Er ya da geç, insanlığın kesin olarak karşılaşacağı gerçek şudur: İçinde bulunduğumuz bu âlem ve üzerinde yaşadığımız bu dünya, ansızın gelecek korkunç bir “sayha” (çığlık) ile yok olacak… Kıyamet denilen o yok oluş, öylesine büyük ve korkunç olacak ki, gökler yarılacak, yıldızlar dökülecek, dağlar rüzgârın önüne katılmış pamuklar gibi savrulacak…Onun şiddetinden her emzikli kadın emzirdiğinden geçecek, her hamile kadın çocuğunu düşürecek, kundaktaki bebeklerin saçları ağaracak… Görüp şahit olduğumuz her şey yok olup zevâl bulacak… Sonra yeniden diriliş başlayacak. Çürüyüp un ufak olmuş bedenler yeniden vücut bulacak, herkes kabirlerden kalkacak ve yaptıklarının hesabını vermek için mahşer denilen dümdüz bir alanda toplanacak. Çok zor ve şiddetli bir hesaptan sonra, dünya hayatındaki kulluk görevini yerine getirenler ebedî kalmak üzere cennete, dünyadaki hayatını isyan, inkâr ve günahlarla heba etmiş olanlar da ebedî kalmak üzere cehenneme gidecekler.