Arzusu Hep Şehit Olmaktı… Oldu da..
“Mü’minlerden öyle erler vardır ki, Allah’a verdikleri sözde durdular. Öyle ki onlardan kimi adağını yerine getirdi (şehit oldu), kimi de şehit olmayı bekliyor! Fakat onlar hiçbir şekilde verdikleri sözü değiştirmediler.” (Ahzab suresi: 23).
Türkiye olarak, İslâm dünyası olarak zor bir süreçten geçiyoruz. Küfür, tek millet halinde üzerimize geliyor; canlarımıza, mallarımıza ve inancımıza kastediyor. Açık düşmanın bu saldırıları yetmiyormuş gibi, bir de bizden görünen hainlerin ve satılmışların alçaklıklarıyla yüzleşiyoruz. Bu alçaklığın en şiddetlilerinden birini 15 Temmuz gecesi yaşadık. Onlarca yıldır müslümanların mallarını, imkânlarını ve çocuklarını etrafında toplayan bir alçağın, bu milletin silahıyla, tankıyla, topuyla, savaş uçağıyla yine bu millete saldırmasına şahit olduk. Ama bir şeye daha şahit olduk ve bütün dünyayı da şahit tuttuk: Bu milletin alçaklara, hainlere ve satılmışlara pabuç bırakmayacağına ve bütün mazlum milletlerin umudu haline gelen bu vatanın sahipsiz olmadığına.
Millet olarak büyük bir sınav verdik; birliğimizi, bir taraftan beraberliğimizi ve kardeşliğimizi perçinlerken, diğer taraftan açık ve gizli düşmanların elli yıldır oluşturdukları bir tuzağı da boşa çıkardık. Ama bunun için bedel de ödedik. İkiyüzelliye yakın insanımız hayatını kaybetti, ikibinden fazla insanımız da yaralandı, bazıları sakat kaldı. Yüce Allah’tan hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarına ve milletimize sabırlar diliyoruz.
Darbeci hainlere karşı Boğaz (15 Temmuz Şehitleri) Köprüsünde direnirken şehit olanlardan biri de, Derneğimizin kurucuları arasında yer alan Mehmet Yılmaz abimizdi. Onu yakından tanıyanların bu sayımızdaki şahitliklerinden de anlaşılacağı üzere kendisi gerçekten şehitlik arzusuyla yaşayan, hayatını İslâmi hizmetlere adayan biriydi.
Şehadetinden kısa bir süre önce gittiği umrede yaşadığı şu olay onun Allah yolunda ölmeyi ve şehitliği ne kadar arzuladığına ışık tutuyor: Türkiye’den umreye giden yaşlı bir teyze kafilesini kaybediyor. Otelinin neresi olduğunu da bilmeyen teyze son derece endişeli. Duruma vakıf olan Mehmet abimiz, endişe içindeki teyzeyi teselli ediyor ve “merak etme, kafileni/otelini bulacağız, buluncaya kadar da senden ayrılmayacağım” diyor. Teyzenin otelini bulmaları sekiz saatlerini alıyor. Teyze Türkiye’de kendisini aramak için Mehmet abimizden telefon numarasını istiyor, Mehmet abimiz ise yaptığı iyiliğin bir karşılığa dönüşmemesi için numarasını vermeyeceğini, ama kendisi için bir dua etmesini istiyor. Teyze nasıl dua edeyim diye sorunca, “Allah burada, bu mukaddes topraklarda canımı alsın, burada öleyim” dileğini söylüyor. Teyze, “oğlum nasıl bu şekilde dua ederim, böyle bir dua etmem.”, diyor ve şu şekilde dua ediyor: “Allah sana şehitlik nasip etsin ve seni şehit olarak yanına alsın.”
Biz onun yaşantısından ve aldığı dualardan, şehitlik mertebesine eriştiğine inanıyoruz. Mehmet Yılmaz abimizin bir diğer özelliği de, Dergimizin kapak çalışmalarını ve Derneğimizin hazırladığı kitap, kitapçık ve broşürlerin tasarımlarını yapan kişi oluşuydu. Tabi hepsini de Allah rızası için ve hiçbir ücret almadan yapıyordu. Şahsen (Dernek için de olsa) ücretsiz yapılacak her iş için onu biraz mahcubiyetle arıyor, ama her defasında karşımda kendisine Allah için, İslâm için hizmet edeceği bir fırsat sunulmasının sevincini yaşadığını hissediyordum. Şehit Mehmet Yılmaz abimizi çok özleyeceğiz… Bu vesileyle ona ve diğer şehitlerimize tekrar Rabbimizden rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyor; bu milletin ve ümmetin düşmanlarının tuzaklarını boşa çıkarmasını niyaz ediyoruz.
Selam ve dua ile…
Av. Halil Kendir
İKRA Derneği Yayın Kurulu Başkanı