Emrullah HATİPOĞLU (Sultan Ahmet Camii Eski İmamı)

Emrullah HATİPOĞLU (Sultan Ahmet Camii Eski İmamı)

Emrullah HATİPOĞLU (Sultan Ahmet Camii Eski İmamı)

Emrullah hocam öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

 

Allah'ın kullarından bir kul. 1945 yılında Trabzon’un Of ilçesinde doğdum. 9 yaşında babamın yardımlarıyla hafız oldum. Biraz para verdikten sonra alınan ilkokul diplomasıyla 1960 ihtilal senesinde Ankara İmam Hatip okulunda okullu oldum. İlk defa okula orada gitmiş oldum. 68-72 yılları arasında İstanbul İslam Enstitüsünü bitirdim. 1975 yılında da İstanbul Üniversitesi Arap-Fars Edebiyatı okudum. Sonra Beylerbeyi'nde Hamid-i Evvel camiinde Halil Efendi diye bir zâttan vekâleten imamlık görevi aldım. Daha evvel, 66 yılında da altı aylık bir denememiz olmuştu. O zamandan beri İstanbul'dayız Elhamdülillâh.

Son 33 yılı Sultanahmet Camiinde olmak üzere 43 yıldır imamlık yapıyorum. Teşvikiye Ca- miinde imamlık yaparken kısa dönem askerlik yaptım. Sonra 1978 yılı Temmuz ayında Sultanahmet camiine imam olarak atandım. O günden beri buradayım Elhamdülillâh.

 

Hocam, uzun zamandan beri Sultanahmet Camiinde görev yapmaktasınız. Bu nasıl bir

duygu?

                 Tabii çok uzun bir süre ama insan arzu ettiği bir yerde görev alınca mutlu oluyor. Sevdiğiniz yerdeki uzun bir hayat, "keşke bitmese" dediğiniz türden bir hayattır. Diyanet Teşkilâtında Sultan Ahmet Camiini zirve olarak gördüğümüzden, burdaki hayatım hiç bitmesin istiyorum. Allah'ın lütfu ile bu camiinin mihrabında olmak apayrı bir duygu. Mekke'yi, Medine'yi, Kudüs'ü araya katmaz isek, onların dışında İslam dünyasının herhalde en önde gelen mabedi Sultan Ahmet Camiidir. Böyle bir camiide imam olmak gerçekten emsali çok az bulunur türden bir şey.

İmamlar Camide Ne İşle Meşgul Olurlar?

 

Buraya gelen turistlerin size bir şeyler sorduğu oluyor mu? Soruyorlarsa da en çok neleri

merak ediyorlar?

 

                Genelde burada ne yapıyorsunuz sorusunu soruyorlar. Bir imamın ne ile meşgul olduğunu, camiideki bölümleri soruyorlar. Tabii burada yapılanları anlattığımız zaman ilgi-alâka celbediyor in- sanlarda. İslam'la tanışma imkânı oluyor onlar için. Sorulanlar genelde bu çerçeve içerisinde oluyor.

İstirahat Yorulunca Olur

 

Hocam, dergimizin çıkacak olan bu sayısında kon, “ Kullukta Tatil Olmaz”  Kullar, tatile girer mi? Dinimizde tatil kavramı nasıldır?

 

O kavramı anlamak için Rasulullah(s.a.v.)'ın hayatına bakmak yeterlidir. O'nun hayatında tatil var mıydı? Bizim var...  Ama model biz değiliz. Bizim hayatımızda tatil varsa bir eksiğimiz var demektir. O'nun hayatında mihraptan ne kadar uzak olduğuna bakalım. Haftalık ya da aylık tatil günleri var mıydı? Sadece hasta olduğu zamanlar. O günlerde bile koluna biri girerek, Efendimiz(s.a.v.)'i cemaate iştirak ettirdiklerini biliyoruz. Tatil kavramının temeli itibariyle bize uzak bir kavram olması lazım. Tabii insanlar yorulabilir, istirahat ihtiyacı olabilir. Fakat burada hiçbirimiz Efendimiz(s.a.v.)'in sahip olduğu güce sahip değiliz. O açıdan, O’nun hayatında böyle bir şey yoktu. Bizim hayatımızda da olmamalı demeliyiz ama bu çok zor. Bizim acziyetimiz daha fazla olduğu için, istirahata bu manada ihtiyacımız var. Ama bunu olmazsa olmaz bir yapı gibi görmemek lazım.

