaratıcıya muhtaç bir varlıktır. Gerçek ilahı bulana kadar bu arayış kendi içerisinde devam eder. Bugün yeryüzünde Rabbini bulamayıp inanma ihtiyacını putlar ile teselli etmeye çalışan kişi sayısı azımsanmayacak kadar çoktur.

          Ama elhamdülillah Müslümanlar, nitelik olarak Rabbimizin istediği gibi olmasa da nicelik olarak çoğalmaya devam ediyor. İşte bu noktada nitelikli Müslümana ihtiyaç var. Dini konuda kendini iyi yetiştirmiş, tam donanımlı müminlerin sorumluluk almalarının zamanı geldi ve geçiyor. Bu müminlerin insanlara örnek model olmaları mecburidir. Çünkü bugün bilgiye ulaşma konusunda hiçbir zorluluk yok ama pratikte yaşayan örnek Müslümana ulaşmak konusunda zorluluklar yaşanıyor. Rabbimizin bize ihtiyacı yok, lakin bizim O’na su, hava kadar ihtiyacımız var. Kendimize bir iyilik yapalım ve insanların hayra yönelmelerine vesile olalım; çünkü “hayra vesile olan onu yapan gibidir.” Bu dünyada yaptıklarımızdan hesaba çekileceğimiz gibi, yapmamız gerekip de yapmadıklarımızdan da hesaba çekileceğimizi aklımızdan çıkarmayalım.

          İnsanları hayra davet etmenin tabi ki birçok vesileleri vardır. Onları kitapla buluşturarak işe başlayabiliriz. Tabi insanların kitap okumalarını sağlamak biraz zordur; fakat zora talip olunmadan, rahatı yakalamamız olanaksızdır. Kitap okumanın bir ihtiyaç olduğu, biraz sabır gerektiği bilincini vermek gerekecektir. Ama her şeye rağmen okumayanları, kitabî bilgilerin konuşulduğu sohbet/konferanslara çağırmak ve onlara böyle ortamlar hazırlamak gerekir. İnsanların kafalarının dank edeceği zamanlar vardır. Kimin ne zaman, nerede ve kimden etkileneceği bilmez. Dolayısıyla bu sohbet-muhabbet ortamları önemlidir.

    Buna da ikna olmayanlar, yani kitap okumadığı gibi, sohbet/konferans ortamlarına gelmeyenler de olabilir. Onlar da yine kendi hallerine terk edilmezler. Demokraside değil, İslâm’da çare tükenmez. Bıkmadan ve usanmadan başka yöntemlerle Hakk’a davet etmeye ve Hakk’ı göstermeye devam edeceğiz. Bu husus çok önemli ve o kadar da gereklidir.

    Bu noktada şu hususu da unutmamak gerekir ki, her an gözetim altındayız ve “bir gün” karşımıza çıkartılmak üzere bütün yaptıklarımız veya yapmamız gerekip de yapmadıklarımız kayıt altına alınmaktadır. Allah’ın (cc) bizi her an, her yerde gördüğünden ve görevli meleklerinin yaptıklarımızı kaydettiğinden şüphesi olanımız var mı? Peki sadece kendimizi düzeltmemiz, iyilikleri kendimize saklamamız doğru ve makbul müdür? Böyle bir tavır, “ben” değil, “biz” anlayışına sahip olması gereken Müslümanın sergileyebileceği bir tavır mıdır? Duasını bile “ben” değil “biz” olarak yapan Müslüman elbette kendisiyle birlikte başkalarının da kurtulmasına ister ve bunu hedefler: “Ey Rabbimiz! Bize bu dünyada da iyilik ver, ahirette de ve bizi ateş azabından koru.” (Bakara: 201).

    Çünkü Müslüman sorumluluk sahibidir; evde ailesine, tenhada kendisine ve sokakta herkese karşı sorumluluk duygusuyla hareket eder. Ayrıca bilir ki, “ben Müslümanım” diyenlerin olumlu ya da olumsuz olarak ortaya koyacağı her hareketi, insanlar tarafından âdeta mikroskopla takip edilmektedir. İşte Müslüman böyle bir şuur ve sorumluluk duygusuyla hareket eder ve insanları Allah’a davet eder.

          İnsanları Allaha davet etmek aslında çok kolaydır. Fıtrata uygun olarak, yani İslâm’ın ölçülerine göre yaşamak büyük oranda yeterli olacaktır. Yemek yerken besmele çekmemiz Allah’a davettir; giyinişimizin sünnete uygun olması Allah’a davettir; konuşmamızda yalana başvurmadan doğruları söylemek Allah’a davettir… Örnekleri istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz. İslâm’ı bu şekilde, yani bizzat yaşayarak ve hâl diliyle anlatmak aslında en etkili davet metodudur.

          Söylediklerimi toparlayacak olursam, Müslüman sadece kendi kurtuluşunu değil bütün insanların kurtuluşunu ister ve bunun için elinden gelen gayreti ortaya koyar. Emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker (iyiliği emredip kötülükten sakındırmak) her Müslümanın bir şekilde yapabileceği ve yapması gereken bir şeydir. Başta Rabbimiz ve melekleri olmak üzere,  insanlar bizi gözetliyorlar ve dolayısıyla yaptıklarımız ve yapmamız gerekip de yapamadığımızdan dolayı hesaba çekileceğiz bilincinde olmamız ve gereğini yapmamız dileğiyle… vesselam

     

     

    Murat Elçiboğa

  • Kur-an'ı Kerim'e İman

    4 Haziran Cuma Günü Tuna Şubemizde Ramazan Tekinalp hocamızın verdiği sohbetin tamamını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

  • Fıkh-i Meseleler

    Tuna Şubemizde 6 Mayıs Cuma Akşamı gerçekleştirilen sohbetin imam hatibi Yrd.Doç.Dr.Ahmet EFE hocamızdı. Ahmet Hocamız kendisine yöneltilen soruları cevaplandırdı. Hocamıza sorulan sorular ve cevapları sohbetimizin videosunda izleyebilirsiniz. Haziran ayının ilk haftası gerçekleştirilecek sohbet için hem sizleri hem de sorularınızı bekliyoruz.

  • Müslümanlar Olarak Biz Sahip Çıkmazsak, Camilerimizden Ezan Sesi Yerine Çan Sesi Gelir.
    Müslümanlar olarak biz sahip çıkmazsak, camilerimizden ezan sesi yerine çan sesi gelir.
     
    Tuna Şubemizde 29 Nisan Cuma akşamı gerçekleştirilen sohbetin imam hatibi Derneğimiz Genel Başkanı Mehmet ÇELİK hocamızdı.
     
    Kur’an-ı kerim tilavetinin ardından kürsüye gelen hocamız, yakın zamanda Endülüs’e gerçekleştirdiği ziyaret ile ilgili birkaç bilgi paylaşımında bulundu.
     
    “Ey İman edenler! Yahudi ve Hristiyanları dost yönetici edinmeyin.”  ayet-i kerimesinden bahisle konuya giren hocamız, bizler şayet ehl-i kitaptan birisine uyarsanız sizi küfre götürür, onların yönetimine girersiniz.
     
    Harita üzerinde Peygamber Efendimizin vefatından 79 sene gibi bir zaman geçtikten sonra Tarık Bin Ziyad önderliğinde bugünkü İspanya yani Endülüs’ün fethinin gerçekleştirildiğinin altını çizen hocamız, 1494 yılına kadar Endülüs teki Kurtuba camisinden ezan sesi geldiğini belirtti. Ancak şimdi kurtuba camisinin kiliseye çevrildiğini ve ezan sesi yerine çan sesi geldiğini ve müslümanların artık hristiyanları dost ve yönetici edinmeyi bırakmaları gerektiğini belirtti.
     
     
    Şayet, biz müslümanlar olarak sahip çıkmaz isek, camilerimizden ezan sesi yerine çan sesi yükseleceğini tekrar eden hocamız, artık uyanmalıyız sözleriyle sohbetini tamamladı.
     
    Hocamızın bu güzel sohbetinin ardından misafirlerimize çay ikramı yapıldı.
     
    TUNA ŞUBESİ
  • Kur’an-ı Kerim Yol Haritasıdır
    Tuna Şubemizde 22 Mayıs Cuma Akşamı gerçekleştirilen sohbetin imam hatibi İlhan ULUÇ hocamızdı.  Okunan Kur’an-ı Kerim’in ardından kürsüye gelen hocamız, müslümanların yol haritası “Kur’an-ı Kerim” ile ilgili sohbetini gerçekleştirdi.
     
    İslam’ın dünyada  yaşanabilir tek din ve Kur’an-ı Kerim’in ise anlaşılabilir ve yaşayan bir mucize olduğunu belirtti. Sahabe-i Kiram’ın Peygamber Efendimizin mucizelerine canlı şahitlik ettiğini ancak bizlerin ise görüp şahit olabildiğimiz en büyük mucizenin Kur’an-ı Kerim olduğunun altını çizdi.  Kur’an-ı Kerim’i anlayabilmek için Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (s.a.s.)’in hayatını tekrar tekrar okumalıyız.
     
    İnsan, kelime olarak “hata yapan” anlamına geldiğini belirten hocamız, insanların Allah(cc)’ın yasakladıklarından uzak durması gerektiğini ve takva ile korunabileceğini vurguladı. Kur’an-ı Kerim’in ölüler için değil, yaşayan insanlar için ibret almaları için gönderildiğini de belirten hocamız, takva sahiplerinin öfkelerini yenen, Allah (cc) yolunda harcayan ve güzel davranışlar sergilediğini belirmiştir.
     
    Sohbetini dualarla tamamlayan hocamızın ardından misafirlerimize çay ikramı yapıldı.
     
    TUNA ŞUBESİ
  • Ezan
    “Bir beldede ezan sesi duyuluyor ise orası İslam beldesidir”
     
    Tuna Şubemizde 15 Nisan Cuma Akşamı gerçekleştirilen sohbetin imam hatibi Hüseyin SÜME hocamızdı. Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından kürsüye gelen hocamız, Ezan ve Kamet konusuna giriş yaptı. Hicretin 1.yılında meşru kılınan ezanın fıkh-i boyutunun bir sonraki derslerde işleneceğini belirttikten sonra hocamız ezanı, “Müslümanın, vatanının kimliğidir” diye tanımladı. Bir yerde ezan sesi duyuluyor ise, orası İslam beldesidir. İnsanların namaza çağrı için nasıl bir yönteme başvurulacağı  görüşülmüş Sahabe-i Kiramdan farklı fikirler gelmiş; Çan sesi, boru sesi, bayrak asılması gibi ama ezanda karar kılınmıştı. Ezanı günde 5 vakit içtima olarak da tanımlayan hocamız, namaza gelmeyen kişilerin hiçbir içtima da yer almamış olduğunu belirtti. Ülkemizde uzun bir süre ezanın Türkçe okunduğu bilgisini de veren hocamız, bu zulmün Adnan Menderes zamanında son bulduğunu sözlerine ekledi.
     
    Sohbetini ayet ve hadislerle açıklık getiren hocamızın ardından misafirlerimize çay ikramı yapıldı.
  • Allah’ım Receb Ve Şaban’ı Bize Mübarek Kıl. Bizi Ramazan’a Ulaştır.
    Tuna Şubemizde 9 Nisan Cuma Akşamı gerçekleştirilen sohbetin imam hatibi Ramazan Tekinalp hocamızdı. 
     
