İnsanın İki Yönü ve Dua

İnsanın İki Yönü ve Dua
  • 24 Aralık 2019
  • İkra Derneği

İnsanın İki Yönü ve Dua

İkra Derneği Esenyurt Temsilciliği olarak gerçekleştirdiğimiz sohbetimizde, Bekir YILDIRIM Hocamızı ağırladık.
Hocamız bizlere “Zuhruf Suresi” (36,37,38) Ayetlerin tevsirini ve Dua’nın önemini nakletti. 


﴾36﴿ Allah’ın mesajını görmezden gelen kimseye bir şeytan tahsis ederiz; artık bu onun arkadaşıdır.

﴾37﴿ Kendilerini doğru yolda zannederken bu şeytanlar onları yoldan saptırıp dururlar.

﴾38﴿ Sonunda o kişi bize gelince -şeytana hitaben- "Keşke seninle aramız doğu ile batı kadar uzak olsaydı!" der. Ne kötü arkadaş!


   İnsanın iç dünyasında daima bir ikilik, çelişkili eğilim ve çekim vardır. Bunların iyi olan, yani Allah rızasına çeken kısmı, insan fıtratına yüklenmiş bulunan din duygusundan, ezelî sözleşmeden, ilâhî ruhtan ve melekten gelir. İnsan gördüğü eğitimin de yardımıyla iradesini kullanarak kendini bu çekime bıraktığı (İslâm’ın anlamı da budur), Peygamber Efendimiz (SAV)’in mesajını rehber edindiği sürece nefsin ilâhî ruha dönük yönü gelişir, bunun rengi bütünü kaplar. Kötüye, aşağı varlık tabakalarına çeken güce teslim olduğu, ilâhî mesaja kulaklarını tıkadığı sürece de artık onun danışmanı kendine mahsus şeytandır. 

Öyle ki, her türlü melaneti işler, Allah’ın istemediği herşeyi yapar, şeytanın vagonu olmuş, fakat hala kendini doğru yol üzere olduğunu zanneder. 

Şeytanın işi, Meleklerin tersine insanı Allah’tan uzaklaştırmak, beşerî arzuların tutsağı haline getirmektir. Böyle bir ömür geçirip ölen insan Allah’ın huzuruna çıkarıldığında yaptıklarının ve seçiminin ne kadar yanlış olduğunu anlayacak, fakat iş işten geçmiş olacaktır.

Belli hatalar ve günahlar vardır ki, geri dönüşü yoktur. Allah uzak eylesin bizi.

Hocamız daha sonra Dua’nın önemine binâen şu bilgileri paylaştılar;

Duanın manası ve hikmeti nedir?


 -Dua; Allah’a yalvarmak, yakarmak, niyaz etmek, çağırmak, yardım dilemek anlamlarına gelmektedir. Kelime anlamıyla da çağırma demektir. İnsan dua ile Allah’a yakınlaşır ve ruhen rahatlayıp huzura erer.

 -Üstad Bediüzzaman, duanın manası ve hikmeti konusunda şöyle diyor:
“Dua, ubudiyetin ruhudur ve hâlis bir imanın neticesidir. Çünkü dua eden adam, duası ile gösteriyor ki, bütün kâinata hükmeden birisi var ki; en küçük işlerime kadar, hiç kimsenin bilmediği ama herşeyi bilen Allah’ın haberi var ve bilir, en uzak maksatlarımı yapabilir, benim her halimi görür, sesimi işitir. Öyle ise; bütün mevcudatın bütün seslerini işitiyor ki, benim sesimi de işitiyor. Bütün o şeyleri o yapıyor ki, en küçük işlerimi de ondan bekliyorum, ondan istiyorum. İşte duanın verdiği hâlis tevhidin genişliğine ve gösterdiği nur-u imanın halâvet ve safîliğine bak, “Duanız olmazsa Rabbim size ne diye değer versin?”(Furkan Suresi) Ayeti’nin sırrını anla ve “Bana dua edin cevap vereyim” (Mü’min Suresi) fermanını dinle. Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi.”(Risale-i Nur Külliyatı)

 -Yani Allah (c.c), dualarımızla istediğimiz şeyleri vermeyecek olsaydı, bizlere isteme duygusunu vermezdi. Hem, midemizin istek ve ihtiyacı olan yiyecek ve içecekleri vermek için mevsimleri değiştirdiğini, “baharı, erzak yüklü bir vagon” gibi muhtaç olduğumuz gıdalarla doldurup imdadımıza gönderdiğini görüyoruz. Kullarına böylesine şefkatli ve merhametli olan Yüce Rabbimiz, elbette ve hiç şüphesiz dualarımızla da istediğimiz şeyleri verecektir. Diğer taraftan, midemizin istek ve ihtiyaçlarını giderdiği gibi, ruhumuzun en büyük istek ve ihtiyacı olan ebediyeti, rızasını ve cennetini de verecektir.

