Erdoğan Gül: Bize ve okuyucularımıza kendinizden kısaca bahsedebilir misiniz?
Talip Demir: 1974 yılında Kars Sarıkamış’ın Kara Köse köyünde doğdum. İlkokulumu doğduğum köyde okudum. İmkânsızlıklarımızdan dolayı ilkokuldan sonra örgün eğitim hayatıma devam edemedim. Köy hayatım boyunca ailemle birlikte hayvan ve tarım işiyle uğraştım. 13 yaşında 1987 yılında çalışmak için İstanbul’da yaşayan ablamın yanına geldim. Burada amcamın yanında 1994 yılına kadar işçi olarak çalıştım. 1994 yılında askerlik görevimi yapmak için Manisa Kırkağaç’a gittim. Burada acemi birliğimi tamamladıktan sonra usta birliği için Siirt Aydınlar Komando Birliğine gittim. 1996 yılında askerden döndüm. Ailemle birlikte demir döküm sektöründe kendi işimizi kurduk ve hâlâ birlikte çalışmaya devam ediyoruz.
E.G.: İKRA Derneği ile nasıl tanıştığınızı anlatabilir misiniz?
T.D.: Askerden geldikten sonra Milli Gençlik Vakfına sohbetlere gidip gelmeye başladım. Burada 15 Temmuz gecesi köprüde şehit olan Mehmet Yılmaz, Emin Atalay, Mehmet Çelik, İlhan Uluç, Hasan Çakır ve daha ismini sayamadığım birçok arkadaşla tanıştım. 28 Şubat sürecinde Milli Gençlik Vakfı kapanınca bu arkadaşlarla insanları cehaletten kurtaracak birer bilgili Müslüman haline getirecek kitap okuma ve okutma çalışmaları başlattık. Bu çalışmayı FAKYAD’ı açarak kurumsal bir hale getirdik. FAKYAD’tan sonra EYDOST derneğini kurduk. Bu kurduğumuz ikinci dernek, yeni derneklerde kuracağımızın habercisiydi. Bundan dolayı dernekleri tek isim altında birleştirerek İKRA Derneğini kurduk. Milli Gençlik Vakfında tanıştığımız arkadaşlarla İKRA Derneği’nin kurucuları arasında yer almayı Rabbim bana nasip etti. Dernek kurulduğundan beri birçok görevde aktif rol aldım. Halihazırda Esenler Temsilciliği Başkanlığı görevini yerine getirmeye gayret ediyorum. Görevimin yanında derneğimizin asıl gayesi olan düzenli ve programlı bir şekilde kitap okumalarımı da yapıyorum.
E.G.: Düzenli olarak kitap okuduğunuzu söylediniz. Düzenli olarak kitap okumak hayatınıza nasıl bir katkı sağladı?
T:D.: Benim hayatımda kitap okumak okul eğitimimle birlikte son bulmuştu. Okulda da ders kitapları dışında okuduğumuz kitaplar da yoktu. Köy ortamında bırakın kitap bulmayı ders kitaplarımız bile yoktu. Milli Gençlik Vakfı ile tanıştıktan sonra hocalarımızın ve abilerimizin tavsiyeleri ile elimize kitap almaya başlamıştık. O dönemlerde düzenli bir şekilde okuma kültürümüz yoktu. Ne zaman ki FAKYAD akabinde İKRA Derneği kuruldu, biz de bu süreçte düzenli ve programlı bir şekilde kitap okumaya başladık. Düzenli kitap okumaya başladıktan sonra hayatımda birçok şey değişti. Her şeyden önce kitap okumak bana bir eylem adamı olmayı öğretti. Ben kitap okumaya başlamadan önce Müslümanlığı sadece namaz kılmaktan ibaret sanırdım. Okumaya başladıktan sonra bunun yeterli olmayacağını, İslam adına daha çok çalışmamız gerektiğinin farkına vardım. Ayrıca kitap okumadan önce içime kapanık biriydim, kendimi ifade etmekte zorluk yaşardım. Toplum içerisinde konuşmaktan çekinirdim. Kitap okumaya başladıktan sonra bunları aştım. Konuşurken ifadelerimi daha düzgün kullanmaya başladım. Bugün topluluk önünde olsun, başka bir yerde olsun kendimi ifade etmekte zorlanmıyorum. Kitap bana sadece bunları katmadı bunların yanında bilinçli bir birey olma şuuru da verdi. Ben kitap okuduğum için ailem de benimle kitap okumaya başladı. Bugün meşguliyetimizden dolayı her ne kadar bir arada oturup kitap okuma zamanımız olmasa da evde herkes düzenli bir şekilde kitap okuyor. Biz ailece hem derneğin hem de kitap okumanın faydalarını görüyor ve bizzat yaşıyoruz. Kitap sadece benim değil aynı zamanda ailemin de hayatını değiştirdi.
