“Okuduğumuz kitapların hayatımıza yansıması gerekiyor.”
Erdoğan Gül: Erdoğan hocam, merhabalar. Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
Erdoğan Aydın: 1977, aslen Kastamonuluyum; ama doğma büyüme İstanbul, Bağcılarlıyım. Evli, 4 çocuk babasıyım. MEB’de öğretmenim ve bir ortaokulda müdür yardımcısı olarak görev yapmaktayım. Erciyes Üniversitesi Nevşehir Turizm İşletmeciliği (yeni adıyla Hacıbektaş üniversitesi Turizm Fakültesi) ve İstanbul Üniversitesi İlahiyat fakültesi mezunuyum.
Erdoğan Gül: İKRA Derneği ile ilk tanışmanız nasıl oldu ve şu an dernekte hangi görevdesiniz?
Erdoğan Aydın: İKRA Derneği Genel Merkez Sekreterlik Birimi Başkanı Yusuf Şerefli’nin abisi Davut beyin bir kuyumcu dükkânı vardı. Orada çalışırken bir gün Yusuf geldi ve bana dernekte ortaokul çocuklarına İngilizce dersi verip veremeyeceği mi sordu? Kuyumcudan önce bir lisede ücretli İngilizce öğretmenliği yaptığımı biliyordu. Bu teklifi kabul ederek ilk defa İKRA'nın Esenler Temsilciliği’ne gittim ve orada çocuklara İngilizce dersi vermeye başladım. Ümit ve Cengiz kardeşlerin bana olan güzel yaklaşımları da üzerimde çok olumlu etki bıraktı. Daha sonra İKRA Derneği’nin yönetimine girdim ve önce Esenler Temsilciliği Gençlik Birimi’nde, sonra Eğitim Birimi’nde görev yaptım. 2008 yılında Derneğimizin Güngören Temsilciliği açılırken Eğitim Birimi Başkanı olarak orada görev yapmaya başladım ve daha sonra şube başkanlığı ile birlikte toplam 12 yıl orada görev yaptım. Hali hazırda İKRA Genel Merkez Gençlik Birimi Başkanlığı görevini ifa etmekteyim.
Erdoğan Gül: Daha önce kitap okuma alışkanlığınız var mıydı, eğer var ise ne tarz kitaplar okuyordunuz ve okuma periyotlarınız nasıldı?
Erdoğan Aydın: Okumayı seven bir insanım. İlk okuduğum kitabı hala dün gibi hatırlıyorum: Ortaokul 8. sınıf öğrencisi iken Ahmet Günbay Yıldız'ın Figan adlı kitabını okumuştum. O zamanlarda maddi durumumuz iyi olmadığı için kitap almak gibi bir lüksümüz (o zaman için lüks görülüyordu) yoktu; ama yolda bir gazete parçası veya tabela gördüğümde okumak hoşuma gidiyordu. Fakat okumalarım genel itibariyle düzensiz, daldan dala atlar bir vaziyette idi. İKRA ile daha düzenli bir kitap okuru haline gelip seviye seviye belirlenmiş kitapları okudum, okuyorum.
Erdoğan Gül: Okuduğunuz kitaplar elbette ki size ilham vermiş ve insanlara karşı davranışlarınızı da değiştirmiştir. Peki! İnsanların size karşı geri dönüşü nasıl olmaya başladı?
Erdoğan Aydın: Okuduğumuz kitapların hayatımıza yansıması gerekiyor. Eğer okuduğumuz kitapları hayata yansıtamazsak çok affedersiniz, ayette buyurduğu gibi “kitap yüklü merkepler” gibi bir konuma düşme durumu söz konusu olur. Biz de çok şükür, Dernek'teki arkadaşların da vesilesiyle, -hani bir atasözü var ya ” Bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim”, diye- beraber olduğumuz iyi insanlar, okuduğumuz güzel kitaplar, dinlediğimiz faydalı sohbetler sayesinde bildiklerimizi hayata yansıtmaya başladık. Bu şekilde hayatınız da düzene giriyor. Tabii siz düzgün olduktan sonra düzgün insanlar da sizi buluyor. Düzgün olmayan tipler “eğer varsa” bunlar da sizin halinizi ve tarzınızı bildiği için size ona göre davranıyor.
Bu arada ben İKRA Derneği sayesinde öğretmen oldum. Zaten üniversite mezunuydum ve ikinci bir üniversite okumayı düşünmüyordum. Ama Dernek’te İngilizce dersi verdiğimden dolayı bana hoca diyorlardı. Bu hocalık kelimesinin altını doldurmak için Anadolu Üniversitesi 2 yıllık İlahiyatı bitirdim. Akabinde DGS ile İstanbul İlahiyata geçtim. Peşinden formasyon ve KPSS sınavı ile Bağcılar’a öğretmen olarak atandım. Hayatıma İKRA girmesi idi kuvvetle muhtemel şu an öğretmen olamazdım.
Erdoğan Gül: İlahiyat mezunu olmadan önce Turizm mezunu olduğunuzu söylediniz; çok ilginç. Turizm alanında çalıştığınız yerler neresiydi?
