Hesap Gününe Hazır Olmak

Hesap Gününe Hazır Olmak
  • 23 Mayıs 2020
  • İkra Derneği

Hesap Gününe Hazır Olmak

Bismillâhirrahmânirrahîm

Bu dünyada insanlar, imkânları oranında istedikleri gibi yaşayabilirler, dilediklerini yapabilirler. Ancak bu dünyada istediği gibi yaşamanın bir sonu olacak ve sonra yaptıklarının hesabını vereceği âhiret hayatına intikal edecektir. “Her nefis ölümü tadacaktır” (Âl-i İmran Suresi: 138) ayeti ile herkesin bir gün bu gerçek ile karşılaşacağını bildirmiştir Allah-u Teâla.

Bundan dolayı Sevgili Peygamberimiz’in (sav) şu hadisine dikkat kesilelim:

 "Beş şey gelmeden önce şu beş şeyi ganimet bil: İhtiyarlık gelip çatmadan evvel gençliğin, hastalıktan önce sıhhatin, fakir düşmeden önce varlıklı olmanın, meşguliyetten önce boş zamanın ve ölüm gelmeden önce hayatın!" (Buhâri, Hakim).

Dünya hayatı bizleri aldatmasın, şeytanın tuzağına düşmeyelim; şeytan  (aleyhilane) türlü türlü vesveseler ile bizleri aldatarak imtihanı kaybetmemiz için var gücüyle çalışıyor. Bizlerin de bilinçli birer müslüman olarak onun tuzağına düşmemek için var gücümüzle çalışmamız, Rabbimizin emirlerine sımsıkı sarılmamız gerekiyor. Aksi takdirde karşılaşılacak akîbet çetin bir azap olacaktır.

"Doğrusu Allah yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı çetin bir azap vardır." (Sad suresi: 26).

İşte Allah-u Teâla bizleri kendi yolundan sapmamamız ve âhireti unutmamamız için uyarmaktadır. Müslüman uyanıktır; uyanık ve akıllı kişi ise öğüt dinler ve gereğini yapar. Bu nedenle Müslüman, Kur’an’a ve sünnete sarılıp, dünya hayatını, ebedi hayata ulaştıracak bir yolculuk gibi, kendini de bir yolcu gibi görmelidir.

Nitekim önderimiz ve örneğimiz Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav), bu dünyada bir yolcu gibi yaşamış, bu dünyanın geçici nimetlerine dalmamış ve bütün gayretini bu yolculuğu en güzel şekilde tamamlamak, yani ebedî hayatın sonsuz nimetlerine ulaşacak şekilde yaşamıştır. Ümmetine de bunu tavsiye etmiştir. Dünya hayatının gerçeğini de yine en güzel ve veciz bir şekilde O (sav) tarif etmiştir: “Dünya hayatı (bir yolculuk esnasında) bir ağaç altında dinlenip, gölgelenen ve az sonra kalkıp yoluna devam eden yolcunun konaklaması gibidir. O oradan ayrılır, bir başka yolcu gelir, biraz dinlenir ve kalkar gider.” (Tirmizi).

Hepimiz uzun âhiret yolculuğumuzda bu dünyada geçici olarak konaklayıp, yolumuza devam eden yolcularız. İstesek de istemesek de kısa bir süre sonra ayrılacağımız bu konak yerini, ebedî âleme tercih etmek ne büyük bir gaflettir. Halbuki bu dünya hayatı, âhiretin yanında pek değersizdir: “Muhakkak ki ahiret senin için dünyadan daha hayırlıdır (üstündür)!” (Duhâ suresi: 4).

Ancak âhiret hayatı için elzem olan amellere engel olmayan bir dünya hayatının meşru, mubah, nimet ve mutluluk vesilesi olduğu unutulmamalıdır. Başka bir deyişle, müslüman kişinin, hem dünya için ahiretini, hem de ahireti için dünyasını ihmal etmemesi; ikisi arasında bir denge kurması; dünya hayatının bir imtihan sahası olduğunun farkında olması gerekir. Ama her zaman asıl hayat ve mutluluğun âhirette olduğunu ve ona ulaşmak için bu dünyada külfete katlanmak gerektiğini de unutmadan. Zira bu dünya hayatı müslüman için  külfet'tir; asıl rahatlık ve  mutluluk ise Rabbimize kavuştuktan sonra alacağımız mükâfattır.

Evet, her nefis ölümü tadacaktır. Yüce Allah’ın bize verdiği hayat geçicidir. Allah’tan geldik ve neticede her birimiz tekrar O’na döneceğiz. İster inansın, ister inanmasın herkes, ölüm gerçeğini mutlaka tadacak ve kıyamet günü Yüce Yaratıcının huzurunda hesap verecektir. Kazananlar, bu dünyadayken o günü unutmadan yaşayanlar ve o gün için hazırlıklarını yapanlar olacaktır.

 

 

Yazan: İbrahim Tancı