    Üç aylara girmiş olmanın mutluluğunu yaşadığımız bu günlerde ümmetin üç asırlık kış mevsiminden artık bahar mevsimini yaşaması gerektiğini belirten hocamız, bize düşen görevin ise iç muhasebemiz, tövbe etmek ve huzuru Allah’ın yolundu aramak olduğunun altını çizdi. Ayrıca faydalı ilim tahsil etmenin de önemine değinen hocamız, bol bol kitap okumamız gerektiği ve vatan  din ve namus konusunda hassas olmak, ölümü hatırımızdan çıkarmamak ve bunları yapmak için içinde bulunduğumuz üç ayları bir fırsat bilmemiz gerektiğini vurguladı.
     
    Hocamızın duaları ve duyurularımızın ardından misafirlerimize çay ikramı yapıldı.
  • Sorularınız Cevap Buluyor…!
    Tuna Şubemizde 1 Nisan Cuma Akşamı gerçekleştirilen sohbetin imam hatibi Yrd.Doç.Dr.Ahmet EFE hocamızdı. Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından kürsüye gelen hocamız, Misafirlerimizden gelen sorulara cevap verdi.
     
    Misafirlerimiz tarafından sohbet öncesinde verilen;
     
    1.    Kişinin yengesiyle tokalaşması caiz midir?
     
    2.    İkindi ve sabah namazından sonra kaza namazı kılınabilir mi?
     
    3.    Namaz içinde secde ayeti okuyan nasıl tilavet secdesi yapar?
     
    4.    Kazası olan kimse nafile oruç tutabilir mi?
     
    5.    Namaz kılanın önünden geçmek ve hükmü ve mesafesi nedir?
     
    6.    Bilerek namazı terk etmenin günahı ve o namazın kazası kılınabilir mi?
     
    7.    Boşanmış olan bir çiftin eşine vermesi gereken mihir nasıl olur?
     
    sorularına cevaplayarak sohbetini tamamlayan hocamızın ardından misafirlerimize çay ikramı yapıldı.
  • Çanakkale Geçilmez
    Tuna Şubemizde 18 Mart Cuma Akşamı gerçekleştirilen sohbetin imam hatibi Hüseyin SÜME hocamızdı. 18 Mart Çanakkale Zaferini kutladığımız bu güzel günün akşamında da SÜME hocamız, “Çanakkale Geçilmez” konulu sohbet gerçekleştirdi.  Çanakkale konulu şiir dinletisinin ardından kürsüye gelen hocamız,
     
    “Çanakkale Zaferinin birçok önemli amaç gaye ve sonuçlarının olduğunu belirterek, bir sürü milletten oluşturulan Haçlı Ordusuna  karşı savaşılmış olduğunun altını çizdi. Birçok milletten oluşan itilaf kuvvetlerinin askerlerine savaşmaya değil hazine ganimet toplamaya gidiyorsunuz diye nasihatler edildiğini ve kandırıldıklarını belirtti. Büyük bir zafer kazanan şerefli ordumuzun övgüyü hak ettiğini belirtti. Bugün birçok millete kol kanat gerdiğimizi de belirten hocamız, savaşta birçok mucize nin gerçekleştiğinin altını çizdi. Çanakkale Zaferini anlatırken Seyyid Onbaşı ve Kınalı Mehmet i de hatırlamamız gerektiğini belirten hocamız, mekteplilerin cephede nasıl savaştıklarını sözlerini ekledi. Mehmet Akif ERSOY’ un Çanakkale’ye hiç gitmediğini ancak şiirlerindeki o ruhu yakaladığını, bizlerinde aynı ruhla bugün mücaadele etmemiz  gerektiğini” dile getirdi.
     
    Güzel seminerin ardından misafirlerimize çay ikramı yapıldı.
     
    TUNA ŞUBESİ
  • Dünya Hayatı Bir Oyundan İbarettir
    Tuna Şubemizde 25 Mart Cuma Akşamı gerçekleştirilen sohbetin imam hatibi Derneğimiz Genel Başkanı Mehmet ÇELİK hocamızdı. Kur’an-ı kerim sunumunun ardından kürsüye gelen hocamız, Hadid Suresinin 20.ayetinin tefsirini yaptı.
     
    Her şeyi bilen ve her şeye kadir olan Allah(cc)’ın, kullarını dünya hayatı için uyarmış ve bir oyun olduğunu ve aldanmamamız gerektiğini belirtti.  Dünya hayatındaki nimetlerin bizler için yaratıldığını vurgulayan hocamız, bunlardan temiz helal olanı seçmemiz gerektiğinin altını çizdi. Dünya hayatı oyun eğlence süs övünme evlat ve mal çokluğu yarışı bizim için aramızda övünme kaynağıdır. Dünyayı gökten inen yağmura benzediğini vurgulayan hocamız, bütün tabiat inen yağmurla yeşerdiğini ve verim olduğunu ancak bir rüzgar ile yerle bir olacağını hiçbir verimin alınamayacağı şekilde hepsinin harap olabileceğini bilmemiz gerektiğine vurgu yaptı.
     
    Sohbetini dualarla tamamlayan hocamızın ardından misafirlerimize çay ikramı yapıldı.
  • Sigara Sağlığa Zararlıdır
    8 Ocak Cuma Akşamı gerçekleştirilen "Sigaranın Sağlığa Zararları" konulu seminere Ümit hocamız katıldı.  Hocamız, sigaranın vücudumuza ne kadar çok zarar verdiğini, sigarayı bırakmanın ise birçok yolu olduğunu belirtti. Hocamızdan özetle;
    Her yıl ülkemizde 100.000 insanımızı erken yaşlarda sigaraya kurban vermekteyiz. Eğer önlem alınmazsa önümüzdeki 20 yılda bu sayının 250.000’e çıkacağı tahmin edilmektedir. Yapılan bir ankette sigara içen öğrencilerin yüzde 65.9`unun merak nedeni ile, yüzde 56.2`sinin sıkıntı gidermek için, yüzde 22.4`ünün zevk için, yüzde 14.9`unun arkadaşlarından etkilendiği için, yüzde 10.5`inin anne babasından ve çevresindekilerden etkilendikleri için, yüzde 7.2`sinin de televizyon ekranına gelen içicilerden etkilendiklerini belirtmişlerdir. 
     
    Sigara sanıldığı gibi sosyal bir davranış değil madde bağımlılığı olan bir hastalıktır.  Neden içmeye devam ediyoruz? Bir sigara içildiğinde, ortalama 10 saniye gibi kısa bir sürede yanaktan emilen nikotin, beyne ulaşır ve bazı hormonların salınmasına neden olur. Bu da zevk alma, gevşeme, sakinleşme, konsantrasyon artışı gibi değişikliklerin ortaya çıkmasını sağlar. Ödül gibi gelen bu değişikliklerin devam etmesi için vücudumuz daha çok nikotin istemeye başlar. İçtiğiniz sigaranın sayısı giderek artar.
  • Hayırlı Olsun Ziyareti
    Tuna Şubesi Yönetim Kurulu olarak şubemizin hemen karşısına yeni açılan Kanatçı Nihat Usta`nın Yeri unvanlı işyerine hayırlı olsun ziyareti gerçekleştirdik.
     
    Kitap okuma ve okutma konusundaki çalışmalarımızın anlatıldığı ziyarette misafirperver işyeri sahibi Nihat ağabeyimizin ikramı eşliğinde güzel sohbet gerçekleşti.

    Derneğimizin bu konudaki Esnaf Ziyaretlerine de devam edeceği bilgisini veren Şubemiz Başkanı Sn. Salim UZMAN, "Esnaf ziyaretlerinin çok önemli olduğunu, komşuluk ilişkilerinin güçlendirilmesi gerektiğini belirtti."  
  • Hanımlar Komisyonu Tuna Gençlik Birimi
    Tuna Şubesi Hanımlar Komisyonu Gençlik Birimi olarak, Ortaokul seviyesi kızlarımız için motivasyon programı düzenledik. Şubemiz Gençlik Birim Başkanı Hatice ŞEKER’in güzel Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan program  kuran kursu eğitim görevlisi Merve Nur YALÇIN hanımın konuşmasıyla devam etti.  Daha sonra kürsüye gelen hanımlar komisyonu görevlisi Cemile hanım,  “Zamanın kıymetini bilmek” konulu kısa bir konuşma gerçekleştirdi.  
     
    Cemile hocamız, düşünmek, hedef koymak ve bu yolda ilerlemek ve bu dünyada rollerimiz ne olursa olsun en iyi kul olabilme, arkadaş seçimi gibi konuları da ele alan konuşması sonrasında gençlere nasihatlerde bulundu. 
     
    Faaliyetlerimize katılmak isteyen tüm genç kardeşlerimizi bekliyoruz.
     
    DEĞERLER EĞİTİMİ SEMİNERLERİ
    27 Ocak Çarşamba günü  Ayşe TORLAK hocamızın katılımıyla güzel bir program gerçekleştirdik. Hocamız; giyim kuşamda, komşuluk ilişkilerinde, ev ziyaretlerinde  ve komşuluk ilişkilerinde nezaket ve zerafet konularında Peygamber Efendimizin hayatından örneklerle ve ayetler ışığında açıklamalarda bulundu.  
    Birçok önemli hususa da vurgu yapan hocamız, “Peygamber Efendimizin hayatını çok iyi okumalıyız.”, dedi.
  • KİTAP OKUMA PROGRAMI
    İKRA Derneği Tuna Temsilciliği olarak Cuma günleri yaptığımız sohbetlerimize tüm hızıyla devam ediyoruz. Son yaptığımız sohbetimiz diğer sohbetlerimizden farklılık gösteriyordu. Geçen hafta sohbet Hocamız Emin ATALAY ile birlikte katılan misafirlerimizle beraber 30 dakika kitap okuduk. Bu farkındalığı ara ara yapmaya devam edeceğiz. Her cuma sizleri de saat 21:00-21:30 da derneğimizde görmekten mutluluk duyarız.
    TUNA TEMSİLCİLİĞİ 
  • KİTAP OKUMA

    İKRA Tuna Şubesinde cumartesi akşamları saat 21:00-21:30 da sevdiklerimizle birlikte kitap okuyoruz. Sizi de cumartesi akşamları derneğimize bekliyoruz...

  • KİTAP OKUMAK İÇİN VAKİT AYIRIYORUZ

    Bizler insanlara kitap okumanın boş bir vakit eylemi olmadığını aksine kitap okumak için vakit ayıran bireyler olduğumuzu göstermek ve insanlara kitap okuma alışkanlığını aşılamak için Pazar günü İKRA Tuna Temsilcisi olarak Tabya Parkı`nda yönetim olarak kitap okuduk. Etkinliğimiz yaklaşık olarak yarım saat sürdü. Tuna Temsilciliği olarak her ay bu etkinliğimizi farklı mekanlarda gerçekleştiriyoruz. Sizlerde bu etkinliğimizde yer almak istiyorsanız bizimle iletişeme geçip kitap listelerimize kayıt olabilir ve bizimle birlikte kitap okuyabilirsiniz.

    TUNA TEMSİLCİLİĞ YAYIN KURULU

  • KÜRSÜ DERSLERİ

    İnsanlarımıza daha iyi hizmet etmek için pazar sabahları İKRA Tuna Temsilciliği olarak kendimizi hitabet ve kürsü konusunda gelişim sağlamak için eğitiyoruz...