Erdoğan Aydın: İlk önce Laleli’de 4 yıldızlı bir otelde, daha sonra Ürgüp ve Bodrum'da çalıştım. Bunlardan en ilginç olanı Bodrum'da çalışmışlığımdır. Şöyle ki; Bodrum'a gitmeden önce İstanbul'da gezerken karşısına nahoş kıyafetli bir bayan çıktığında kafasını, gözünü çeviren ben, daha sonra İstanbul’a gelince bu kafa, göz çevirme ihtiyacını hissetmedim. Bu şu demek oluyor: İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlıyorsunuz. Bu benim için bir hayat tecrübesi oldu. Çok şükür İKRA ile doğruları öğrendim, öğreniyorum. Hamdolsun ki bugün ruhumun ve kalbimin huzur bulduğu meslekteyim.
Erdoğan Gül: Peki! Bu meslekleri yaptığınızda namaz kılıyor muydunuz? Eğer kılıyorsanız sizin için zor oluyor muydu?
Erdoğan Aydın: Öncelikle namaza nasıl başladığımı anlatayım. Lise bitene kadar namazla arası olmayan, hatta namazı pek bilmeyen biriydim; çünkü Kur'an okumayı bile bilmiyordum. Ailemizde böyle bir durum söz konusu değildi. Ne zaman ki liseden sonra Ordulu bir komşumuzun beni fındık toplamaya davet etmesi üzerine Ordu Fatsa'ya gittim, o zaman değişme başladı. Gittiğim evde bulunan üç genç erkek dışında çoluk çocuk herkes namaz kılıyordu. Evin büyüğü, yani dedesi diğer ikisi torunu olduğu için onları azarlıyor ama ben misafir olduğum için bana bir şey demiyordu. İstanbul'a döndükten sonra bu durumdan etkilendim ve çok fazla bir zaman geçmeden bir gün kendimi odaya kapattım. Namaz kılmayı şekli olarak biliyordum ama duaları bilmediğim için namaz hocasını açtım ve çekyatın kenarına koydum. Yani kitaba bakarak duaları okuyarak namazı kılmaya çalışıyordum. Bu şekilde başladım namaz kılmaya. Namaz kılmak ve İslami bilince sahip olmamda Emine Şenlikoğlu'nun kitapları da etkili olmuştur, birçok genci etkilediği gibi. Ayrıca üniversitede turizm bölümünde okumuş olsam da, daha önce de söylediğim gibi, Allah’tan hep namazında niyazında olan iyi arkadaşlarım oldu, bu çok önemli. Öyle olmasa bile en azından ahlaki davranışı düzgün arkadaşlarla beraber oldum. Bu da beni olumsuz durumlardan korudu.
Otellerde çalışırken de namaz kılıyordum ama henüz bilinç anlamında tam oturmamıştı. Bodrum'da çalışırken tek namaz kılan kişi bendim, bir müddet sonra namaz kılan kişi sayısı 7'ye çıktı. Fakat daha sonra 1 ay geçmeden tekrar tek başıma kaldım. Çünkü yaşadığımız, bulunduğumuz ortam ister istemez etkiliyor bizi. Bunun önüne geçebilmek için de körü körüne taklidi bir bilgiden ziyade, davranışları niye yaptığımızı bilmek ve öğrenmek gerekiyor. İKRA Derneği sohbetleriyle ve okumuş olduğumuz kitaplarla bu bilince sahip olduğumu düşünüyorum.
Erdoğan Gül: Röportajımızın son sorusu olarak da şunu sormak istiyorum: Öğrenmek sizin için bir yere kadar mı, yoksa hala devam ediyor mu?
Erdoğan Aydın: İKRA’lı olmak insana çok şey kazandırıyor, tabii uygularsanız. Eğitimim “Beşikten mezara kadar ilim öğrenmek” anlayışı üzerine kurulu. Aynı zamanda mesleğim de zaten bunu gerektiriyor; ama imamlar ve öğretmenlerin en çok kitap okuması gereken kesim olması gerekirken maalesef kitap okuma seviyelerinin az olduğunu görüyoruz. Benim şu anda da hala öğrenciliğim devam ediyor. İstanbul Sebahattin Zaim Üniversitesi’nde Eğitim Yönetimi’nde tezli yüksek lisans yapmaktayım, ders kısmı bitti inşallah tez aşamasındayım.
Eğitimle ilişkili şunu da söylemek isterim. Benim hayat felsefem şu üç noktaya dayanıyor. Birincisi; hedef ve azim olacak; bir işte hedefiniz olması yeterli değil azim de olması gerekiyor. Yani çalışacaksın, gayret göstereceksin. İkincisi; başta ana baba duası olmak üzere dua almak. Öğretmenlik sınavlarına girdiğimde Ramazan ayı idi. Arabamla arkadaşları teravih namazına götürmüştüm. Orada da hoca sınava girenler için başarı duasında bulunmuştu. Hem anamın babamın, hem arkadaşlarımın hem de hocanın duası ve cemaatin amin demesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Üçüncüsü; belki de en önemlisi, Allah'ın dinine yardım. Dernek'teki çalışmalarımı ben böyle görüyorum. Allah'ın dinine farklı açılardan, farklı şekillerde yardım olabilir. Herkes kendine göre bunu değerlendirebilir.
Erdoğan Gül: Hocam sizin hayatınız gerçekten kitap ve okumakla, İKRA ile değişmiş ve şekillenmiş. Bundan sonra da ilim ve okumak yolculuğunuzda, öğrenen ve öğreten/öğretmen olarak kolaylıklar ve başarılar diliyoruz. Bu güzel söyleşiden dolayı teşekkür ederiz.
Erdoğan Aydın: Ben teşekkür ederim. İnşallah bu ilim yolculuğunda el ele, gönül gönüle hep birlikte yürüyeceğiz.