Av. Gülden SÖNMEZ (İHH Yönetim Kurulu Üyesi)
Kendinizi tanıtır mısınız?
1969 yılında Sivas’ta doğdum. İlk ve ortaöğrenimimi burada tamamladıktan sonra 1985 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başladım. 1989-1995 yılları arasında özel sektörde bilgi-işlem servislerinde çalıştım ve çeşitli şirketlerde yöneticilik yaptım, ardından 1996-1999 yılları arasında serbest avukatlık yapmaya başladım. Aynı yıllarda İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) İstanbul Şubesi’nde çeşitli komisyonlarda görev aldım, 2004 yılına kadar aynı dernekte yöneticilik görevinde bulundum. 2004 yılında daha öncesinde de takipçisi-gönüllüsü olduğum İHH İnsani Yardım Vakfı’nda aktif olarak görev yapmaya başladım. İnsan hakları alanında ulusal ve uluslararası birçok çalışmada görev aldım. Yine bu alanda bir kitabın yanı sıra çok sayıda rapor ve makalem yayımlandı. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarına dernekler hukuku alanında gönüllü danışmanlık hizmeti vermekteyim. Dünyanın dört bir yanında birçok kriz bölgesinde İHH çalışmalarında görev yaptım. Ayrıca Türkiye ayağı İHH tarafından organize edilen 2009 yılındaki Gazze Kara Konvoyunda koordinasyonda bulundum ve Gazze'ye araç konvoyunun girmesi ve ambargonun kırılmasını sağlayan konvoyda aktif görev aldım. Ayrıca 2010 yılında Gazze Özgürlük Filosu organizasyonunda da yönetici olarak koordinasyonda görev aldım. Mavi Marmara gemisi yolcularındanım. Hâlen İHH İnsani Yardım Vakfı’nda insan hakları ve hukuk komisyonu sorumlusu da olarak yönetim kurulu üyeliği görevine devam etmekteyim.
Evlilik size göre nedir?
Dünya hayatı bir imtihandır. Zor ve çetin bir imtihan. Bazen boyunuzu ne kadar aştığını bazen de özellikle Kur'ân'da Allah'ın nasihatlerine baktığınızda ne kadar kolay başarılabileceğini görürsünüz. İnsanın yaratılışı, kadın olsun erkek olsun bu imtihanı tek başına başarmak için kişiyi zorlar. Rabbimiz de hem bizi uyarır hem de başarabileceğimiz yolları gösterir. Evlilik sanki insanın dünyadaki imtihanını başarabilmek/kolaylaştırmak için insana Allah'ın sağladığı kolaylaştırıcı müessesedir. Huzurlu ve mutlu bir yuva dünyada yaşayabileceğiniz en güzel mekandır. Allah'ın rızasının gözetildiği bir yuva ise hem İslam toplumu hem de cennet için en önemli temel imkân.
Siz evliliğinizi nasıl tanımlar ve açıklarsınız?
Özel hayatı tarif etmek zor ama şöyle söyleyebilirim: Huzur, sevgi, saygı, mutluluk. Birbirimizin cennete ve Rabbimize yürüyüşümüze omuz vermeye çalışıyoruz. Kötülükten, yanlıştan, mutsuzluktan yuvamız sayesinde korunuyoruz. Rabbimize şükrettiğimiz en güzel nimetimiz.
Evlilik hayatında eşler arası ilişkiler nasıl olmalı, problemler nasıl giderilmelidir?
Sabırla, sevgiyle ve konuşarak. Problemlerimizin olması çok normaldir. Çünkü insanız. Birbirimizi anlamaya çalışmalıyız. Ancak mutluluk da, huzur da Allah’ın rızasını gözetmekle mümkün. Bunu yaşayan bir toplum ise buna uygun bir yuvada olabiliyor. Gerisi kendini kandırmaktır. İnsan Allah'ın kulu için en güzeli diye sunduğunu yaşamaya gayret etmezse kolayca gaflete yanlışa düşüyor. Rabbimiz kendisinin rızasını gözettiğimiz oranda da kalplerimize muhabbeti gönderiyor. Yuvamıza
yardımını gönderiyor. Gözetmediğimiz oranda da kendimize ve etrafımıza yabancılaşıp zarar vermeye başlıyoruz. Eşler birbirine kul hakkını gözeterek birbirlerine emanet oldukları bilinciyle ve birbirlerinin cennetinin inşasının kaynağı olduğunu unutmadan davranmalıdır.
Günümüzde geç evliliklerin nedenleri nelerdir? Çalışma hayatı ve eğitimin buna etkisi nedir?
Evlilikten beklentiler hem ailelerin hem de gençlerin vasıtasıyla çok farklı noktalara getirildi.