    TUNA YAYIN KURULU

  • Akif’i Akif’in Şuuruyla İdrak Etmek

    İKRA Esenler Şubemizde Cuma günleri gerçekleştirdiğimiz Makale dersimiz de Emin Atalay hocamızın moderatörlüğünde Asım Çebi kardeşimiz  bizlere  Yazar Hüseyin ÖZTÜRK'ün "Akif'i Akif'in şuuruyla idrak etmek" adlı yazısını okudu. Emin Hocamızın Moderatörlüğünde bu yazıyı tahlil ettik.Sizleri de her Cuma günü Esenler şubemize bekliyoruz.

    "Akif'i Akif'in Şuuruyla İdrak Etmek" 

    En zor olan da budur! Mehmet Akif’i onun şuuruyla anlayabilmek, okuyabilmek, dinleyebilmek, bilgilenebilmek, anlatabilmek, yazabilmek.

    İstiklal, İstikbal ve İslam şairi eğer bugün yaşasaydı, kendisini sömürenleri bulur ve onlardan şeytandan kaçar gibi kaçardı.

    Yazının devamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

    https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/huseyin-ozturk/akifi-akifin-suuruyla-idrak-etmek-30799.html

  • MAKALE DERSİ - Dost Seçmek

    İKRA Esenler Şubemizde Cuma günleri gerçekleştirdiğimiz Makale dersimiz de Emin Atalay hocamızın moderatörlüğünde Hacı Osman ağabeyimiz bizlere  Prof.Dr. M. Yaşar KANDEMİR hocamızın "Dost Seçmek" adlı yazısını okudu. Emin Hocamızın Moderatörlüğünde bu yazıyı tahlil ettik.Sizleri de her Cuma günü Esenler şubemize bekliyoruz. 

    DOST SEÇMEK

    Dost; sahip, yardımcı, koruyucu demektir.

    Kim kimin dostudur? Bunu Allah Teâlâ belirlemiştir:

    Müminin üç dostu vardır: Allah, Peygamber ve müminler.

    Yazının devamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. 

    http://www.ilimdunyasi.com/dini-makale-ve-yazilar/dost-secmek/

  • MAKALE DERSİ

    Esenler şubemizde geleneksel hale getirdiğimiz Makale Dersimiz de bu hafta Ahmet Fuat YAHYAOĞLU , Hayrettin KARAMAN hocanın köşesinde yayımladığı "İslam İnsanı Sağlam İman Sahibi olacak" yazısını okudu. Halil KENDİR hocamızın moderatörlüğündeki programda Hayrettin KARAMAN hocamızın yazısını tahlil ettik. Hayrettin KARAMAN'ın tespitleri hakkında genel bir değerlendirme yaptık.

    Allah’a, Peygambere ve ahirete… nasıl iman ediyoruz?

    Ağzında iftar etmek için çiğnemeye başladığı bir hurma var iken cihad çağrısı alan ve “Benimle cennetin arasına bu hurma parçası mı girecek” diyerek onu atan ve devam etmekte olan muharebeye katılarak şehid olan sahâbî gibi mi, kendisine suikast yapacak olana Peygamberimizi kurtarmak için onun yatağına yatıp Efendimizin savuşup gimesini sağlayan Hz. Ali (r.a.) gibi mi, Uhud harbinde Peygamberimiz’in başına indirmek üzere kılıcını kaldırmış olan müşrikten onun mübarek başına kurtarmak için çıplak eliyle kılıcı tutup sakat kalan Talha (r.a.) gibi mi, malının tamamını İslam’ın korunması ve yayılması için bağışlayan Ebu Bekir (r.a.) gibi mi… yoksa Allah affeder deyip harama dalan, dünya hazlarında ileride, ibadetlerde ve manevi hazlarda geri kalan, ahireti verip dünyayı alan gafiller, zalimler, günahkârlar gibi mi iman ediyoruz?

    İsimlerini andığım İslam büyükleri, kâmil insanlar kadar olmasa bile davranışlarını yönlendirecek ve sapmaları engelleyecek güçte ve derecede bir iman olacak İslam insanının imanı.

    Bu iman eğitimle ve salih amel ile kazanılır. Önce sağlam ve sarsılmaz bilgi edinilir ve ona iman edilir (ilme’l-yakin). Sonra kafa gözü ve kalp gözü ile rüyada ve uyanık iken iman ettiği şeyleri görür, hisseder, tadar; iman, görülen ve tadılan hale gekir (ayne’l-yakin). Nihayet ölmeden evvel ölür, ibadetlerinde ve davranışlarında ilahî huzuru yaşar, aşkın ateşiyle yanar, elverdiği kadar vuslat ile dudaklarını ıslatır ve iman “hakka’l-yakin” derecesine vasıl olur.

    İslam insanı ben en iyi, diğer Müslümanlardan farklı/üstün, kurtulmuş, imtiyazlı, kamil… insanım demez; peki ne yapar ve ne der ki, onun sözünden daha güzeli bulnamaz?

    Sorunu cevabını Allah Teâlâ lütfediyor:

    Allah’a çağıran, Allah rızasına uygun davranan (amel-i salih sahibi olan) ve “Ben müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kim vardır! (Fussılet: 41/33).

    Bu âyet İslam insanının üç önemli vasfını açıklıyor:

    İmanı ve Allah rızasına uygun davranışlarıyla, yaşayışıyla Müslüman olacak ve “ben Müslümanlardanım, benim başkalarında olmayan, olamayan bir dînî/ilâhî özelliğim yok” diyecek, böyle olup böyle diyerek insanları Allah’a güzel kul olmaya çağıracak; yani İslam’ı anlatarak, güzel örnek olarak ve eğitime katılarak Allah’a çağırmış olacak.

    İslam insanının imandan sonra ikinci vasfı güzel ahlaktan doğan amel-i salihtir.

    Güzel ahlakın ve mel-i salihin örneği Sevgili Paygamberimizdir (s.a.). Kur’an’da, ezanda, namazda, zikirde, hemen her vesile ile Peygamberimizin adının anılmasının hikmeti, onu örnek almayı unutmamaktır. Onu örnek almak her bakımdan onun gibi olmak demek değildir; çünkü onu Rabbi eğitmiştir ve o peygamberdir, insana /beşere ait olabilecek kemalin de zirvesindedir. Ama onun hayatı ve davranışları doğru öğrenildiğinde, kendisine özgü olanla, ümmete örnek olanı ayırmak mümkün olmaktadır.

    Amel-i salih elde tesbih, başta sarık akşam sabah dil ile zikir, namaz, oruç, hac, umre, zekattan ibaret değildir (keşke bunlar da hakkıyla yapılabilse).

    Amel-i salihin hem kaynağı hem meyvesi güzel ahlaktır.

    Amel-i salih sahibi İslam insanı haklarının ve vazifelerinin şuurunda olur. Haklar ve vazifeler kendine, ailesine, akrabaya, komşuya, işvene, işçiye, içinde yaşadığı cemiyete, ümmete ve bütün insanlara ait olmak üzere birbirini kuşatan halkalardan oluşur.

    Bugün Müslüman ferdin, ailenin, cemiyetin ve ümmetin hep şikayet konusu olan eksikleri ve kusurları işte bu halkalara ait hak ve ödevlerin ihmalinden, kusurundan, yetersizliğinden kaynaklanmaktadır.

    Haklara ve ödevlere hakkıyla riayet edecek insan İslam insanıdır; onu nerede bulacağız, nasıl yetiştireceğiz?

    Selam ve Dua ile...

  • Çarşamba Sohbetleri

    Her Çarşamba saat 21:00-21:30 arasında  da Esenler şubemizde gerçekleştirilen seminerimizin bu haftaki hatibi Abdulgafur Levent hocamız idi.

    Seminerin ilk kısmında hocamız Allah'ın Üstünlüklerinden Vasıf'larından bahsedilerek başlanılmıştır.Allah c.c kendisini İhlas suresinde tanıttığından ihlas suresinin mealini açıkladı.

    Daha sonra seminerinin ilerleyen kısımlarında Müslümanın yapılması gereken önceliklerinden,vazifelerinden bahsetti.Müslümanların genel olarak müekked ibadetlere dört kolla sarıldıklarını farz ibadetleri çoğunlukla unuttuklarından çeşitli örnekler vererek bahsetti.

    Öncelik olarak haramları terketmemiz gerektiğini farz Ve sünnete sarılmamız gerektiğini dünya hayatına kapılmamayı tekrar tekrar vurguladı seminerlerinde.

    Daha sonra ise bizlerin ilk emri ''Oku'' olan bir dinin mensubu olduğumuzu fakat dünya kitap okuma sıralamasında ülkemizin en alt sıralarda olduğunu söyledi.Seminerinin son kısmında ise 1 hadisi şerif okuyarak seminerine son verdi.Bu hadisi  Şerif:

    Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Buyurdu ki:''Muhakkak ki su kalpler suyun kendisine isabet ederek Demir'in pas tuttuğu gibi kalplerde paslanır.''

    Denildi ki bu paslar ne ile temizlendi.

    Peygamber Efendimiz (s.a.v.) cevap verdi:

    Bolca tefekkür ederek ve Kuran-ı Kerim okuyarak temizlenir.

    Hocamıza vermiş olduğu bilgilerden ötürü Allah razı olsun.

    Kendisine işlerinde kolaylıklar diliyoruz.

    El Fatiha

  • İKRA BÜLTEN
    Esenler Şubesi  "İKRA BÜLTEN" dağıtımını gerçekleştirdi.
    Derneğimiz Esenler Şubesinde salı akşamları gerçekleştirilen Şube Yönetim Kurulu toplantısı ardından "İKRA BÜLTENİ"nin dağıtımını gerçekleştirdi. 
    Şubemizin gerçekleştirdiği programlarının da içinde haberleştirildiği Nisan Mayıs Haziran 2017 sayısının dağıtımını Üçbaşaran Camii, Üçyüzlü  Camii, Üçyüzlü Metro İstasyonu, Tabya Camiinde ve Şubemizin çevresinde Esnaflara dağıtım gerçekleştirildi. 
    Vatandaşlarımız tarafından ilgi gören İKRA Bültenine sizlerde ücretsiz bir şekilde şubelerimizden ulaşabilirsiniz.
    ESENLER YAYIN KURULU
  • Üçyüzlü Camisinde Sabahın Nurunda Buluşma
    21.02.2016 tarihinde Esenler şube yönetimi olarak dostlar ile bir pazar sabahı Üçyüzlü Çeşme Camisinde sabahın nurunda buluştuk.
            
    Sabah namazımızı eda ettikten sonra, Kur’an tilavetinin ardından cami imamı Kürşat hocamızı ziyarette bulunduk. Hocamızın derneğimize katkıları göz ardı edilemeyecek kadar çok, kendisinden Allah razı olsun. Şu anda da örnek camilerimizden birisidir Üçyüzlü Camisi. Yüzlerce talebesi var ve şu ana kadar 20’nin üzerinde hafız yetiştirmişlerdir. 

    Hocamızı ziyaretten sonra şubemize geçerek dostlar ile kahvaltı ve hoş muhabbet ile programımız son bulmuştur.
  • Asr Suresi

    10.05.2016 Tarihinde Esenler Şubemizde de İlhan ULUÇ Hocamızın hatipliğin de Asr Suresini işledik ;
    Yüce Allah, asra yani içinde, insan ömrünün sona erdiği zamana ve bu zamanda bulunan çeşitli fevkalâde şeylere, Allah’ın kudretini ve hikmetini gösteren ibretlere yemin etti ki dört vasfı taşıyanların dışında bütün insanlar ziyanda ve kayıptadır. Bunlar iman, iyi amel, hakkı tavsiye ve sabra sarılmaktır. Bu dört şey, faziletin esasları ve dinin temelidir.

