SOĞUK BİR GÜNDE, SIMSICAK BİR MUHABBET

SOĞUK BİR GÜNDE, SIMSICAK BİR MUHABBET
  • 18 Kasım 2018
  • İkra Derneği

SOĞUK BİR GÜNDE, SIMSICAK BİR MUHABBET

İkra Derneğimizin güzel hizmetlerinden biri olan, motivasyon seminerimiz, kahvaltı eşliğinde soğuk bir pazar sabahında, mide ve kalpleri doyurmak iddiasıyla başladı .Zaman sermayesini israf etmeyen, hayır yolunda bir ömür sürmeye azmetmiş güzel insanların, örnek hayat hikayelerini, kendi dillerinden dökülen ve dinleyenleri motive eden cümleleri ile dinlemeye devam ediyoruz. Kasım ayında icra ettiğimiz motivasyon seminerimize bu örnek insanlardan biri olan, değerli Vehbi Vakkasoğlu hocamızı davet ettik ve bizleri kırmayarak,necip gönüllü hocamız davetimize icabet etti. Kurucu başkanımız Avukat Emin Atalay beyin,giriş konuşmalarıyla başlayan programımız, hocamızın kürsüye arzedilmesiyle devam etti. Değerli hocamız konuşmalarına başlarken "Eğer bir insan, bol bol hatıralarını anlatmaya başlıyorsa, bu onun yaşlandığının göstergesidir" cümlesi ile tebessüm ettiren bir giriş yaptı. Daha sonra o güzel üslubuyla, bizlere örnek hayatından şunları anlattı:
"Gençliğimde dünya klasiklerini okurdum, bu kitaplar bana fikri bir zevk verirdi.Daha sonraları anladım ki, yürekten gelmemiş ve yaşanmamış hikayeler bana bir şey katmaz. Yürekten gelen ve gerçekten yaşanmış olan hikayeler, gerçek manada yüreklerde karşılığını bulur.
Ülkemizin yakın geçmişi, maalesef biz müslümanların üzüldüğü, bizlere sopanın gösterildiği zamanlardı. Imam-Hatip mezunu olmak, birçok engelle karşılaşmayı da beraberinde getiriyordu. Yüksekokula, imam hatiplileri almamak için türlü güçlükler çıkarılırdı. Benim babam zamanında imam hatipler daha açılmamıştı. Dönemin zorlukları sebebiyle, dedem babamı okula göndermemişti. Bir eğitici olmasına rağmen, neden babamı okula göndermediğini dedeme sordum. Dedem de bana "Eğer babanı okutsaydım, sonuna kadar giderdi ama bu zamanda okuyanlar malesef Islamdan uzaklaşıyor" dedi. Babam mektebe gitmemişti ama çok zeki bir insandı. Ezberi çok kuvvetli idi ma girdiği birçok işinde başarılı olamadı. Babamın Maraş'ta küçük, kendi halinde bir kitapçı dükkanı vardı. Ben gözümü kitaplarla açtım. Bu kitapçı dükkanı üstad Necip Fazıl gibi bir dava adamını ağırlama şerefine ermişti. Üstad Necip Fazıl'ın iki Hilmim var dediği Hilmilerden biri, benim babam Hilmi Vakkasoğlu idi. Babamın adı Hilmi idi ama kendisi celalli bir adamdı. Babam "Nereden mezunsun?" diye sorulsa "Büyük Doğu Üniversitesi" derdi. Bunu Maraş'ta Üstad Necip Fazıl'ın bir konferansında, herkesin önünde haykırmıştı. Babamın kitapçı dükkanına birçok değerli insan gelirdi. Üstad Necip Fazıl bizim eve Buhara pilavı yemeğe de gelmişti. Başka zaman, Arif Nihat Asya babamın kitapçı dükkanına gelmiş ve babam onu "bir içimlik kahve" içmeye eve davet etmişti. Bu birbirinden değerli güzel insanlarla tanış olmak benim şiiri ve kitapları sevmemde önemli bir rol teşkil etti.