E.G.: Kitap okumayan ve okumakta zorlanan insanlar için bir öneriniz var mıdır?
T.D.: İnsan öncelikle neden kitap okuması gerektiğini kavramalı. Kitap okumanın sadece kültürel bir faaliyet olmadığının farkında olmalı. Bilgi güçtür ve onu elde etmenin en önemli unsuru kitap okumaktır. Şeytan ve nefsimizle mücadele etmek için bilmek gerekir. Bunun için okumalı insan. Okuduğunuz kitabın doğru kitap olduğundan emin olmak gerekir. Derneğimiz bu konuda azami gayret göstererek kitap listeleri oluşturmuş biz de güven içinde bu kitapları okuyor ve doğru bilgiyi elde ediyoruz. Okuyucular her şeyden önce buna dikkat etmelidir.
Kitap okuma alışkanlığı bir anda kazanılmıyor. Kitap okumaya başladığında ilk etaplarda sıkılmaya başlar insan. Sıkıldığında hemen bırakmamalı inatla üzerine gitmelidir. Günlük düzenli olarak kendini sıkmayacak kadar okursa ve bunu bir ay devam ettirirse muhtemelen alışkanlık kazanmaya başlar. Biz dernek olarak günde en az 15 sayfa kitap okumayı kendimize prensip edindik ve elimizden geldiğince bu kurala uyuyoruz. Kitap okumak isteyen bireyler bizimle irtibata geçerek kitap okumaya başlayabilir. Bizim programımıza dâhil olan insanlar, bireysel okumaya çalışan insanlardan bu alanda daha başarılı oluyor ve düzenli bir kitap okuru haline geliyor. Düzenli kitap okumaya başlayan bir insan hem Rabbini tanımaya başlıyor hem de ibadetlerinde düzelme oluyor. Bunun yanında Kur’ân okumaları da farklılaşıyor. Kur’ân’ı sadece yüzünden okumuyor, meal ve tefsir okumaya başlıyor. Bu da insanın hayatını güzelleştiriyor. Sadece bunun için bile kitap okumaya başlamalı insan. Bir işte başarılı olmak istiyorsanız o işe önce inanarak başlamanız gerekir. Düzenli bir kitap okuru olmak da aynı prensibi gerektirir.
E.G.: Kitap toplumlar üzerinde nasıl bir etki bırakıyor? Dünyada yaşananları göz önünde bulundurduğumuzda bu konuda neler söylemek istersiniz?
