Bir kavim düşünün ki, ellerinde mazlumların kanı hiç eksik olmamıştır; tarihlerinde, işledikleri sayısız cinayet ve katliam vardır. Öyle ki, kurbanları arasında peygamberler dahi vardır.
İşte o kavim bugün ceberut devirlerinden bir devri daha yaşıyor ve masumlara zulmediyor.
Bu masumların adı “Filistinliler”dir, bu masumun adı “Mescid-i Aksa”dır! Ve bu kavmin adı İsrail’dir.
Bugün; Kadir Gecesi ve Ramazan Bayramı gibi kutsalların arefesinde, üstelik de bu tarihlerin bilinçli olarak seçildiği anlaşılan zaman diliminde, masumların iftarlarını ve hayatlarını kana bulayan İsrail sonunu hazırlamakta, sonuna yaklaşmaktadır. Zira zulüm ile âbâd olunmaz.
Biz, “inandığımız için en güçlü olduğumuz” ayetine iman eden, “yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer” olduğuna inanan ve ellerimiz Kahhar ve Muntakim olan Allah’a dua dua açılmış, kalbi ve diliyle buğzeden ümmet, “o kutlu gün”ü bekliyoruz.
Ve biliyoruz, o gün yaklaşmaktadır ve yakındır! Bu anlayış ve inançla İsrail’in en çok korktuğu “Allah-u Ekber, harabtu Hayber” müjdesini tekrar tekrar haykırıyoruz ve haykıracağız!