Soru: Acaba insanoğlu kendi tarihinde haberleşmenin bu kadar kısa ve kolay olduğu bir dönem yaşamış mıdır?
Tarihi olayları okuduğumuz, izlediğimiz kadarı ile insanlık tarihinin en hızlı ve net haberleşme aracı kuşlardı. Acaba günümüzde de en büyük haberleşme portalı olan Twitter’ın logosu bu sebeple mi kuştur? Eski çağlarda hızlı haberleşmek için önce kuşlar yetiştirilir, onlara gidip gelecekleri yerler öğretilir, sonra da onun ayağına bağlanan bir not ile doğru adrese gitmesi umut edilirdi. Vay be! Bu ne gönlü bolluktur. Bugün ise kuş logosunu kullanan twitter portalı neredeyse dünya liderlerinin resmi açıklama merkezi haline gelmiştir. Dünyanın süper güçleri, devlet liderleri, bakanları… en ciddi mesajlarını, tehditlerini bu portaldan dünyaya iletiyor ve paylaşımlarını takip eden birkaç dakika içerisinde savaş naraları yükseliyor, ekonomik krizler çıkıyor ve devlet liderleri birbirlerine yine aynı sosyal medya kanalından cevaplar yazıyor.
Soru: Peki, bu bir nimet mi, külfet mi?
Günümüz dünyasında sosyal medya olarak bilinen haberleşme ve kendini gösterme portalları insana görmeyi istediği şeyleri (hayrı da şerri de) anında gözlerinin önüne seriyor. Hatta öyle portallar var ki siz en çok hangi konuda gönderilere bakıyorsanız ekranınıza hep o tarz paylaşımlar geliyor. Maalesef birçok portalda reklam geliri elde etmek için hiçbir İslâmi kriterleri olmayan firmaların reklamları da ansızın karşınıza çıkabiliyor.
Soru: O halde kullanmayalım mı?
Yakın zamanlara kadar dindar kesimde hep tartışılan bir gerçek veya çıkmaz vardı: Kızım üniversite okumasın denir, ancak eşimi kadın doktor muayene etsin, arayışına girilirdi. Falanca hastanede Müslüman bir kadın doktor var, dendiğinde bu kulaktan kulağa ulaşır ve herkes kapısında sıra olurdu. Peki ya hani kız çocuğu okumasındı! Elbette aslında mesele kız çocuklarımızın okutulmaması değildi; mesele gittikleri okullarda inançlarına aykırı davranmak zorunda kalmamaları ve ahlaklarının bozulmaması hassasiyetiydi. Yani İslâm düşmanı öğretmenlerin art niyetli ve kasıtlı propagandalarının ve başörtüsü problemlerinin sürdüğü dönemlerdi o karanlık dönemler. Şimdi ise kişinin ahlâkı ne ise o hayatı yaşamakta, o ahlâkta kendisine alan bulmaktadır.
Peki ya tebliğ?
Günümüz de insanlık sosyalleşeceğim derken asosyal bir halde. Elinde telefonu, tableti birkaç sosyal medya platformunda saatlerini harcıyor. Tebliğde esas olan kişiye ulaşmak ise sosyal medya bunu en iyi şekilde yapıyor. Ancak gönderdiğimiz paylaşımları izleme süresi artık dakika bile sürmüyor; insanlar daha fazlasını okumaktan, dinlemekten sıkılıyor. Cuma - bayram - kandil mesajlarının ardı arkası kesilmez iken, aslında bu mesajların genelinin okunmadığını gönderen de, alan da biliyor. Hatta gönderen toplu mesaj sistemleri sayesinde kimlere gönderdiğinin bile farkında değil. O halde bu yöntemin bir etkisinin olmadığı aşikâr.
İnsanların sabırlarının olmadığı, okuduklarının onları etkilemediği bir platform da İSLAMİ TEBLİĞ…
Uzun makaleler okunmaz, kitaplarla hemhal olunmaz ise bu kişilere nasıl tebliğde bulunacağız? İşte soru bu!
Her insanın dikkatini çeken, onda kendisini bulduğu bir yol vardır. İşte bizler sosyal medyada bu yolu bulmaya gayret etmeliyiz. Nice hocalarımız var ki, insanlara ulaşacakları doğru yolları ve üslupları bularak, bu platformlardaki yerlerini çoktan aldılar. Gönderileri binlerce kişi tarafından beğeniliyor ve her gönderilerine binlerce yorum yapılıp hayr dua isteniyor. Buraya kadar gayet güzel; ancak eksik olan şudur ki bu duygular birkaç dakika sürüyor ve komik videolar izlemeye devam ediliyor. İşte burada bire bir tebliğ devreye girmeli. İltifatlara cevap verilmeli, kişiler ile bir mekânda sohbet halkası düzenlenmeli, gerekiyorsa büyütülen bu takipçi kitlesinin ayağına gidilmelidir. Yoksa yapılan hizmet beğeni ve yorum atmanın ötesine geçmez.
Sosyal medya, tebliğ gayreti olan Müslümana sadece bir vesiledir. Tebliğci Müslüman bu alanı bilmeli, buradan kendisine faydalı olan ilimleri almalı ve bu mecrayı boş bırakmamalıdır.
Sonrası kişinin nasibi ve tebliğcinin marifeti olmalıdır vesselam…
Yazan: Hamdi BAKIN