Sibel ERASLAN (Gazeteci ve Yazar)
Sibel Eraslan’ın öğrencilik yıllarından beri yazdığını biliyor ve yazılarını takip ediyoruz. Yine sürekli olarak televizyon programlarına katılımını da göz önünde bulundurduğumuzda “bize kendinizi tanıtır mısınız?” şeklindeki bir sorunun anlamsız olacağı düşünülebilir. Ama biz yine de, klasik sorumuzla başlamak istiyoruz: Sibel Eraslan hakkında, bilinen bilinmeyen yönleriyle ilgili kendi ağzından kısa bir malumat alabilir miyiz?
1967 Üsküdar doğumluyum. Üsküdar Kız Lisesi ve İstanbul Hukuk Fakültesi mezunuyum. Öğrencilik günlerimden beri dergi ve gazetelerde yazıyorum. Halen Star gazetesinde günlük köşe yazılarım yayınlanıyor. Edebiyat çalışmalarıma İtibar Dergisi’nde devam ediyorum. Yedi romanım, dört hikâye kitabım, biyografi ve deneme kitaplarım var. 2016 Necip Fazıl Kısakürek Kültür Sanat Ödülleri bağlamında “hikâye” ödülü aldım…
Gerek dünyada, gerek ülkemizde, gerekse dindar kesimde çok hızlı ve önemli gelişmeler yaşanıyor. Yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz, olayların hangi istikamete kıvrıldığını düşünüyorsunuz, müslümanlara/dindarlara neler söylersiniz?
Önem verdiğiniz şeylere bağlı… Yani 100 yıl evvel de Türkiye ve Dünya için özel önemde dönemeçlerden geçiliyordu. Bence soruyu daha spesifik hale getirirsek daha somut şeyler üzerinden konuşabiliriz. Mesela, yeniden çizilmekte olan Ortadoğu haritasını kastediyorsanız. Evet 100 yıllık bir hesaplaşma içindeyiz. Skyes Picot sınırları bir bir iflas ederken, bölge halkları mezhep ve etnik kimlik üzerinden birbiriyle kıyasıya savaştırılıyor. Halen tevhid ve ümmet bilinci ile ilgili ciddi sorunlarımız var.
Yazı ve konuşmalarınızda değindiğiniz hususlardan biri de dindarlardaki savruluş. Gençlik/öğrencilik döneminde, her şeyini davası uğruna feda edebilecek kişilerdeki büyük dönüşüm. Bir anlamda eski mücahitlerin, müteahhitleşmesi vakıası. Dergimizin bu sayısında ele aldığımız konu da bu hususla bağlantılı; inancımız ve yaşantımız meselesini ele alıyoruz. Evet, ne söylersiniz bu hususta, niye böyle oluyoruz?
Bu bir sınav yeri olan dünyada olmamızla ilgili bir mevzu… Büyük cihad meselesiyle yüz yüzeyiz. Nefsimizle başbaşayız. Mesela 28 Şubatta dini inancınız yüzünden cezalandırıldığınız bir ortamda belki işler daha kolaydı… Ama şimdi o yasaklı ve acı günlerimiz geride kaldı. İnsan nisyan ile mâlul, yani unutkanlık ve acelecilik bizim şiarımız gibi… Gariplik günlerimizdeki samimiyet, inanç ve direnç, şimdiki kısmen daha rahat şartlarımızda uçmuş gitmiş gibi… Ben zaman zaman korkuya kapılıyorum, bugünkü kolaylıklar nimetler elimizden alınıverirse, ne yaparız. Rabbimiz bizi zorda da rahatlıkta da sınar… Kulluk bilincine sarılmayı nasip etsin…
Çok geniş bir yelpazede yazıyorsunuz. Yazdıklarınızın önemli bir kısmını da edebiyat alanındaki eserleriniz oluşturuyor. Nitekim bu sahada çok anlamlı bir ödüle, Star Gazetesi’nin verdiği 2015 yılı Necip Fazıl Kısakürek Hikâye Ödülü’ne layık görüldünüz. Hikâyelerinizde ve romanlarınızda mü’min kadın kahramanlar ayrı bir yer tutuyor. Hz. Asiye, Hz. Meryem, Hz. Hatice, Hz. Fatıma ve Hz. Aişe hakkında müstakil eserleriniz var. Sizi buna sevk eden nedir acaba? Müslüman hanımlar için bu örneklerin hatırlatılmasına kuvvetli bir ihtiyaç duyulduğunu mu düşündünüz?
Bir Müslüman kadın olarak yol haritamı çizecek şahsiyetlerdi bu hanımlar… Cennet kadınlarının sultanı olan annelerimiz, bir rota çiziyorlardı sürdükleri hayatlarıyla bize… Bir kilometre taşı, bir deniz feneri gibiydiler. Hepsinin bugüne söyleyecek sözleri ve izdüşümleri vardı hakikate dair… Öncelikle kendimi aydınlatmak ve elbette benim gibi İslam kadınlarını bu güzel ve aziz çağrıya dahil edebilmek için edebiyat bir yol imkanıydı.
Konuyu kitaplara getirmişken, Derneğimizin de okuma eksenli bir dernek olduğunu belirtelim. Ülkemizdeki okuma durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz. Derneğimizin bu çalışması hakkında neler söylemek istersiniz.
İlk emir ‘’oku’’ olan bir dinin müntesipleri olarak, okumak bizim yaradılış gayelerimizdendir… Okumak ve anlamak… Zaman, sanal mecranın hüküm sürdüğü bir sosyolojiyi dayatırken, bizlerin sabırla okumaya çağırması çok anlamlı elbette… Çok okuyan bir toplum değiliz. Ama özellikle son on yılda okuma kampanyaları aracılığıyla çok önemli mesafeler katedildi… Sizler de dernek olarak sivil toplumun okumaya yönelik gayretini izhar ediyorsunuz, ispat ediyorsunuz… teşekkürlerimizi sunuyoruz bu bilinçte hareket ettiğiniz için.
Röportaj: Şule ÇELİK