    MEAL OLARAK
    Bismillâhirrahmânirrahîm
    Asr’a yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak îman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna.

    Âyetlerin Tefsiri

    Vel asri İnnel insane lefiy husr derken yüce rabbimiz diyor ki Zamana yemin ederim ki, insan zarardadır. Çünkü o, dünyayı ahrete tercih etmekte, nefsânî ve şehvanî arzularına mağlûp olmaktadır. İbn Abbâs şöyle der: Asr, zaman demektir. Yüce Allah, çeşitli ve harikulade şeyleri kapsadığı için ona yemin etti. Yine Kurtubî şöyle der: Yüce Allah asra yani zamana yemin etti. Çünkü, durumların değişmesi sebebiyle zamanda bir uyarıcılık ve bu hallerin değişmesinde Yaratıcının varlığını gösteren deliller vardır. İşte bu yüzden dünyayı ahirete tercih edenlerin zararının da ne kadar büyük ve önemli olduğunu kendimize bir ders olarak çıkarabiliriz. Evet devam ediyoruz İllelleziyne amenu ve amilus salihati ve tevasav Bilhhakk ve tevasav Bis-sabr derken ise ancak, iman edip salih amel işleyenler bunun dışındadır. Bunlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Çünkü değerli olana karşılık değersizi satmışlar, geçici arzular yerine kalıcı iyi ameller işlemişler, birbirlerine hakkı yani iman, tasdik ve Allah’a ibadet gibi bütün hayırları tavsiye etmişler ve sıkıntı, musibet, ibadet etme ve haramları terketme hususunda birbirlerine sabrı tavsiye etmişlerdir. Yüce Allah bu dört şeyi yapanlar dışında bütün insanların zararda olduğuna hükmetmiştir. Biraz öncede dediğimiz gibi bu dört şey iman, iyi amel, hakkı tavsiye ve sabrı tavsiyedir. Çünkü insanın kurtuluşu ancak onun, iman ve iyi amelle kendisini; nasihat ve irşatla da başkalarını mükemmelleştirdiğinde olur. Böylece hem Allah hakkını, hem de kul hakkını yerine getirmiş olur. İşte özel olarak bu dört şeyin zikredilmesindeki sır ve hikmet budur. Rabbim bizi de Salih amel işleyen, ahreti dünyaya tercih eden ve birbirine hakkı ve sabrı tavsiye eden kullarından etsin. Katılım sağlayan dostlarımızdan Allah razı olsun. Dersimizin sonunda Kuran dersinde Kuran- Kerim okumayı öğrenen arkadaşlara Kuran-ı Kerim hediye ettik.

  • Taziye Ziyareti

    İKRA Ailesi olarak, Esenler Şubesi Yönetim Kurulu üyelerimizden Muhammet Vural kardeşimizin babasının vefatı üzerine taziye ziyaretinde bulunduk. Muhammet kardeşimize başsağlığında bulunduk. Merhuma dualar ettik. Mevlam merhuma rahmet mekanını cennet eylesin.

  • Ahde Vefa Ziyaretleri

    21.02.2016 Tarihin de Esenler Şubesi yönetimi olarak hem sabah namazımızı camide eda etmek için hem de yıllarca derneğimizde hocalık yapan, Üçyüzlü Çeşme Camisi imam hatibi Kürşat Gökgöz hocamızı ziyaret için sabahın nurunda Üçyüzlü Çeşme camisinde buluştuk. Namazımızı eda ettikten sonra Kur’an-ı Kerim tilavetini dinledik. Daha sonra Kürşat Hocamızla hasbihal ettik. Yıllarca yaptığı öğrenci yetiştirme çalışmalarından dolayı hocamıza iyi temennilerde bulunduk. Daha sonra camiden ayrılarak kahvaltı için Esenler Şubesinde buluştuk. kahvaltımızı yaptıktan sonra evlerimize dağıldık.

  • Tefsir Dersi

    İKRA Esenler Şubesinde cumartesi akşamları 21:00-22:00 saatleri arasında  Bedrettin KARABUDAK Hocamızın yaptığı tefsir dersleri devam ediyor. Geçtiğimiz hafta hocamız Enam Suresinin(1-8) mealini okuyup Allah’ın gönderdiği kutsal mesajı anlamamız konusunda yardımcı oldu. Derslerimiz her hafta cumartesi akşamları rutin olarak devam etmektedir.

  • Önce Sabah Namazı

    31 Ocak Pazar sabahı İkra Esenler Şube Yönetimi olarak Üçyüzlü Çeşme Camii’nde sabah namazında bir araya geldik. Sabah namazımızı eda ettikden sonra derneğimize geçerek Bekir Şenel kardeşimizin hazırladığı sıcacık çorba ve bir o kadar sıcak muhabbet içerisinde kahvaltımızı yaptık. Asıl amacımız elbette bir arada olmak ve birlik beraberliğimizin daim olmasıdır. Daha sonra tabiri caiz ise dip bucak şubemizde güzel bir temizlik yaptık.
    Emeği geçenlerden Allah razı olsun…

  • Öğrenmenin Yaşı Yoktur

    Her hafta düzenli olarak Pazartesi ve Cuma günleri saat 20.30- 21.30 saatleri arasın da Esenler Şubemizde Kur’an-ı Kerim derslerimiz devam etmektedir. Öğrenmek isteyen, öğrendiğini geliştirmek isteyen dostlarımızı bekleriz. Sevgi ve muhabbet ile …

  • Tefsir Derslerimiz Devam Ediyor

    İkra Esenler Şubesinde cumartesi akşamları  Bedrettin Karabudak Hocamızın düzenli olarak  yaptığı  tefsir derslerimiz tüm hızıyla devam ediyor. Cumartesi akşamının vazgeçilmezi haline gelen dersimizde bu hafta yoğun bir katılım vardı. Tefsir dersimiz sonrası kuruyemiş ve çay ikramıyla dostlarımızla sıcak bir muhabbet  ettik. Siz değerli halkımızı cumartesi akşamları saat 21:00 da başlayan dersimize davet ediyoruz.

    İKRA YAYIN KURULU

  • Sabahın Nurunda

    Sabah namazımızı safları doldurup kıldıktan sonra esenler şubemize gelerek , yönetim üyelerimizden Bekir Şenel kardeşimizin yaptığı sıcak çorba ve gönülleri yaklaştıran sohbet ile kahvaltımızı yaptık.

    Bizi bir araya getirip; bu tür kurumlar, vakıflar, dernekler vesilesi ile bir araya getiren RABBİMİZE hamd eder, ve kardeşlerimizlerle tanışıp sayımızı artırmasını dileriz.

    hafta içi her akşam derneğimize açık olup çayımızı içmeye bekleriz, ayrıca çarşamba akşamları ilim sohbetine ve cumartesi tefsir derlerimize katılabilirsiniz. sizleride aramızda görmek ümidi ile ALLAH’a emanet olunuz.

    İKRA Esenler şubesi.

  • Tefsir Dersi Esenler Şubesi

    Her cumartesi günleri gerçekleşen tefsir derslerimizin bu hafta ki konusu  Nisa süresi 70-73 âyetlerinin tefsiri idi ;
    70. Bu lütuf Allah’tandır. Hakkıyla bilen olarak Allah yeter.
    71.Ey iman edenler! (Düşmana karşı) tedbirinizi alıp, küçük birlikler halinde, yahut topluca savaşa gidin.
    72.Şüphesiz, aranızda öyle kimseler var ki, (onların her biri savaşa gitme konusunda) hakikaten pek ağır davranır. Eğer başınıza bir musibet gelirse, “Allah bana lütfetti de onlarla beraber bulunmadım” der.
    73.Eğer Allah’tan size bir lütuf (zafer) erişse, bu sefer de; sizinle kendisi arasında hiç tanışıklık yokmuş gibi şöyle der: “Keşke ben de onlarla beraber olsaydım da büyük bir başarıya (ganimete) ulaşsaydım.”

  • ÜÇ AYLARA HAZIR MIYIZ ?
    Derneğimiz Esenler Şubesinde 22 Mart Çarşamba Akşamı gerçekleştirilen sohbetin imam hatibi Abdulgafur LEVENT hocamızdı. 
    Yatsı namazını mescidimizde kıldıktan sonra güzel tilavetiyle kur`an-ı kerim okuduktan sonra kürsüye gelen hocamız, önümüzdeki hafta 3 ayların başladığını belirterek bunun üzerine sohbetini gerçekleştirdi. İnsanların yaratılanların en şereflisi olduğunun altını çizen hocamız, insanlarını önce bi kendisine bakması gerektiğini vurguladı. İnsanların, Dünya hayatının bir oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu bilmelidir. Müslümanların akıllarını vahye göre kullanmalı, kendisini ona göre disipline etmelidir dedi.  3 aylar içerisinde Regaib Kandili, Miraç Gecesi , Kadir Gecesi, Berat Kandili olduğunu belirterek bu gece ve kandillerin ehemmiyetinin kur`an-ı kerim ve hadis-i şeriflerle sabit olduğunun altını çizdi. Sözlerine Nur Suresinin 55. ayeti kerimesinin mealiyle son veren hocamızın ardından misafirlerimize çay ikramı yapıldı.
  • İLK EMİR
    Esenler Şubemizde 31 Mart Cuma Akşamı gerçekleştirilen sohbetin imam hatibi Yazar Ahmet BULUT hocamızdı. 
     
     
     
    Hz.Muhammed (s.a.s.)`ın bizlere iki emanet bıraktığını bunlara sımsıkı sarılmamız gerektiğini belirten hocamız, kur`an-ı kerim ile aramız açılmış onu okumaz olduğumuzun altını çizdi.  Hac ta bir sohbet sırasında misafirlere evinizde Kur`an- kerim var mı?, Meali var mı? ve mealini okuyan var mı? sorularına verilen cevapların hiçte iç açıcı olmadığını söyledi. Bir araştırma neticesinde ise ülkemizde müslümanların %70 inin namaz kılmadığını da aktaran hocamız, buna rağmen Allah(cc)`ın ilk emrinin "İKRA" olduğunu ve Ankebut Suresinde "Sana vahyedilen kitabı OKU" emrinin olduğunu vurguladı.  Kur`an-ı kerim de ticaretin düzenlendiğini de belirten hocamız, kur`an-ı kerimi okuyup hayatımıza uygulamalıyız dedi. 
    "Allah`a Koşan Genç" isimli eserindeki bir olayı aktaran hocamız, sohbetini dualarla tamamladı. 
    ESENLER YAYIN KURULU
  • Öğrenmenin Yaşı Yoktur
    Esenler şubemiz de Kur`an derslerimiz her hafta pazartesi ve cuma günleri saat 20.00 ile 21.00 arası Mustafa ÇAKIR hocamız ile devam etmektedir. 
     
    Öğrenmek ve öğrendiğini geliştirmek isteyen kardeşlerimizi bekliyoruz. Unutmayalım ki bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum diyen Hz.Ali (ra)’nin dönemindeki sıkıntılar ile, şu anki ferahlığımızı karşılaştırırsak öğrenmeme bahanemizin hesabı olacaktır. Bu tür yerleri değerlendirelim inşaAllah... 
     