 -Dua aynı zamanda bir ibadettir. Bu konuda ayet ve hadisler oldukça fazladır. Bunlardan bazıları şunlardır:
Cenab-ı Hak buyuruyor:

“Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.”(Bakâra Suresi)

“De ki: (Kulluk ve) Duanız olmazsa Rabbim size ne diye değer versin?”(Furkan Suresi)

 -Numan İbnu Beşîr (r.a)’den nakledildiğine göre Peygamber Efendimiz (SAV): ‘Dua ibadetin kendisidir.’ buyurup sonra şu Ayeti Kerime’yi okumuştur:

"Rabbiniz: ‘Bana dua edin ki size icâbet edeyim. Bana (dua ve) ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir.’(Mü’min Suresi) buyurdu.”

 -Ayrıca dua etmek, kişinin yapabileceği en kolay ve en güzel iştir. Çünkü abdestli, abdestsiz, yatarak, oturarak, gezerek, çalışarak, hasılı her halde ve her şartta yapabileceği en kolay ibadettir. Dua yapan kimsenin dili sürekli Allah’ı anacağından dolayı kendisine hayır kapıları açılacak ve işleri kolaylaşacaktır. 

Nitekim İbn-u Ömer (r.a)’den rivayet edilen bir Hadisi Şerif’te, Peygamber Efendimiz (SAV), duanın rahmet kapılarını açtığını beyan ederek şöyle buyurmaktadır:

“Kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmış demektir. Allah'tan istenen (dünyevî şeylerden) Allah'ın en çok sevdiği şey afiyettir. Dua, inen ve henüz inmeyen her çeşit (musibet) için faydalıdır. Kazayı sadece dua geri çevirir. Öyle ise sizlerin görevi dua etmektir.”

 -Dua konusunda Üstad Bediüzzaman şöyle demiştir;

“Hem, dua bir ubudiyettir. Ubudiyet ise semereleri uhreviyedir. Dünyevî maksatlar ise, o nevi dua ve ibadetin vakitleridir. O maksatlar, gayeleri değil. Meselâ: Yağmur namazı ve duası bir ibadettir. Yağmursuzluk, o ibadetin vaktidir. Yoksa o ibadet ve o dua, yağmuru getirmek için değildir. Eğer sırf o niyet ile olsa; o dua, o ibadet hâlis olmadığından kabule lâyık olmaz.

 Yağmursuzluk dahi, yağmur namazının vaktidir. Ve belaların istilası ve muzır şeylerin tasallutu, bazı duaların mahsus vakitleridir ki; insan o vakitlerde aczini anlar, dua ve niyaz ile Kadîr-i Mutlak'ın dergâhına iltica eder. Eğer dua çok edildiği halde belalar def olunmazsa denilmeyecek ki: "Dua kabul olmadı." 
Belki denilecek ki: "Duanın vakti, kaza olmadı." Eğer Cenab-ı Hak fazl u Keremi ile belayı ref' etse; nurun alâ nur... o vakit dua vakti biter, kaza olur."
"Demek dua, bir sırr-ı ubudiyettir. Ubudiyet ise, hâlisen livechillah (Allah için) olmalı.”

 -Son olarak; Birşey deneyin! 
Hiç sevmediğiniz veya görmek bile istemediğiniz ve hergün aleyhinde konuşup dedikodu yaptığınız bir insan varsa, bu insan için bir kere bile olsa samimi bir şekilde Allah’a dua buyurunuz. 

De ki; “Ya Rabbim sen bu falanca kişiye merhamet et, kalbini ferâhlat, işlerini düzelt, yuvasına huzur ver ve günahlarını affet.”
Emin olunuz ki, o dakikadan itibaren o insana sempati duymaya başlarsınız. 
İşte o zaman ‘Dua’nın hikmetini ve sırrını böylece anlayabilirsiniz.
Deneyip görebilirsiniz.

Vakit ayırdığınız için size minnettar ve müteşekkiriz!


  -Her hafta Pazartesi günü saat 21:00'de ilim sohbetimiz devam etmektedir.
Sizi ve sevdiklerinizi bekleriz.

 -Adres: Akçaburgaz Mah. 3050 Sk. No:8 D:15 ESENYURT