İstirahat yorgunluk sebebiyle olur. Yorulursunuz, dinlenirsiniz. Bu çerçeveden bakmak lazım. Allah'ın dinine girmiş bir kimsenin bu olaya bu açıdan bakması lazımdır. İstirahat ihtiyacınız yoksa, öyle bir fırsat yakalayayım dememek lazım. Bir maksadı olacak. Ben Edirne’ye gidiyorum, ama Edirne’yi seyretmek için değil. Benim bir görevim var. Sıla-i Rahim yapacağım. Bu görevi yapmak için gidiyorum Edirne’ye. Özel olarak sadece Mescid-i Aksa ve Mescid-i Haram ziyaret edilebilir. Burada amaç önemlidir, diğer işlerimizi ikinci plana bırakmalıyız. Müslüman sürekli cihad içindedir. Bu durumda istirahat konusunu iyi düşünmek lazım. Gecemiz, gündüzümüz bir çaba içerisinde geçmeli. Ama bunu yapamamanın sıkıntısını yaşıyoruz.

Camiilerde verdiğiniz Kur'ân kurslarından edindiğiniz tecrübelerinize dayanarak der- neğimizin gençler için düzenlediği yaz okulu hakkında bize tavsiyelerde bulunur musunuz?

 

O konuda tecrübe edinmiş sayılmam. Onu denemeden konuşmak pek uygun değil ama ideal şeyler söyleyebiliriz. Gençlerimize yönelik neler yapabiliriz? Düşünce bu olmalı. Gençlerin psikolojisi çok önemlidir. Evvela gençlere sevdirebilmenin, benimsetebilmenin yolunu öğrenmeliyiz. Bu, çocuk yapısını tanıma gereğini ortaya çıkarır. Çocuklara sevdirebilirseniz, her verdiğiniz bilgiyi alır. Yeter ki onu memnun edin. Ama işi zora sokarsanız hiçbir şey öğrenemez, hiçbir şeyi alamaz. Zora sokarsanız size, öğrettiklerinize karşı tavır alabilir. Size karşı alamazsa öğrettiklerinize karşı tavır alır. Eğer sevdirebilirseniz, suya hasret toprak gibi döküleni emer...

 

İKRA (İlim, Kültür ve Rahmet) Derneği olarak bin kişiden fazla düzenli okuyanımız var. Onları 15 günde bir arayıp okuyup okumadıklarını soruyoruz. Okumuyorlarsa, okumaları için tavsiyelerde bulunuyoruz. Sizin, kitap okurlarımıza tavsiye edebilecek neleriniz var?

 

Onları derneğin ve derginin adı olan İKRA emriyle teşvik edin. "Ey Allah'ın kitabına iman etmiş Mü'min! Kitabını okudun mu? Okuma görevini yaptın mı?" diye sormalıyız. Okumak Allah'ın emri. Allah'ın emri üzerine yaptın mı görevini? Bu onları, o güzel kardeşlerimizi teşvik edecektir.

 

Yöneticilerde Namazlarını Kılsın

 

Hocam, son olarak; İKRA yöneticilerine ne tavsiye edersiniz?

 

Ne yaparsak yapalım, ne okursak okuyalım bizim görevimiz kulluk. Kulluğun da en disiplinli halini bize namaz kazandırıyor. Bir günün içine serpiştirilmiş ama aslında o iskeleti oluşturmuş namaz. Diğerleri o iskeletin içinde. Hayatımız namaz merkezli düzene konmuştur. Namaza engel hiçbir şeyi mazeret olarak gösterme. Bir sürü mazeret buluyoruz. Dünya işlerim çok fazla, meşguliyetim çok falza, başımı kaşıyacak vaktim bile yok... gibi mazeretler asla uydurulmamalı. “Çalışmak ibadet değil mi?” diyorlar. Tamam, çalış ama, Cenab-ı Hakk; "Biz sizden rızık istemiyoruz. Sizleri rızıklandıracak olan biziz." diyor. Tembelliğini bir mazeretle iliştirme. Dolayısı ile örnek olmak. Özü bu.

 

Hocam değerli zamanınızı bize ayırdınız. Allah razı olsun. Çok teşekkür ederiz.

 

RÖPORTAJ: Salim UZMAN - Vural ERCE