    Ayrıca her hafta çarşamba günü saat 21.00 ile 21.30 arası ilim sohbetlerimiz devam etmekte, istifade etmek isteyen kardeşlerimizi bekleriz. Selam ve dua ile...
  • İDLİP'TE KATLİAM VAR

    Esenler Şubemizde Çarşamba Akşamı gerçekleştirilen sohbetin imam hatibi Derneğimiz Genel Başkanı Mehmet ÇELİK hocamızdı. 

    Saffat Suresinin tefsirine devam eden hocamız,  idlib te yaşanan katliamla ilgili bilgi verdi.  idlibte çocukları katledenlere ve bu katledenlere ses çıkartmayan bizlerin de kendimize bir bakmamız gerektiğini belirtti. Oradaki kardeşlerimize maddi manevi bir yardımımız dokunacaksa bunu bir an önce yapmamız gerektiğini vurguladı.  Dünya medyasının bizlere öğrettiği değil bilinçli Müslüman olarak bir duruşumuz her olayda bir bilgimiz olması gerektiğine değindi.  Daha sonra sohbetine devam eden hocamız, Hz.İbrahim (a.s.)`in küfür cephesiyle nasıl mücadele ettiğini ayet ve hadisler ışığında açıkladı. O zamanlar Hz.İbrahim`e söylenenler bugün bize söyleniyor dedi. 

    Bu çok değerli sohbeti kitap okumanın önemine değinerek tamamlayan hocamız, sohbetini dualarla tamamladı.  Bizlerde Tefsiri yapılan Saffat suresinin 83-111. ayet-i kerimelerini istifadelerinize sunuyoruz.

     

     

    83. Şüphesiz İbrahim de O’nun taraftarlarından idi.

    84. Hani o, Rabbine temiz bir kalple gelmişti.

    85. Hani babasına ve kavmine şöyle demişti: “Siz neye tapıyorsunuz?”

    86. “Allah’ı bırakıp da birtakım uydurma ilâhlar mı istiyorsunuz?”

    87. “O hâlde, âlemlerin Rabbi hakkında görüşünüz nedir?”

    88, 89. İbrahim, yıldızlara baktı ve “Ben hastayım” dedi.

    90. Bunun üzerine arkalarını dönüp ondan uzaklaştılar.8

    91. İbrahim, onların putlarının tarafına gizlice gitti ve şöyle

    dedi: “Yemez misiniz?”

    92. “Ne diye konuşmuyorsunuz?”

    93. Derken üzerlerine yürüyüp onlara güçlü bir darbe indirdi.

    94. Kavmi (telaş içinde) koşarak ona doğru geldi.

    95. İbrahim, şöyle dedi: “Yonttuğunuz putlara mı tapıyorsunuz?”

    96. “Oysa Allah sizi de, yaptığınız şeyleri de yaratmıştır.”

    97. Kavmi, “Onun için bir bina yapın, (içinde ateş yakın) ve onu

    ateşe atın” dedi.

    98. Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de onları en alçak

    kimseler kıldık.

    99. İbrahim, şöyle dedi: “Ben Rabbime (O’nun emrettiği yere)

    gideceğim. O, bana yol gösterecektir.”

    100. “Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla.”

    101. Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik.

    102. Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim

    ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm.

    Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım,

    emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın”

    dedi.

    103, 104. Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim

    de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona,

    8 . İbrahim, babasının ve kavminin taptığı putları kötüleyince, bu putların fayda ya da

    zarar veremeyeceklerini göstermek üzere yalnız kalıp putları kırmak istiyordu. Kavmi

    bayram yerine giderken İbrahim’i de çağırdıklarında o, yıldızlara bakarak “Ben

    hastayım” demişti. İbrahim böyle yaparak, yıldızlardan hüküm çıkaran kavmine

    güya kendisinin de bu bilgiyi yıldızlardan aldığını anlatmak istemişti. Kavmi de hastalık

    kapmamak için onu bırakıp gidince, İbrahim yalnız kalma fırsatını yakalamış

    oldu.

    şöyle seslendik: “Ey İbrahim!”

    105. “Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz

    biz iyi ve yararlı işleri en güzel şekilde yapanları böyle

    mükâfatlandırırız.”

    106. “Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır.”

    107. Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i)

    kurtardık.

    108. Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık.

    109. İbrahim’e selâm olsun.

    110. İyi ve yararlı işleri en güzel şekilde yapanları işte böyle

    mükâfatlandırırız

    111. Çünkü o mü’min kullarımızdandı.

     ESENLER YAYIN KURULU

  • AHLAK DERSLERİMİZE DEVAM EDİYORUZ
    Esenler Şubemizde 12 Temmuz Çarşamba akşamı gerçekleştirdiğimiz sohbetin imam hatibi Av.Emin ATALAY hocamızdı. 
     
    İmam Buhari`nin kaleme aldığı el-Edebü`l-Müfred isimli eserinden derslerine devam eden hocamız geçen hafta kaldığı, Hizmetimizde ki kişilere nasıl davranmamız gerektiği konusuna devam etti. 
    Müslüman bir toplulukta Ahlak`ın çok önemli olduğunun altını çizen hocamız, Ahlakı bozan şeylerden faiz,zina ve bunun gibi günahlardan uzak durmamız gerektiğine değindi. Hepimizin imtihanda olduğunu belirten hocamız, problem yaşadığımız bir kişinin bizim için imtihan kağıdımız olabilir dedi. Peygamber Efendimizin "...ölmeden önce ölünüz" emrini hatırlatan hocamız, insanların önce kendi vicdanlarına hesap vermesi gerekir diyerek sözlerini tamamladı. 
    ESENLER YAYIN KURULU
  • KÜRSÜ EĞİTİMİ
    Esenler Şubesi Yönetim Kurulu üyelerine yönelik gerçekleştirilen "Kürsü Eğitimi" dersimiz devam ediyor.
     
    Yönetim Kurulu üyelerine yönelik olarak Derneğimiz Genel Başkanı Mehmet ÇELİK eşliğinde kürsü eğitimi yapıyoruz. Kendimizi daha iyi ifade edebilmek, bildiklerimizi çevremize daha etkili bir şekilde anlatabilmek amacıyla gerçekleştirdiğimiz Kürsü Eğitiminde, Derneğimizin kuruluş, vizyon, misyonu ve çalışmaları konu edilmektedir. Kişinin kendisini daha iyi ifade edebilmesi ve diksiyon kuralları başta olmak üzere güzel ve etkili konuşma için 1 hafta hazırlanan Yönetim Kurulu üyeleri 20 dakikalık sunum gerçekleştiriyor. Daha sonra dinleyicilerin yorumları ve hocamızın eksik ve düzeltmemiz gereken noktaları yorumlamasıyla tamamlıyoruz. 
    Şu ana kadar 4 arkadaşımızın gerçekleştirdiği kürsü dersi, tüm Yönetim Kurulu üyeleri tarafından gerçekleştirilecek.  
    ESENLER YAYIN KURULU
  • İlahiyatçı Ali ALTUNTAŞ Hoca Esenler Şubedeydi...
    İlahiyatçı Ali ALTUNTAŞ hoca Esenler Şubedeydi...

     

     
    Derneğimiz Esenler Şubemizde 28 Aralık Çarşamba akşamı gerçekleştirilen sohbetin imam hatibi İlahiyatçı-Eğitimci Ali ALTUNTAŞ hoca idi. 
     
    Avusturalya`da uzun süre İslami çalışmalarda bulunan hocamız, o ülkedeki eğitim sistemi ile ülkemizdeki eğitim sistemi hakkında bizlere bilgiler verdi. Avusturalya`daki çalışmaların nasıl gerçekleştiğini, ne gibi hizmetler edildiğini ve o ülkenin hükümetinin bu çalışmaya bakış açısı hakkında bilgiler verdi. 
     
    Çok verimli geçen bu sohbetin ardından misafirlerimize ikramlar yapıldı. 
     
    ESENLER YAYIN KURULU
  • ÖFKE ANINDA
    Derneğimiz Esenler Şubesinde 8 Şubat Çarşamba akşamı gerçekleştirilen sohbetin imam hatibi Av.Emin ATALAY hocamızdı. 
    ATALAY hocamız, Dünyada kendimiz için sakladığımız şeylerin en hayırlı ameller konusunu açıklık getirdi. "Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah`a güzel bir borç verin. Hayır olarak kendi nefisleriniz için önceden takdim ettiğiniz şeyleri daha hayırlı ve daha büyük bir ecir (karşılık) olarak Allah katında bulursunuz. (Müezzimmil, 20)" ayet-i kerimesini bizimle paylaşan hocamız, Peygamber Efendimize  (Ashab) birileri, Ya Rasülallah! Bizden hiçbirimizin malı mirasçısının malından kendine daha sevgili  değildir. Resülullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:"Senin malın önceden (hayır yollarına) harcadığındır. Mirasçının malı da harcamayıp geriye bıraktığıdır. " hadis-i şerifini paylaştı.
     
    Ayrıca, insanların öfkelendiğinde nasıl davranması gerektiğine de değindi. Ayakta isen otur, oturmuyorsan yatağa uzan, yinede öfkene hakim olamıyorsan abdest al, yine de öfkene hakim olamıyorsan namaz kıl" uyarısında bulundu ve öfkenin şeytandan olduğunu söyledi. 
     
    Hocamızın bu güzel sohbetinin ardından misafirlerimize çay ikramı yapıldı.  
     
    ESENLER YAYIN KURULU
  • SAFFAT SURESİ
    Derneğimiz Esenler Şubesinde 15 Şubat Çarşamba Akşamı gerçekleştirilen sohbetin imam hatibi Derneğimiz Genel Başkanı Mehmet ÇELİK hocamızdı. 
     
     
     
    Saffat Suresinin tefsirine devam eden hocamız, surenin nuzül sebebine kısaca değindikten sonra Allah(cc)`ın  vaad ettiği cennet nimetlerini, cennet ahalisinin durumunu anlattı. Konuyu ayet ve hadislerin ışığında açıklayan hocamız, özellikle dünyada yaptığımız günahların tövbe edildiği, açığa vurulmadığı  taktirde hesap divanında da gizleneceğini belirtti. Bunun gibi birçok cennet nimetinin müslümanlara vaad olunduğunu vurgulayan hocamız, Naim cennetlerinde karşılıklı koltuklar üzerine kurulmuş halde kendilerine bu ikramların yapılacağının altını çizdi. 
     
    Bu güzel sohbetin ardından misafirlerimize çay ikramı yapıldı.
  • DOST ZİYARETLERİ

    Hasbihal etmek gerek...!

     

    Derneğimiz Esenler Şubesi olarak bir dizi ziyaret gerçekleştirdik. 
     
    İlk olarak Şubemize maddi ve manevi büyük destekleri olan Metin BAKIREL abimize işyerisinde ziyaret gerçekleştirdik. İkinci olarak Harun ŞEREFLİ abimizle hasbihal ettik. Son olarak  1 ay önce Umre yapan Mustafa YEMEZ kardeşimize ev ziyareti gerçekleştirdik.
     
    İKRA ESENLER ŞUBESİ
  • ÖMER DÖNGELOĞLU ESENLER ŞUBEMİZDEYDİ

    İlahiyatçı Ömer Döngeloğlu Esenler Şubemizde sohbet yaptı

    Esenler Şubemizde Çarşamba akşamı gerçekleştirilen sohbetin imam hatibi İlahiyatçı-Tv programcısı Ömer Döngeloğlu idi.

