İKRA Derneği Esenyurt Temsilciliği olarak, her hafta Pazartesi günü gerçekleştirdiğimiz sohbetimizin bu haftaki konuğu Bekir YILDIRIM Hocamızdı.
Bekir Hocamız, İkra Derneği Dergimizin 47. (en son) sayısında yer alan “Dört Filtre” başlıklı Ahmet YAPICI Hocamızın yazısını okuyarak sohbetlerine başladılar.
Hocamızın sohbetinden özetle;
Zenginlik ve mutluluk insandan insana değişkenlik gösteren iki faktördür. Eğer bir adamın “babam gelecek” diye evde heyecanla bekleyen bir evladı ve geç kaldığı zaman “nerde kaldı acaba bey?” diye meraklanan bir eşi varsa, o adam mutludur. Zira iyidir de. Çünkü iyi biri olmasa evde dört gözle bekleyenleri olmaz. İyi biri olduğu için de aynı zamanda mutludur.
İnsanı mutlu etmeyen varlığın hamallığı, o insanı mutlu etmez. Zenginlik asla mutlu olmaya yetmez. Zengin insan ihtiyacını bitirendir. Dünyadaki en zengin insanın bile ihtiyacı asla bitmez. Dolayısıyla zenginlik mal ile değildir. En büyük zenginlik Allah’tır. Çünkü O Allah ki, her türlü noksanlıktan münezzehtir.
Hani bir hikaye vardır; Tilki ile Kedi.
Tilki, kediye her türlü oyuna ve kurnazlığa sahip olduğunu, her durumda başına gelen her olumsuzlukta muhakkak bir kurnazlık yapıp o zor durumdan kurtulabileceğini söyler. Kedi ise öylece dinler tilkiyi. Fakat az sonra bir köpek yaklaşır onlara. Kedi bir çırpıda hemen ağaca çıkar ve tilki öylece kalır. Sonra kedi der ki; Tilki kardeş, benim öyle senin gibi çok kurnazlık yapacak maharetim yok ama bildiğim tek yol hayatımı kurtardı.
Yalan ve kurnazlık asla doğru yöntem değildir.
İşte doğruluk da buna benzer. Doğru birdir, tektir ve hayat kurtarır. Kişi doğru olursa, yalan kişinin önünde eğilmeye mahkum olur.
Gayemiz; her zaman doğru bir şekilde, doğruluk ekseninde, dürüstlük ile ve tam manasıyla itaatkâr bir şekilde Allah’a kul olabilmektir. Böyle olmalıyız.
Önemli olan neye sahip olduğumuz değil, sahip olduklarımızı nasıl değerlendirdiğimizdir. Sahip olduklarını doğru kullanmayan insanlar yüzünden “güven duygusu” kalmadı nerdeyse.
Zamanın birinde çok zengin bir tüccar varmış ve bu tüccar zor durumda olan bir şahsı yanına alarak ona iyilik yapmak ister. Uzunca bir yolda yürürken bir yerde dinlenirler. Bir müddet sonra adam, tüccarı zorla bir ağaca bağlayarak tüm malını alıp kaçar. Tüccar kaçan adama şöyle seslenir;
“Ey falanca kişi. Ben, benden aldığın mallarıma asla üzülmem. Fakat korkarım ki, bir daha kimseye iyilik yapmayacağım. Çünkü sen, bendeki iyilik isteğini aldın ve kaçıyorsun.”
Britanya’lı hayali dedektif kahraman Sherlock Holmes, bir avukata şunu söyler;
“Bir memlekette senin gibi avukatların ve benim gibi dedektiflerin işi çok olduğu sürece, o memleketin işi zordur.”
Emin olun doğru olmak, yanlış olmaktan daha zor değildir.
Bir söz vardır; “Yalan söyleyecek kadar zeki değilsen, doğru söyleyecek kadar dürüst ol.” Yalan, zeka işidir. Herkes yalan söyleyemez. Değişkendir ve insanın başını belaya sokar. Doğru olmak, seçeneksizdir. Tektir ve asla yanıltmaz.
Doğru olmak bu kadar kolay iken, neden insanlar zor olanı, yani yalanı tercih eder anlamış değilim.
Maalesef özellikle de biz Müslümanlar bu yanlışa çok düşünüyoruz.
Müslüman yanılmaz, yanıltmaz.
Müslüman; yaptığından emin olmalı, hayatından emin olmalı, sadakatinden, sevgisinden, sözünden emin olmalı, ticaretinden, alışverişinden, okuduğundan ve okuttuğundan emin olmalı.
Zira biz, müşriklerin bile “Muhammed-ül Emin” dedikleri sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in ümmetiyiz. Biz, bize yakışanı yapmalıyız. Eğer biz kendimize yakışanı yapmazsak, elin gavuru bize yakıştıracak birşey bulur.
Yunus Suresi 26. Ayet’te Allah (cc) şöyle buyurmuştur: “İyi ve güzel davranışlarda bulunanlara daha güzeli, bir de fazlası vardır. Onların yüzlerinde ne toz toprak bulaşığı olur ne de aşağılanmışlık izi. İşte bunlar cennetlik kullardır, kendileri orada sonsuza kadar kalıcıdırlar.”
İyilik, insan için sadece dünyada geçerlidir. Dünyada yaptığı iyiliğin karşılığını da ahirette alır. Mükâfatı ise sınırsız Cennet’tir.
Allah (cc), dünyada iken iyilik ve güzel amellerde bulunanlara müjde üstüne müjde veriyor. Ayet’te de anlatıldığı üzere müjdelerin en güzeli ve mükâfatların en büyüğü ise, Allah’ın (cc) Cemâli’dir.
Bediüzzaman Hazretleri’nin şu güzel sözünü bir hatırlayalım.
“Bu dünyada 1000 (bin) yıl mutlu ve mesud yaşasan bile, Cennet hayatının 1 (bir) saatine denk gelmez.
Cennet’te geçireceğin 1000 (bin) yıl ise, Allah’ın (cc) Cemâlini göreceğin bir anına denk gelmez.”
Çöle düşmüş bir adam düşünün, günlerce susuz kaldığını hayal edin ve bu adamın suyu bulduğunu farzedin. İlk aldığı yudum o kadar tatlı gelir ki, tahmin bile edemezsiniz değil mi?
Ve her içtiği yudum, bir önceki yuduma nazaran daha az tat verir. Belki 50. veya 60. yudum adamı öldürebilir de. Bilemeyiz.
Fakat Cennet öyle değil, içtiğin her yudum su, tattığın her bir nimet gittikçe daha da tat verir. Tattıkça tadacağı, yedikçe yiyeceği gelir Cennet ehlinin. Orada insanın nefsi, kusur sayılacak hiçbirşey arzu etmez. Ve her arzuladığı şey elinin altında olur. Orada sonsuz kalacaklardır. Ve nihayetinde, en büyük ve en güzel mükâfat olan Rabbimizin Cemâli’ni görmek nasip olacak.
Rabbimin bizleri de Ayet’te belirttiği o iyi kullarından eylemesi duasıyla, selametle kalın, hoşça kalın.
Sohbetimize iştirak eden başta Bekir YILDIRIM Hocamıza ve tüm misafirlerimize teşekkür ediyor, bir dahaki sohbete kadar Allah’a emanet olun diyoruz.
Sohbetlerimiz her hafta Pazartesi günü saat 21:00’de devam etmektedir. Sizi ve sevdiklerinizi bekleriz İnşaAllah.
Adres: Akçaburgaz Mah. 3050 Sk. N:8 D:15 Esenyurt
-İKRA Derneği Esenyurt Temsilciliği-