T.D.: Soruya vereceğim cevap yeterli olur mu bilmem ama kitap okuyan ve okumayan toplumlar arasındaki farkı ak ile kara olarak ayırırsam yanılmış olacağımı düşünmüyorum. Günümüzde eğitime daha doğru bir ifade ile kitaba değer veren toplumların gelişimi bariz bir şekilde belli oluyor. Teknolojinin günümüzde geldiği seviyeyi hepimiz görüyoruz. Bunlar bir anda gelişmedi. Sürekli okuyarak ve üzerine koyarak bu zamana kadar geldi. Okuyan ve okumaya önem veren toplumlar bu alanda kendini çok geliştirmiş ve bunların faydalarını hem toplum olarak hem birey olarak görmektedirler. Her ne kadar batı toplumu bir sömürü düzeni sayesinde içerisinde bulunduğu refaha kavuştuysa, bu sömürüyü elinde bulundurdukları teknoloji ile yaptılar. Bu seviyelere okumaya ve eğitime verdikleri önemle ulaştılar. Onlar, okuyup kendilerini geliştirirken okumayan toplumlar ise bu alanda çok pasif kaldılar. Okumadıkları gibi bir gelişim de göstermediler. Biz Müslümanlarda da maalesef durum bu şekildedir. Oysa dinimiz bize “Oku” diyor. Biz bu gerekliliği yerine getirmediğimiz için bugün geri kalmış durumdayız. Müslüman coğrafyasına bakıyoruz ya savaş var ya da karmaşa. Bunları aşmanın tek yolu okumak okumak okumak. Tarihi okuduğumuzda meydana gelmiş büyük kültürün temelinde hep okumak ve araştırmak vardır. Şöyle İstanbul’u bir gezelim. Mimar Sinan’ın yaptığı eserleri yakından inceleyelim, bir de bugün yapılan mimariye bakalım hangisi daha güzel!? Hangisi insana huzur veriyor? Mimar Sinan bu eserleri nasıl inşa etti hiç düşündük mü? Bunun gibi birçok örnek verilebilir. Onlar okudular, okudukları içinde güzel işler yaptılar ama maalesef Müslümanlar olarak devamını getiremedik. Artık bunun farkına vardık ve okumaya çalışıyoruz. Belki bir anda durumu tersine çeviremeyiz ama bu gelecek nesiller için aynı olmayacak. Eğer okur ve gelecek nesillere bunu aşılarsak durumu tersine çeviririz. Yoksa ebabil beklemeye devam ederiz. Allah çalışan toplulukla birlikte olur.
E.G.: Elinizde bir yetki olsa Kitap okuma ile alakalı nasıl bir çalışma yapardınız?
T.D.: Elinizde bir yetki olsa, ya da şöyle olsa, böyle olsa gibi cümleler insanı tembellik dışında bir şey yaptırmıyor maalesef. İnsan yetki beklememeli elinden ne geliyorsa onu en iyi şekilde yapmalı. Birey olarak önce kendimizi tanımalıyız. Sonra şu soruyu sormalıyız. Ben ne yapabilirim? Benim inancım bana bunu yapmayı gerektiriyor. Hayal kurarak bir şeyleri sadece hayal dünyamızda değiştirebiliriz. Ben Talip Demir olarak bugün kitap okuma ile alakalı bir dernekte kitap okuru aynı zamanda bir yöneticiyim. Benim yapmam gereken her şeyden önce iyi bir Müslüman olmaktır. Düzenli olarak kitap okumak ve kitap okuru bulmaktır. Bugün herkes etrafında bir kişiyi kitap okuru yapsa zamanla toplumda herkes bir kitap okuru olur. Bu insanların ailesini, aile de toplumu şekillendirir. Bu söylediklerimi yapmak zor değil. Evet, insanlar kitap okumaya zor başlıyor, kimisi başlamıyor kimisi de daha yolun başında bırakıyor. Bu durum bizi bu davadan vazgeçirmemeli, insanlar istediğimiz gibi davranmıyor diye vazgeçmemeliyiz. Biz üzerimize düşeni en iyi şekilde yapalım, elbette sonunda başarıyı elde etmiş oluruz. Velev ki başarılı olamadık en azından mahşerde “Ben elimden geleni yaptım Rabbim.” diyebilecek yüzümüz olur. Son olarak şunu eklemek istiyorum. Derneğimizin kitap okuma alanında yaptığı çalışma bence çok iyi, bize düşen buna sahip çıkmak ve geliştirmek. Bundan daha güzel bir yetki var mıdır ki bir yetkiyi hayal edelim.
E.G.: Bize zaman ayırıp sorularımızı cevaplandırdığınız için teşekkür ederiz.
T.D.: Ben de bana bu şansı verdiğiniz için teşekkür ederim.
Röportaj: Erdoğan GÜL