Maalesef bu topyekun zorlaştırma hem evlenmeyi öteliyor, engelliyor hem de hayal kırıklıkları yaşatarak boşanmaları artırıyor. Eğitim seviyesi arttıkça ve eğitim sisteminin içeriğiyle insanlar evliliğe değil tek ve yalnız yaşamaya özeniyor. Sorumluluktan kaçıyor. Çalışma hayatının ve eğitimin direkt
etkisi olduğu araştırmalarda da çok net ortaya çıkıyor. Dindar insanlar bile Allah'ın ve Resul'unun evlilik konusundaki emir ve tavsiyelerini (Müslüman için bu tavsiyeler de emir sayılmalıdır)
unutuyorlar ve tersi tutum içerisinde davranıyorlar. Oysa sadece Allah için yuva kurma niyeti bile karşınıza Allah'ın nice vaatlerini ve yardımlarını getiriyor. Ama insanlar, Müslümanlar, buna talip olmuyorlar. Şunu da belirtmeliyim ki gençlerin evlenmeye talip olmamalarına, kaçışlarına, gerekçelerine şaşırıyoruz da. Doğal olanı evlenmek, aile kurmaktır. Boşanmak istisna evlenmemek ise çok çok istisna olmalıdır. Özellikle genç erkekler evliliğe karar verme konusunda gelenekleri de hesap ederek biraz daha cesur, daha erken, daha müspet yaklaşırsa ve kızlarımız da evliliğe müspet yaklaşıp tercihini Allah rızasını gözeterek kolaylaştırmaktan yana kullanırsa herhalde önemli mesafe kat ederiz.
Avukat olmanız nedeniyle bilirsiniz. Boşanmalar artıyor mu? Artıyorsa nedenleri nelerdir?
Evet boşanmalar artıyor, hem de ciddi oranda artıyor. Artmasıyla beraber nedenler de değişiyor. Merak edenler Adalet Bakanlığı ve Aile ve Sosyal İşler Bakanlığının istatistiklerine
bakabilir. Daha geçinemeyecek kadar evli kalmamış gençler bile hemen boşanmaya kalkışıyor. İnsanların birbirlerine tahammülü yok. Yuvaları için fedakârlık yok. Tabii ki çok haklı gerekçelerle gerçekleşen boşanmalar da az değil. Ancak gençlerin özellikle çok basit, çok bencilce sebeplerle boşanmaya kalktıklarını görüyoruz. Kadın olsun erkek olsun iyi bir kul olma çabası yuvayı en iyi koruyan etkendir. İyi bir kul Allah'tan korkar, eşinin hukukunu gözetir, yuvasına ehemmiyet verir, zinaya yaklaşmaz, eşine merhametli davranır, basit şeyler için kalbini kırmaz. İstatistiklere göre son yıllarda internet kullanımı (kadın ve erkek kullanıcılar açısından) en önde giden boşanma sebeplerinden sayılmaya başlandı. İyi bir kul internette sanal dünyada da Allah’ın kendisini gördüğünü adı gibi bilir. Tüm bu sebeplerle gerçekleşen ve burada saymadığımız boşanmaların kaynağı insanın yaşamını biçimlendirmesiyle direkt alakalı.
Müslüman ailelerde gördüğünüz olumlu ve olumsuz yönleri anlatır mısınız?
Aile fertleri birbirlerinin problemleriyle çok günübirlik bakışla ilgili olup maneviyatlarıyla, sorunlarıyla, ahiretleriyle ilgili değiller. Ortak aktivite AVM'lerde alışveriş yapmaktan ibaret. Oysa evlerde çok farklı ortamlar oluşturulabilir. Dış etkenlere ve bizi insanlıktan çıkaran aktivitelere dikkat etmek lazım.
Eşlerin sosyal çalışmalar ile aile düzenini koruma dengesi nasıl olmalıdır?
Sosyal çalışmalar yani toplumumuza karşı sorumluluklarımız da aile sorumluluklarımız da bizim ödevlerimiz arasında. Her ikisi de kulluk sorumluluğu. İyi bir aile olmadan iyi bir toplum olunmaz. Herkes kendi eşinin karakterine, ortamına, çocuklarının durumuna, imkân ve yeteneklerine göre aile dengesini de sosyal sorumluluklarını yerine getireceği çalışmalarını da düzenleyebilir.
Genç kızlara ve genç erkeklere evlilikle ilgili önerileriniz neler olabilir?
Öncelikle geç olmadan evlenmelerini tavsiye ederim. Evliliğe hazırlık süreçlerini uzatmamalarını, asla her şeyi tam olan bir yuva kurmamalarını, bir kısmını evlendikten sonra emek vererek birlikte kurmalarını, eksikleri olan yuvayı birlikte inşa etmelerini tavsiye ederim. Evlilik içinde ise karşısındakini kendileştirmeye çalışmadan eşini tanımaya ve onun da kendisinin de mutlu olacağı hudutları koruyan, ortak noktaları gözeten etrafın ne dediğinden ziyade Allah'ın neyi isteyip neye kızacağını bilen bir bakışla yaşamak lazım.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Allah herkesin dünyada yuvasını, ahirette mekânını cennet etsin.
RÖPORTAJ: Şule ÇELİK - Şeyma YÜKSEL