    Sohbetine dualarla başlayan hocamız, Derneğimizin kuruluş amacı olan "Okuma Seferberliği" üzerine sohbetini gerçekleştirdi.

    Allah (cc)`ın Peygamberimize ve Müslümanlara ilk emrinin "Namaz kıl" yada "Zekat ver" gibi bir ibadetle değil "İKRA" emri olmasının altında büyük bir neden olduğunu belirtti. Ayrıca günümüzde, Müslümanların en çok ihtiyaç duyduğu şeyin ilim olduğunu belirten hocamız, İlimle meşgul olan ülkelerin hem zulüm etmeleri, yağma yapmaları hem de katliamlar yapmalarına rağmen bunu yapan ülkeler bir şekilde bilgi kirliliği ile en namuslu ülke oluveriyor yani bilgi ile aldatıldığımızı vurguladı. Doğru bilgiyi öğrenmeli öğrenmek içinde okumamız gerektiğinin altını çizdi.

    Birilerinin arkasından kuru vagon olmamamız gerektiğin belirten DÖNGELOĞLU, Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (s.a.s.),  Müslümanları ilim öğrenmeyi teşvik ettiğini, bu noktada İKRA Derneğinin çalışmalarının ehemmiyeti bir daha ortaya çıktığını söyledi.

    Döngeloğlu: Olaylara çok yönlü bakmalıyız

    Hocamızın değindiği bir diğer önemli konu ise, 15 Temmuz da Müslüman aleminin ülkemizin büyük bir facianın eşiğinden döndüğünü belirten hocamız, Safvan ibnu Süleym (r.anh)`dan rivayetle; Ey ALLAH`ın Resulü! mü`min korkak olur mu? dedik. "Evet" buyurdular. "Peki cimri olur mu?" dedik yine: "Evet" buyurdular. Biz yine: "Peki yalancı olur mu?" diye sorduk. bu sefer "Hayır " buyurdular. hadisi şerifini hatırlatarak,  40 yıl boyunca terör örgütlerinin ülkemizde yalan söyleyerek bizleri kandırdıklarını belirtti. Yeni bir din icat etmeye kalktıklarını sözlerine ekledi. Hz.Yakup (a.s.) ile Hz.Yusuf (a.s.) kıssasını ve Hudeybiye biatında yaşanılanları anlatan hocamız, günümüzde `ben ne yaparsam hocam benim yaptıklarımı Amerika`dan görüyor" diyecek kadar cahiliyetlerin yaşandığını belirtti.

    Son olarak siyer okumalarında kıyas yapmaya dikkat etmemiz gerektiğini belirten hocamız, olayları yönlü bakmamız gerektiğinin altını bir kez daha çizdi.

    Bu verimli sohbetini dualarla nihayete erdiren hocamıza, Derneğimiz adına bu güzel programın anısına küçük bir hediye takdim edildi.

     

    ESENLER ŞUBESİ

  • MÜSLÜMANLARIN DOSTLARI
    Esenler Şubemizde 12 Nisan Çarşamba akşamı gerçekleştirilen sohbetin imam hatibi Av.Halil KENDİR hocamızdı. 
     
    Günümüzün en büyük problemlerinden olan "Müslümanların dostlarını ve düşmanlarını bilmemesi" üzerine sohbetini gerçekleştiren hocamız, Kafirlerin ortak özelliklerinden bahsetti.  Kur'an-ı kerim de birçok ayette bu konu ile ilgili ayet olduğunu belirten hocamız,"Şu muhakkak ki inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir. Onlar inanmazlar." ayet-i kerimesini bizlere hatırlattı. Kafirlerin 3 özelliğini anlatan hocamız, 1-Bize düşmandırlar, şeytana taparlar. 2- İyiliğimizi asla istemezler 3- Fırsat bulduklarında bizleri boğmak isterler dedi. Konu ile ilgili birçok hadis-i şerifi de bizlere aktaran hocamız, Dostumuzu da düşmanımızı da bilmemiz gerektiğinin önemini vurguladı. 
    40 kişinin takip ettiği güzel sohbetin ardından misafirlerimize çay ikramı yapıldı. 
     
    ESENLER YAYIN KURULU
  • RAMAZAN AYINA HAZIRLIK
    Esenler Şubemizde 26 Nisan Çarşamba akşamı gerçekleştirilen sohbetin imam hatibi kendine özgü anlatımıyla çok sevilen Ali ODABAŞ hocamızdı. 
     Sohbetinde üç ayların önemine değinen hocamız, Recep ayını tamamladığımızı ve önümüzde Beraat Kandili olduğunu belirtti. Beraat Kandilini çok iyi değerlendirmemiz gerektiğinin altını çizdi.  Hem Ramazan ayına hazırlık hem de sevabı çok olan bu günlerde bol bol oruç tutmamız gerektiğinin altını çizdi.  Bu ayları değerli kılan Kur`an-ı kerimin bu aylarda inmesidir diyen hocamız, bunun için Kur`an-ı kerim ve tefsirini okumamız gerekir dedi. 
    Hak yolunda olmanın mükafaatı cennet olduğunu belirten hocamız sohbetini dualarla tamamladı. 
    Sohbetimizin ardından cemaatle namaz kılındı çay ikramı yapıldı.
  • Hizmetçinin Kusurlarını Affetmek
    Derneğimiz Esenler Şubesinde 11 Mayıs Çarşamba Akşamı gerçekleştirilen seminerin hatibi Av. Emin ATALAY hocamızdı. 
    "Hizmetçinin Kusurlarını Affetmek" konusunu işleyen hocamız, Hizmetçi denildiğinde mertebe olarak efendi olan kişilerin alt seviyesinden bahsedildiğini, bağımlılığı olan kişi olarak anlamamız gerektiğini vurguladı. Cahiliyye döneminde de hizmetçi ile köle aynı anlamdadır. O dönemde kölelik çok basit bir olay değil, bilakis Peygamber Efendimizin konu ile ilgili bir hadisi şeriflerinde kölelere atıfta bulunarak; "yediğinizden yedirin" demiştir. Köleler insan yerine konulmamış değer verilmemiştir. Bu günümüze baktığımızda ise, yanlarında hizmetçi çalıştıran zenginlerin de aynı şekilde bu hadisi şerife aykırı hareket etmektedirler.   
    Peygamber Efendimiz (s.a.s.) yine bir hadisi şeriflerinde köle yapılacak en büyük iyiliğin o`nu affetmek ve özgürlüğüne kavuşturmak olduğunu bildirmiştir. 
    Bu gecenin Beraat Kandili olması hasebiyle, sohbetinin sonlarına doğru Beraat Kandili ile ilgili bilgi veren hocamız, Kur`an-ı kerim`in bu gece Sema ya indiğini ve Şaban ayının 15. gecesi olan bu gecenin gecesinin namaz ve ibadetle, gündüzünün ise oruç la geçirilmesinde ulama nın fikir birliğine vardığını sözlerine ekledi. 
  • HAYDİ BİSMİLLAH
    Esenler Şubesi olarak Ramazan ayında ara verdiğimiz sohbetlerimize tekrar başladık.
     
    Çarşamba Akşamları gerçekleştirdiğimiz sohbetimizin bu haftaki hatibi Av.Emin ATALAY hocamızdı. 
     
    Bilindiği üzere İmam Buhari`nin kaleme aldığı el-Edebü`l-Müfred isimli eserinden yaptığı derslerine devam etti. Ebu Hureyre (r.anh)`dan rivayetle, "Allah(cc) senin yüzünü ve sana benzeyenin yüzünü kara etsin"demeyin" hadisi şerifi üzerine sohbetini gerçekleştirdi. Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed(s.a.s.)`ın bu şekilde konuşmayı men ettiğini söyledi. Sohbetini diğer hadis ve ayetler ışığında tamamlayan hocamızın ardından misafirlerimize çiğköfte ikramı yapıldı. 
    Siz değerli dostlarımızı da bu güzel sohbetlerden istifade edebilmeniz için Her Çarşamba Akşamı Saat:21:00`da şubemize bekliyoruz.
  • ŞEHİDİMİZE ANLAMLI BİR ZİYARET
    Esenler Şubesi Yönetim Kurulu olarak 8 Temmuz Cumartesi günü Derneğimizin kurucu üyelerinden Şehit Mehmet YILMAZ ağabeyimizin kabrini ziyaret ettik.
    15 Temmuz Destanının yazıldığı o gecede 15 Temmuz Şehitler Köprüsünde şehit düşen Mehmet YILMAZ ağabeyimize yıl dönümünde Üsküdar Çengelköy Mezarlığındaki kabrinde kur`an okuduk dualarda bulunduk.
    ESENLER YAYIN KURULU
  • Ka`b bin Malik (r.anh)`ın Tövbesi
    Esenler Şubemizde 7 Aralık Cuma akşamı gerçekleştirdiğimiz sohbetin imam hatibi Hakan ÖZAYAZ hocamızdı. 
    Şubemiz Başkanı Mehmet ÇELİK hocamızın taktim konuşmasının ardından kürsüye gelen ÖZAYAZ hocamız, Ka`b bin Malik (r.anh) tövbesini anlattı. Tebük seferi ile ilgili Peygamber Efendimiz`in (s.a.s.) çağrısına her nasılsa zamanında katılamadığından geri kalan daha sonra arkadan askere yetişmekte de geç kalan ve nihayet kadın çocuk yaşlı ve orada bulunan birkaç münafıkla birlikte Medine`de kalan Ka`b bin Malik`in samimiyetinden ötürü yaptığı büyük tövbenin kabul edildiğini ettiğini belirtti. 
    Elli günü tövbe ederek geçiren Ka`b bin Malik (r.anh)`ın tövbesinin kabulü müslümanlara büyük moral ve bir müjde olmuştur. 
    Sohbetini dualarla tamamlayan hocamızın  ardından misafirlerimize çay ikramı yapıldı. 
  • İSTANBUL'UN TEPESİNDE MUHTEŞEM BİR ESER

    İSTANBUL'UN MUHTEŞEM TEPESİNDE SABAH NAMAZI

    İKRA Derneği Bağcılar Temsilciliği'nin her ayın ilk pazar günü düzenlediği sabah namazı programı bu ay Çamlıca tepesindeki altmış bin kişilik Çamlıca Camii'nde gerçekleşti. Namaz programına yönetim kurulu üyeleri, sohbet ve Kur'an dersi katılımcıları eşlik etti. Çamlıca Camii baş imamı İshak DANIŞ hocanın muhteşem kıraatı ve namaz sonrası tesbihatlarla sabahın nuru bereketlendirildi, Elhamdülillah.

  • KULLUK BİLİNCİ: 3 S

    KULLUK BİLİNCİ: 3 S

    Sonsuzluk, Sorumluluk, Sadelik

    Yine bir Salı günü...

    İKRA Derneği Bağcılar Temsilciliğinde, birbirinden değerli hocalarımızı ağırlamaya devam ediyoruz.  14 Ocak Salı akşamında da, değerli hocamız Sayın Ramazan Kayan bey bizlerle beraber oldu. Hocamız "KULLUK BİLİNCİ" başlıklı dersinde bizlere dünya imtihanını kazanabilmek için -kendine has üslubuyla- "3 S" formülünü hatırlattı ve özetle şunları söyledi:

    Birinci "S" harfimiz: SONSUZLUK...