İmam Hatip'te okuduğumuz dönem, benim için gerçekten çok değerli zamanlardı. Özellikle bir hocamı unutamıyorum. Bir dava adamı olan, kendisi için de bir kitap yazdığım Sandal hocamı, rahmetle anıyorum. İslamı yaşamanın zor olduğu dönemlerde,tadilat yapılabilen tek Cami, Sandal hocamızın görev yaptığı ve okul gibi kullandığı Cami idi. Sandal hocamız, validen özel izin alarak bu Cami tadilatını yaptırmıştı. Rahmetli Menderes döneminde, altı ile İmam Hatip açılacaktı ama Maraş bu iller arasında yoktu. Sandal Hoca, zengin bir abimizi de yanına alarak, Ankara yolunu tuttu ve türlü zorluklara rağmen Maraş'ta bir Imam-Hatip okulu açılmasına vesile oldu. Bu okul için bir bina tahsis edilmemiş olsa da, başka bir okulun ikinci sınıfının olduğu yer, okulun müdüründen rica ve minnetle  istendi ve kabul edildi. Bu ilk imam hatibin öğrencileri köy, kent gezerek yaşına bakılmaksızın güç bela toplandı. Yasaklı dönemlerden sonra, böyle bir hizmetin devlet eliyle yapılıyor olması, birçok kişiyi şaşırtmıştı. Ben de bu imam hatibe gitmiştim. Eğer bu okul açılmasaydı, belki ben de babam gibi islamdan uzaklaşmamak adına, mektebe gidemeyecektim. Sandal hocamız, gerçekten bu okulun açılmasında büyük emekler vermiş ve bu okulda derslere katılmıştı. Hocamız çok nüktedan bir insandı. Gerçekten şaka ve fıkra yerli yerinde yapılınca çok etkili bir iletişim aracı olabiliyor. Biz 3. sınıftayken Sandal hocamız vefat etti. Büyük bir kalabalık ile onu ahirete uğurladık. Hocama "Ne kadar çok şey biliyorsunuz?" diye sorduğumuzda bize "Eğer bilmediklerim ayaklarımın altında olsaydı, başım arşa değerdi." diyerek İmamı Azam'ın o güzel sözünü hatırlattı. İmam hatip okulunu bitirdikten sonra, üniversite için İstanbul'u kazanmıştım. Daha önce İstanbul'a hiç gitmemiştim. Üstad Necip Fazıl, bir gün Maraş'a geldiğinde bir ev sohbeti tertip edildi. Ben İstanbul'a gittiğimde Üstada talebe olmak istediğimi babama söyledim. Babam da bu ev sohbeti esnasında, bu isteğimi Üstada söyledi. Üstad Necip Fazıl "Aldım kabul ettim" dedi. Adres olarak İstanbul'da Üstadı nasıl bulacağımızı sorduğumuzda, "Necip Fazıl Istanbul"diyerek cevap verdi. Yabancısı olduğum İstanbul'a geldiğim günlerde, açıkçası çok zorlandım ama sonunda Üstad Necip Fazıl'ın evini buldum. Ben bugünüme kadar birçok kitap yazdım ama babamın vasiyeti olan Necip Fazıl ile ilgili bir kitabı, henüz tamamlayamadım. Devam etmekte olduğum bu kitabı, tamamlayabilmem konusunda bana dua edin. Bir gün Üstad Necip Fazıl ve kıymetli Osman Serdengeçti karşılaştıkları zaman, Üstad Necip Fazıl, Serdengeçti'ye "Olgunlaşmışsın"deyince, o da karşılık olarak "Düşmek üzereyim üstad" cevabını verdi. Üstad Necip Fazıl'ın cenazesinde herkes üzgün olduğunu ve büyük bir boşluk bıraktığını söylerken, Osman Serdengeçti "Üstad, boşluk bırakmadı aksine bütün boşlukları doldurdu" demişti.
Vehbi Vakkasoğlu hocamız konuşmasının sonlarında,"Ülkemizde dernek sayısı çok ama İkra gibi okumayı önceleyen bir dernek maalesef çok az.Bu konuda sizi kutluyorum. Bir gayrimüslim, Anadolu Müslümanları ancak kitapla buluşursa kurtulur demiş ve bunun gerçekleşmemesi gerekir diye de eklemişti. İnsanımızın kitapla buluşması çok önemli ve İkra derneği bu konuda çok güzel işler yapıyor." dedi ve o güzel konuşmalarını neticelendirdi. Daha sonra Emin Atalay bey,hocamıza teşekkür etti ve bazı hatırlatmalarda bulundu. Derneğimizin Genel Başkanı Mehmet Çelik beyin, Vehbi Vakkasoğlu hocamıza takdim ettiği hediyeler sonrasında, hocamız kitaplarını imzaladı ve bu güzel programımız sona erdi.