Uzun olması hasebiyle üç ayrı parça halinde takdim etmeye çalıştığımız yazımızın bugün son bölümünü dikkatlerinize sunuyorum.
Nasılsa satım esnasında efendimizin yanında herhangi bir şahit yoktu. Buna güvenen bedevi çirkinleşerek “Bu atı sana sattığıma dair şahit getir, ben de razı olayım” dedi.
Böyle bir hakarete sahabilerin sessiz kalabilmesi elbette mümkün değil. Ortada peygamberimize hakaret vardı; yalancılıkla itham ediliyordu.
Sahabiler bedeviye kendine gelmesini, ağzından çıkanı kulağının duymadığı manasında ikaz mahiyetinde sözler söylediler.
Söylediler ama gerçekten peygamberimizin getirecek şahidi de yoktu. Evet şahidi yoktu ama sadık sahabileri vardı. Onlardan biri de orada olayı izlemekte olan Hz. Huzeyme idi. Allah ondan razı olsun
İleri atıldı Huzeyme… Kalabalığı yararak, zamanları durduracak bir nida ile seslendi: “Vallahi senin bu atı Rasulullah’a (s.a.v.) sattığına ben şahidim. Evet sen bu atı Rasulullah’a sattın. Ben de buna şahidim”… Zaman ve zamanlar gerçekten durdu. Öylesine durdu ki, asırlar geçmesine rağmen biz halâ o “duran” zamanı konuşuyor, o zamanı durduran “adam”ı konuşturuyoruz.
Şaşırdı bedevi. Kim bu adam? Ne zaman şahid oldu? Nerede şahid oldu? Çatlatan sorular beynine üşüştü ama sorama(z)dı. Çünkü zaten haksızdı, zaten hatalıydı. Hatasız olan sorabilirdi ancak. Ve Rasulullah hatasızdı. Bu sebeple de rahatlıkla sordu Huzeyme’ye: “Huzeyme! Sen bu alışveriş esnasında yanımızda değildin! Neye şahitlik ettiğini biliyor musun? Nasıl şahitlik ettiğini biliyor musun?”
Huzeyme bir sahabidir. Sahabi olmak O’nun (s.a.v.) Peygamber olduğuna, göklerden haber getirdiğine ve görmeseler de “Emin Olan”dan haber ve bilgi oldağına şahit olmaktır, nefsini şahit kılmaktır. Çünkü bu sahabiliktir. Sahabi olmak şahitliktir.
Aslında sadece Huzeyme değil tüm sahabiler birer şahittir. Ama konuşan ve anıtlaşan Huzeyme olmuştur: “Ya Rasulallah anam babam sana feda olsun! Ben seni Allah’ın tasdik etmesi sebebiyle tasdik ediyorum ve bunların doğruluğuna şehadet ediyorum. Ben iyi biliyorum ki sen haktan başka bir şey söylemezsin. Bu sebeple de ben senin söylediğin herşeye şahitlik eder, tasdik ederim!”
Ve şehadet!
Ve teslimiyet!
Ve mükâfat!
Şimdi de zamanı durduran Huzeyme için ses verme zamanı… Sıra Rasulullah s.a.v.’de. Tüm zamanlar için gelen kutlu nebinin Huzeyme gibi bir değer’i daha da değerli kılan fermanı: “Huzeyme’nin şahitliği iki kişi yerine şahitlik olarak değerlendirilir!”
Dolayısıyla Huzeyme bir adamdı, ama şahitliği iki adam yerineydi. Adamlık böyledir işte.
Bu “adamlık” onu Kur’an’ın cem’i olayında da yine gündeme getirecekti. Tevbe Suresi’nin 128 ile 129. Ayetleri sadece kendisinde bulunacak ve her ayet için iki şahit istenmesine rağmen, efendimizin Huzeyme hakkında yukarıda beyan ettiğimiz “iki şahitlik” fermanı sebebiyle başka bir şahit aranmayacak ve Huzeyme’nin “iki kişilik şehadet”i yerinde değerlendirilen sözleri sebebiyle bu ayetler Kitab’a dercedilecektir.
Şimdi bir daha düşünmek vakti: Nerede Ebu Bekir, nerede Huzeyme gibi “adam”lar; nerede Rasulullah’ın sözlerini “aklına ve aklıyla sınırladığı Kur’an’a uymadığı için” reddeden adam görünümlü nadanlar!
Ve bu nadanlara sormak vakti: Tüm bu itirazlarınıza rağmen sadakat ve şehadetiniz ne kadar geçerli?
EMİN ATALAY
Derneğimizin faaliyetlerini inceleyebilirsiniz.
Siz değerli üyelerimiz için bilgi ve birikimlerini bizlere aktarabilecek tüm eğitmenler ile söyleşiler gerçekleştiriyoruz.
01Her ay siz değerli okurlarımız için birbirinden seçkin konuklarımız ve yazarlarımız ile hazırladığımız dergiler çıkartıyoruz.
02Öğrenci kardeşlerimiz için eğitimlerine destek olmak için düzenli olarak burs vermekteyiz. Sizlerde burslarımıza başvuru yapabilirsiniz.
03Derneğimizin kuruluş amaçları içerisinde ilim ve kültür faaliyetleri yaparak toplumumuz için faydalı bilgiler vermekteyiz.
04Derneğimiz sizlere ilim ve kültürel bilgiler ile zengin kitapları önermekte ve sizler için daha faydalı olabilecek bilgileri sizlere vermektedir.
05Derneğimizin gündeme dair bilgiler alabileceğiniz değerli yazarlarımız ile ilim ve kültürel bilgilerinizi zenginleştirebilirsiniz.
06