    Şu sonlu dünya hayatı imtihanını kazanabilmenin yolu evlilik, ticaret, eğitim başta olmak üzere tüm alanlar ve anlarda sonsuzluğu öncelemektir. Ümmet coğrafyası, sonsuz ahiret hayatını merkeze almayı bırakıp geçici dünya hayatını öncelediği için, maalesef şu an bu üzücü durumda. Maalesef mutluluğu geçici dünya hayatında aradığımız için mutlu olamıyoruz. Gerçek eşler ve dostlar, birbirlerini cennete hazırlayanlardır. Bizim özümüze dönmemiz için dünyevileşme hastalığını bırakıp, sonsuz ahiret hayatını merkeze almamız gerekiyor.

    Filistin’de 17 yaşındaki kız, Raid, okuldan evine dönerken Yahudilerce şehit ediliyor. Bu haberi sosyal medyada gören bir Filistinli delikanlı, Danya, da paylaşım yapıyor ve onun ötesinde o kızcağızı şehit eden askeri bıçakla yaralıyor ama o da diğer Yahudi askerlerince şehit ediliyor.

    Şehit Danya’nın cenaze merasimine Şehit Raid’in babası da katılıyor. Şehit Danya’nın babası, Şehit Raid’in babasına sarılıyor ve sonra kızın babasından “Allah’ın emri, peygamberin kavli ile şehit kızın Raid’i, şehit oğlum Danya’ya istiyorum” diyor. Şehit Raid’in babası da “Allah’ın emri, peygamberin kavli ile Şehit kızım Raid’i, şehit Danya’ya veriyorum. Nikahları Cennet-i Âlâ’da olsun, diyor. İşte, sonsuzluk bu, işte ahiret hayatı…!

    İkinci "S" harfimiz: SORUMLULUK...

    Sorumluluk bilinci ve takva ruhu ile hareket etmeliyiz. Biz meçhul değiliz, mesulüz. Kendimiz için değil, başkaları için yaşayabilmeliyiz. Sorumluluk sahaya inmeyi, sefere çıkmayı gerektirir. Bizim okullardaki sınavlar dışında, bir de insanlık sınavımız var. Bu kadar insanın öldürüldüğü bir dünyada, insanlığın ölmemesi için üzerimize düşen görevler var. "Allah'ın rızasını nasıl kazanırız?" , "Mazlumların duasını nasıl alırız?" diyerek kendimize sorular sormalıyız. Sohbetin bu bölümünde, Suriye'deki son durumdan da bahseden hocamız, Suriyeli Dr. Hüsam Adnan'ın duygusal mektubunu bizlerle paylaştı. (Bu mektubun kısa özetini en altta bulabilirsiniz.) Değerli hocamız, sorumluluk konusunda Aliya İzzetbegoviç'in ne kadar hassas bir lider olduğunu da bizlere hatırlattı.

    Üçüncü "S" harfimiz: SADELİK...

    Tüketim çılgınlığı evimizi, sokağımızı, zihnimizi maalesef çepeçevre kuşattı. İsraf ve lükslerimiz çoğaldı. Bu noktada Efendimiz (s.a.s.)'in sadeliğini yakalarsak, o zaman yıldız Müslümanlar ortaya çıkacak. Yeryüzünün en sade evi neresidir diye sorsak aklımıza hemen Kabe-i Muazzama gelir. Allah'ın evi bu kadar sadeyken, bizim evlerimizin bu kadar lüks içerisinde olmasını nasıl izah edebiliriz!? Dört tarafı sade duvar olan, Allah'ın evi Kabe'nin çevresi, büyük otellerle çevrilmiş. Bu Ümmet özgürleşmek istiyorsa, Kabe'nin sadeliğini örnek almalı. Güvenlik, kurtuluş ve direniş için sadelik şart. Kabe'nin etrafında dönüyoruz ama maalesef dünya meşguliyeti başımızı döndürüyor. Bizler gösterişle toprağın üstünü zenginleştirmeye çalışıyoruz. Bize düşen sadelikle toprağın altındaki akıbetimize yatırım yapmak.

    Hz. Aişe validemiz, Efendimiz(s.a.s)'e "Cennette seninle olabilmem için bana dua eder misin?" diye sordu. Efendimiz cevap vermeyince soruyu 3 kere tekrarladı. Efendimiz de bunun üzerine; "Tamam, sana bu noktada dua edeceğim, ama sen de bana sade bir yaşam konusunda yardımcı ol." buyurdu.

    Değerli hocamız, dünyevileşme hastalığından kurtulabilmek için bizlere 3S diye formülize ettiği "sonsuzluk" , "sorumluluk" ve "sadelik"alt başlıkları ile"KULLUK BİLİNCİ" başlıklı sohbetini tamamladı. Sonrasında yoğun katılımlı programımız, lokum ve çay ikramı ile devam etti. Allah hakkıyla istifade edebilen bir kul olabilmeyi bizlere nasip etsin...

    Dr. Hüsam Adnan’ın Mektubu (özet)

    Ben Dr. Hüsam Adnan. Bugün 7 aylık hamile bir anne ve 2 küçük çocuğu ile tek bir battaniyede geldiler. Yatacak yer yok, çünkü hepsi dolu.

    Çocuklardan birinin sağ ayağı yok ve kolu kırık; diğeri ise gözünden yaralı. Şarapnel parçalarının yaraladığı anne ise dünyanın tüm ızdırabını unutmuş onlara sarılıyor. Annenin gözlerinde yaşam mücadelesini görüyorum, gözleri yavrularına odaklanmış bir şekilde, babalarını ise kaybedeli aylar olmuş.

    Bir müddet sonra anne ölüyor. Yanımdaki doktor arkadaş ise bebeği kurtarabilme şansımız olduğunu söylüyor. Ben ve neşterim suskun; acaba bebeği sezaryenle alıp dünyaya getirsek mi bebeğe iyilik yapmış olacağız; yoksa anne ile beraber ölümüne seyirci kalıp şu pis, zulüm dolu dünyaya getirmemekle mi ona yardım etmiş olacağız…! “Hayır, ben bir doktorum” diyorum bir yandan, öbür yandan bebeğin çaresiz durumunu düşünüyorum… Ben ve neşterim sessiz… Gidiyorum oradan, diğer doktor arkadaşım sezaryenle çocuğu alıyor.

  • SABRIN FAZİLETLERİ

    Sabrın Faziletleri
     

    Her salı birbirinden değerli hocalarımızı İKRA Bağcılar Temsilciliği'nde ağırlamaya devam ediyoruz. Yeni yılın ilk sohbetini 08.01.2020 tarihli salı gününde, Eğitimci Osman BAŞAK hocamızın hatipliğinde gerçekleştirdik. Değerli hocamız "SABRIN FAZİLETLERİ" başlıklı dersinde bizlere özetle şu bilgileri verdi:

    Sabır dediğimizde, aklımıza ilk olarak, birbirimize sabrı tavsiye etmemizi hatırlatan "Asr Suresi" gelir:
    "Asr'a yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve SABRI TAVSİYE edenler müstesnadır. (Asr/1-3)

    Tahammülü zor ve nefse ağır gelen şeylere katlanmak ancak sabır ile olur. Sabır, bir musibet, bela anında bunun Allah'tan gelen bir imtihan olduğunu bilip ona göre hareket edebilme halidir.

    Peygamberlerin Kur'an'da geçen kıssalarında bizler için birçok sabır örneği vardır. Sabır dediğimizde aklımıza gelen ilk isim Hz. Eyüp (a.s) olur.

    Yine Kur'an-ı Kerim birçok ayetinde bizlere sabrı hatırlatır:
    Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir. (Bakara/153)

    Hadislere baktığımızda da sabrın önemi bize hatırlatılıyor.

    Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdular ki: “Mü’minin her işi hayırdır. Bu, yalnız mü’mine verilmiştir. Sevindirici bir işle karşılaşırsa şükreder, o iş kendisi hakkında hayırlı olur. Üzücü bir işle karşılaşırsa sabreder, kendisi için hayırlı olur.”

    Yine Efendimiz(s.a.v.) kendisinden dua isteyen saralı bir kadına, sabrın karşılığının cennet olduğunu şöyle ifade buyurmuşlardır: “Dilersen sabreder cennete girersin, dilersen dua edeyim, Allah seni bu dertten kurtarsın.”
    Kadın: “Ben bayılıp düştüğüm zaman üstüm açılıyor, Allah’a dua et, örtüm açılmasın” deyince Allah’ın Elçisi, kadına dua etmiştir.

    Hz. Muhammed (s.a.v.) bir kabrin başında ağlayan bir kadın gördü ve ona "Allah’tan kork ve sabret" dedi. Kadın "geç git, zira benim başıma gelen musibet senin başına gelmemiştir" dedi. Peygamberi tanıyamamışım. Onun peygamber olduğunu söylediklerinde hemen kapısına gitti ve "Ben, seni tanıyamadım" dedi. Peygamber (s.a.s.) "Asıl sabır, musibetin ilk anında olandır" buyurdu. (Buhari)

    Yine Efendimiz (s.a.s.) buyurdular ki: "Herhangi bir müslüman başına yorgunluk, hastalık, düşünce, keder, acı ve kaygıdan, diken batmasına kadar ne gelirse, Allah bunları o müslümanın hatalarına kefaret kılar." (Buhari)

    Değerli hocamız, sabır konusundaki ayet ve hadislerin ardından sohbetini tamamladı. Sonrasında çay ikramıyla muhabbetimiz sona erdi.

  • İhlas yalnızca Allah'ın rızasını gözetmektir.

    YAPTIKLARIMIZ, İHLAS VARSA KIYMETLİDİR

     

    İhlas, yapılan işlerde sadece Allah'ın rızasını gözetmektir. İhlas iyi niyettir; ihlasın zıddı ise riyadır, ikiyüzlülüktür. Allah'tan başka ilah olmadığı için amellerimizi, O'nun dışındakilere kanıtlamaya çalışmamaktır. Bu anlamda ihlas, tevhid akidesinin tamamlayıcısıdır. İKRA Derneği Bağcılar Temsilciliğimizin 24.12.2019 tarihli Salı sohbetinde, Esenler Merkez Vaizi Sayın Mehmet Cafer Varol Hocamız bu önemli konuyu ele aldı.

     

    Peygamber Efendimizin (sav) “riyayı küçük şirk olarak tarif ettiğini” hatırlatan Hocamız, ameller Allah için yapılmıyorsa hiçbir kıymeti yoktur dedi ve şu hadisi şerifi okudu:  

     “Ameller ancak niyetlere göredir ve herkese ancak niyet ettiği şey vardır. Kimin hicreti Allâh’a ve Rasûlü’ne ise onun hicreti Allâh’a ve Rasûlü’nedir. Kimin de hicreti elde edeceği bir dünyalık yahut nikâhlayacağı bir kadın için ise, onun hicreti de hicret ettiği şeyedir.” (Buhari, Müslim).

     

    Yaptığımız amellerin Allah katında kabul olabilmesinin iki kriteri bulunduğunu söyleyen Hocamız, bunların "ihlas" ve "sünnete uygunluk" olduğunu ifade etti. İhlasın, sünnete uygunluk şartıyla birlikte, alelâde davranışları, altın kıymetindeki amellere çevireceğine vurgu yaptı.

