İKRA (İlim Kültür ve Rahmet) Derneği olarak, tarihimizde iz bırakan ilim, fikir ve hareket adamlarını anmaya ve anlamaya yönelik düzenlediğimiz “Öncülere Vefa” programlarının 13.sünü 11 Ocak 2019 Cuma akşamı Esenler Belediyesi Kültür Merkezi’nde icra ettik.
Sunuculuğunu Halil KENDİR’in yaptığı ve İmam-ı Rabbâni’nin konu edildiği program İstoç Camii İmam Hatibi ve Dünya Kur’ân-ı Kerim Okuma Yarışması birincisi Mustafa KIZILCAOĞLU hocamızın Kur’ân tilâvetiyle başladı. Ardından kürsüye İKRA Derneği Genel Başkanı Sayın Mehmet ÇELİK geldi ve Derneğimizin misyonu ve faaliyetleri hakkında açıklamalarda bulundu. Daha sonra bir zamanlar Müslümanların ilim ve kitap ile nasıl bir medeniyet inşâ edip güçlendikleri, sonra ilimden uzaklaşmaları nedeniyle güçlerini kaybedip hangi hallere düştüklerini gösteren ve günümüzde insanları okumaktan alıkoyan etkenlerin neler olduğunu ve İKRA Derneğinin nasıl doğup hangi boşluğu doldurduğunu anlatan bir sinevizyon gösterimi yapıldı.
Sinevizyon gösteriminin ardından kürsüye İmam-ı Rabbâni hakkındaki sunumunu yapmak üzere Eğitimci-Yazar Ahmet YAPICI hocamız geldi. Sayın YAPICI, İmam-ı Rabbâni’yi anlamak için öncelikle onun yaşadığı zaman ve mekânı tanımak gerektiğine vurgu yaptı ve bu konu hakkında bilgiler verdi. İmam-ı Rabbâni’nin Hindistan’da (ki o zaman Hindistan bugünkü Pakistan ve Bangladeş’i de kapsıyordu) milâdi 16. Yüzyılın ikinci yarısı ile 17. Yüzyılın ilk yarısında (D. 1562 – Ö. 1624) yaşadığını ifade eden Sayın YAPICI, onun tanınması, mücadelesi ve misyonunun, o dönemde Hindistan’da hüküm süren Babur Devleti hükümdarı Ekber Şah’tan ayrı değerlendirilemeyeceğini söyledi.
Bir Türk ve Müslüman devleti olan Babur devletinin hükümdarı Ekber Şah, farklı din mensuplarını devletinin egemenliği altında tutabilmek gerekçesiyle İslâm, Hinduizm ve Hıristiyanlık gibi farklı dinlerden bazı unsurları alarak, âdeta bir dinler koalisyonu oluşturmuş ve “Dinî İlâhi” ismini verdiği yeni bir din icat etmişti. Bazı Müslüman alimler de ya Ekber Şah ile karşı karşıya gelmemek, ya sahip oldukları makam ve mevkilerini kaybetmemek, ya da Ekber Şah’ın bu siyaseti sayesinde diğer din mensupları da Müslüman olacaklar şeklindeki safça düşüncelerle onu desteklemişlerdi. Ancak İmam-ı Rabbâni çok şiddetli bir şekilde buna karşı çıkmış, Ekber Şah’a mektuplar yazmış, her yerde bunun yanlış olduğunu ifade etmiş ve bu uğurda hapsedilmiştir. Onun mücadelesi sayesinde, başta babası Ekber Şah’ın yolundan giden ve hatta İmam Rabbâni’yi hapsetmiş olan Cihangir Şah, daha sonra bu yanlışı terk etmiştir.
Ahmet YAPICI, Müslümanlar arasında şahıslarla ilgili yanlış olan iki uç yaklaşımın bulunduğuna dikkat çekti. Bunlardan birincisinin şahısların aşırı yüceltilmesi ve kutsallaştırılması yaklaşımı olduğunu söyleyen Sayın YAPICI, ikincisinin ise tarihteki önemli şahsiyetlerin artık tarihte kaldığı, günümüze söyleyecekleri bir şeylerinin olmadıkları, bu nedenle de görmezden gelinmesi yaklaşımı olduğunu ifade etti. Bu iki yaklaşımın da doğru olmadığını belirten Sayın YAPICI, yapılması gerekenin
tarihi şahsiyetlerin de insan olduklarını, Hz. Peygamber dışında (sav) onların da hatalardan korunmuş olmadıklarını unutmadan, onlardan alınması gereken dersleri almak ve günümüze verdikleri mesajları çıkarmaktır, dedi.
Ahmet YAPICI bu çerçevede günümüz insanının İmam-ı Rabbâni’den alacakları dört mesaj olduğunu ifade etti:
1- Sorumlu Müslüman duruşu: İmam-ı Rabbâni, müslüman oluşunun sorumluluğunu bilen ve her türlü fedekârlıkta bulunarak bu sorumluluğun gereklerini yerine getiren biridir. Makam, mevki gibi beklentiler veya devlet başkanıyla karşı karşıya gelmek gibi endişelerle bu sorumluluğunu yerine getirmekten asla vaz geçmemiştir.
2- Derdi olan Müslüman: Müslüman derdi olan kimsedir. Evinin, ailesinin, Müslümanların, ümmetin ve hatta bütün dünyanın durumunu düşünür ve bütün bunların iyi olması gibi bir derdin sahibi olur. İşte İmam-ı Rabbâni böyle bir derdin sahibidir.
3- Tâbi olduğu Hz. Peygamber’in (sav) sünnetine sıkı sıkıya bağlılık: İmam-ı Rabbâni, Hz. Peygamber’in (sav) sünnetine sıkı sıkıya ve titizlikle bağlı bir kimsedir. Öğrencilerine ve müritlerine de sünnete sıkı sıkıya bağlı olmayı tavsiye etmiş ve bidatlarla, hurafelerle hayatı boyunca mücadele etmiştir.
4- Öz eleştiri yapabilmek: İmam-ı Rabbâni’yi bir yere konumlandırmak istesek; yani onun bir fakih mi, bir müfessir mi, bir hadisçi mi yoksa bir mutasavvıf mı olduğuna karar vermek istesek, hiç tartışmasız onun mutasavvıflık, sufilik yönü ön plana çıkar. Bununla birlikte o tasavvuf adı altında yapılan yanlışları, bidat ve hurafeleri çok net bir şekilde eleştirmiştir. Şeyhlerin ve alimlerin ihtilaf etmeleri halinde, alimlere itibar edileceğini, çünkü alimlerinin söylediklerinin kaynağının Kitap ve Sünnet olduğunu; şeyhlerin söylediklerinin kaynağının ise keşif ve ilham olduğunu söylemiştir.
Ahmet YAPICI, İmam-ı Rabbâni’nin de eleştirilebilecek yönlerinin olduğunu, ancak bu program ilmî bir toplantı olmadığından, “İmam-ı Rabbâni’den bizim alacağımız mesajlar nelerdir” sorusuna cevap aramanın daha uygun olacağını ifade etti.
Havalar oldukça soğuk olmasına rağmen, çok sıcak bir atmosferde zalimlere, bidat ve hurafelere karşı verilecek mücadelede yolumuzu aydınlatan öncülerimizden birini daha anmaya ve anlamaya çalıştık. Başta sunumu yapan Ahmet YAPICI hocamız olmak üzere programa katılan herkese ve programın gerçekleştiği salonu bize tahsis eden Esenler Belediyemize teşekkür ediyor, yeni programlarda birlikte olmayı diliyoruz.