     

    "Din nasihattır" hadisini de aktaran Hocamız, nasihatin bir anlamının da "samimiyet" olduğunu hatırlattı ve hadisin devamının bu anlama işaret ettiğini söyledi: “Hz. Peygamber (s.a.s.) din samimi olmaktır, buyurdu. Kimler için, diye sordular:

    Allah için, O'nun kitabı için, peygamberi için, müslümanların yöneticileri için ve umumu için, buyurdular.” (Müslim). Müslümanlar diğer milletler karşısındaki yükselişlerini ve üstünlüklerini, Allah’a karşı ihlasları ve kendi aralarındaki samimiyetleriyle elde etmişlerdi. Ümmet olarak içinde bulunduğumuz gerilik ve parçalanmışlıktan kurtulmanın yolu da yine bu değerlerin hayatımızda ve ilişkilerimize hakim olmasından geçmektedir.

     

    Bağcılar Temsilciliğimizdeki Salı sohbetlerinde, hocalarımızın hatırlatmalarının ihlasımızı; dersten sonraki çay eşliğinde devam eden muhabbet ve sohbetlerin de aramızdaki samimiyetin güçlenmesinde önemli olduğunu düşünüyor ve hepinizi Salı akşamları Derneğimize bekliyoruz.

  • KUR'AN DA ANNE VE BABA HAKKI

                                                                                                Kur'an-ı Kerim'de Anne-Baba Hakkı
    Bağcılar Temsilciliğimizde, 17 Aralık Salı akşamının hatibi Derneğimizin Genel Başkanı Sayın Mehmet Çelik beyefendi idi. Değerli hocamız bu hafta, sohbetlerinde bizlere özetle şunları hatırlattı:

    -Kur'an'ın yaklaşık 20-25 ayetinde anne ve baba hakkından bahseder. Bu ayetlerden ikisi hariç anne ve babaya itaat edilmesini söyler. Bu iki ayette de Allah'a şirk koşmaya davet ederlerse onlara itaat edilmeyeceği bizlere bildirilir. Hocamızın anne-baba hakkıyla ilgili bizlerle paylaştığı bazı ayetler şunlardı:

    - Bir zamanlar biz İsrâiloğulları’ndan, "Yalnız Allah’a kulluk edeceksiniz; ana babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz. İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin" diyerek söz almıştık. Sonra, içinizden küçük bir kesim dışında, sözünüzden döndünüz; hâlâ da sırt çevirmektesiniz. (Bakara/83)

    - Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaslanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama!
    İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle.
    Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger.
    "Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster" diyerek dua et.(İsra/23-24)

    -İnsana, anne ve babasını vasiyet ettik. Onu, annesi zorluk üzerine zorluk içinde taşıdı. İki yıl boyunca ona süt verdi. Bana, anne ve babana şükret!
    Dönüş Bana'dır.(Lokman/14)

    Hocamız, sohbetinin sonunda "Eğer insanlar anne-babalarına ve çocuklarına bakmazlarsa, Allah da onlara bir köpeği musallat eder ve evinde bir hayvanın hizmetini görmek zorunda bırakır. Anne babasına bakmaktan aciz kalanlar, bir hayvanın hizmetini görmeye mahkum olurlar." dedi.
    Sohbetin sonrasında çay ve lokum ikramımız ile muhabbetimiz devam etti.

     

  • Farklı Coğrafyalarda Müslümanlar

    Farklı Coğrafyalarda Müslümanlar

    Bağcılar Temsilciliğimizin 10 Aralık 2019 Salı günkü sohbeti, aynı zamanda Derneğimizin de Yayın Kurulu Başkanlığını yapan Av. Halil KENDİR tarafından yapıldı. “İslâm’ın dünyaya yayılması ve Dünya’da Müslümanların bugünkü durumu” konulu sohbetinde hocamız özellikle şu hususları ifade etti:

                İslâm dini, Peygamber Efendimizin (sav) tebliğinden itibaren hızlı bir şekilde yayıldı. Daha Hz. Peygamber döneminde İslâm, bütün Arap yarımadasına hâkim oldu. Hz. Ebu Bekir döneminde, 634 yılında Bizans ile yapılan ve Ecnadin savaşında Suriye ve Filistin topraklarının bir kısmı fethedilmiş ve böylece İslâm ilk defa Arap yarımadasının dışına taşmıştır. Hz. Ömer döneminde Suriye ve Filistin’in fethi tamamlanmış, İran fethedilmiş, Mısır ve Kuzey Afrika fethedilmiştir. Fetihler bundan sonra da devam etmiş ve kısa sürede İslâm, Avrupa’nın derinliklerinden, Uzakdoğu’ya, Kafkaslardan Afrika’nın derinliklerine yayılmış ve insanları imar nuruyla aydınlatmıştır.

                Bugün dünyada ortalama 1.8 milyar Müslüman bulunmaktadır. Dünya nüfusunun %24’üne tekabül eden Müslüman nüfusu dünyanın her yerine yayılmıştır. Ancak Müslümanlar genellikle Asya, Ortadoğu ve kuzey-orta Afrika’da yaşadıkları ülkelerde çoğunluğu teşkil ediyor. Yaklaşık 50 ülkede nüfusun çoğunluğunu oluşturuyor.

                İslâm’ın kısa sürede hızlı bir şekilde yayılmasında, insanlığın kurtuluşuna vesile olma azmi ve isteği  ile Müslümanların dürüst ve örnek davranışları yatmaktadır. Çünkü tebliği görevi, yani insanları iyiliğe çağırma ve kötülükten sakındırma Müslümanlara bir göre olarak yüklenmiştir:

    “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Âl-i İmran: 104).

    “Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız…” (Âl-i İmran: 110).

                Müslümanların örnek davranışlarıyla İslâm’ın yayılmasına en güzel örneklerden biri, Endonazya ve genel olarak Güney Asya’dır. Buralarda İslâm daha çok Müslüman tacirler vasıtasıyla yayılmıştır. Endonazya’nın İslamlaşmasıyla ilgili şu hikaye anlatılmaktadır:

    Endonezya'ya yerleşen ve ticaretini orada sürdüren bir Müslüman tüccar, bir gün iş yerine geç gelir ve dükkânını emanet ettiği çırağının hayli kârlı bir satış yaptığını görür. Ancak işin aslını öğrenen tüccar, çırağının metresi 5 akçe olan kumaşı 10 akçeden sattığını anlar. Bunun üzerine derhal satış yaptığı kişiyi bulmasını ister çırağından. Çırak satış yaptığı müşteriyi çok geçmeden bulur ve dükkâna davet eder. Tüccar durumu müşteriye izah ederek kendisinden helallik istedikten sonra fazladan alınan 5 akçeyi de uzatır. Çok geçmeden bu olay ülkede dilden dile dolaşmaya başlar ve kralın kulağına kadar gider. Tüccarı huzuruna davet eden kral, bu davranışını neye borçlu olduğunu sorar ona. Tüccarsa sadece dininin emirleri gereği, kul hakkını gözettiği için bunları yaptığını söyler ve kralın İslam hakkındaki soruları peş peşe gelmeye başlar. O güne dek böyle bir dinin varlığından haberdar olmayan kral olaydan etkilenir ve kısa sürede Müslüman olmaya karar verir. Halkı da yavaş yavaş onu takip eder.

  • SABAH NAMAZI PROGRAMI

    İkra Bağcılar Temsilciliği olarak, 01.12.2019 Pazar günü, sabah namazını Sümbül Efendi Camii'nde eda ettik. Namaz sonrası Ramazan Kayan Hocamızın "Nebevi Terbiyenin İnsanlığa Hediyesi; Hz. Ömer" konulu sohbetiyle aydınlandık. Ardından Eminönü Yeni Camii İmam Hatibi Kurra Hafız Ferruh Muştuer Hoca'nın muhteşem Kur'an tilavetini dinledik. Hava soğuktu ama o cemaat içerisinde bulunmanın heyecanı, kıymetli hocalarımızın kıraat ve sohbetleri ile program sonrası ikram edilen çorba içimizi ısıttı. Elhamdülillah günümüz, Allah kelamıyla bereketlendi. "Namaz uykudan hayırlıdır!" emrine uyabilmemizi nasip edene hamd ile!

  • Hz. Adem (as)

    Bağcılar Şubesinde bu haftaki ilmi sohbetlerin hatibi Emin ATALAY hocamızdı. Hocamız Hz Adem’in şeytan ile diyaloğu kıssasını işledi. Sohbetimizin tamamını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz. Sizleri her hafta salı akşamları saat 21:00/21:30 arasında şubemize bekleriz. 

  • Tefsir Okumaları

    Bağcılar Şubemizde cumartesi akşamlarının vazgeçilmezi haline gelen "Tefsir Okumalarımız devam ediyor.
    Bu hafta dersimizde Bakara Suresi'nin 28 ve 29 Ayetlerini işledik.

  • İnsanın Değeri ve İlim

    24 Mayıs Salı akşamı Bağcılar Şubesinde gerçekleşen sohbetimizin tamamını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz. Salı akşamları saat 21:00 da siz dostlarımIzı aramızda görmekten büyük mutluluk duyarız…

  • Miraç Gecesi

    Miraç Gecesi

  • Sohbetlerimiz
    Bağcılar Şubesi olarak her hafta düzenli olarak yapmış olduğumuz ilmi sohbetlerimize bu dönemde de devam etmekteyiz.  Salı akşamları 21:00/21:30 saatleri arasında her hafta farklı hocalarımızın ilmi sohbetlerine bekleriz. 
     
    Ayrıca şubemizde çarşamba ve cuma akşamları  20:30/22:00 saatleri arasında tecvitli Kur’an-ı Kerim dersi, cumartesi akşamları 21:00/22:00 saatleri arasında ise tefsir derslerimiz devam etmektedir. Sizi ve sevdiklerinizi programlarımıza bekleriz. 
  • Kur’an Okumaya Öğrenmeye Davet
    Kur`ân, kâinat kitabının bir tercümesidir. Cenab-ı Hakk`ın hem tekvînî hem de teşrîî âyetlerini okuyan bir tercümanıdır. Görünmeyen ve görünen âlemin açıklayıcısıdır. Allâh`ın isim, sıfat ve fiillerine ait özellikleri anlatan bir rehberdir. Meydana gelmiş ve gelecek olayları haber verendir. İnsanlığın terbiyecisidir. İnsanlığı mutluluğa götüren hakîki mürşiddir. Özetle, bütün insanlığın her türlü manevî ve fikrî ihtiyaçlarına kaynak olacak kitapları ihtiva eden kutlu bir kitaptır.
     
    Sizi ve sevdiklerinizi her çarşamba ve cuma akşamları saat 20:30/22:00 saatleri arasında şubemizde Kur’an-ı Kerim’i öğrenmeye ve anlamaya bekliyoruz. 
  • Esnaf Ziyaretlerimiz
    Bağcılar şubesi olarak semtimizde bulunan esnaflarımızı ziyaret etmeye devam ediyoruz. Haftalık sohbetlerimize gelip bizimle beraber olan Fatih YAKICI kardeşimize yeni açmış olduğu Balca Tur adlı iş yerinde hayırlı olsun ziyaretinde bulunduk. Balca Tur hac ve umre organizasyonları yaptığı gibi uçak biletleri ve tatil paketleri de satmakta. Kendisine bol kazançlar dileriz. 
    Ayrıca bizden bir dönem bedenen uzaklaşmış olsa da ruhen hep yanımız da olan Serdar DUYAR abimizi de iş yerinde ziyarette bulunduk. Kısa bir hasbihal ettikten sonra sağlık problemlerinden dolayı kendisine geçmiş olsun dileklerimizi iletip hayırlı işler dileyerek kendisinden haftalık sohbetlerimize geleceğine dair söz alıp ayrıldık